31.01.1987
Sevgili John;
Hayali bir çemberin içine tek başına hapsedilmiş bir çocuk gibiyim. Her yer karanlık... Etraf puslu ve sessiz.
Evli olduğumuz günler her gece birlikte uyurduk. Kavga ettiğimiz zamanlar ise sen odayı terk eder başka bir odada yatardın. O geceler, yokluğunda senin kokunu sahiplenmiş olan yorgana sarılır, karanlıktan çıkıp gelmeni beklerdim. Sensizliğin sessizliği, bir hayalet gibi odaya çöker ve bütün gece uyuyamazdım.
Beklerdim John. Karanlığı yarıp, bana doğru gelmeni... Sensizlikten çürüyen iç dünyamı aydınlatmanı beklerdim. İri yeşil gözlerinin karanlıkta parlamasını beklerdim. Uyandığımda ise yine bir çift yeşil gözün, göz hapsine çerçevelenmiş bir şekilde uyanmayı beklerdim.
Yine bekliyorum John.
Tam yirmi bir gündür sana yazamıyorum. Binbir zorlukla bulduğum, tükenmeye yüz tutan bu kalem ve yarısı çoktan küflenmiş olan pis kokulu kağıda, sana dair satırlarımı eklemeye çalışıyorum; soğuktan kıpkırmızı kesilmiş ve emzik isteyen bir bebek gibi ağlarcasına sürekli titreyen ellerimle...
Sana yalan söylemeyeceğime dair söz verdim. Ne olursa olsun, yalan yok! Bu yüzden sana nasıl olduğumu söylemek istemiyorum John. Eğer söylersem, her an tükenecek gibi duran kalemin mürekkebi bitecek ve gözyaşlarımla yazmaya çalışacağım bu satırları. Yazamayacağım sonra, olmayacak. Daha çok yorgun hissedeceğim kendimi. Daha çok korkmuş, daha çok hüzünlü ve daha çok seni özlemiş.
Yirmi bir gün önce sana yazdığım o mektubu ve kolyeyi bir şekilde posta kutumuza bırakabildim. Fakat biliyorum ki bu mektubumu o kutuya bırakamayacağım, okuyamayacaksın. Gözyaşlarımın, kalemin mürekkebiyle dans ettiği ve bazı cümlelerin neredeyse okunamayacak hâle geldiği bu mektubumu okuyamayacak olman, beni derinden yaralıyor John.
John, o gün gizli mahzenimize inen dört kişi vardı. Bunlardan biri: Mr.Paul diğeri ise kardeşin Amy idi. Oldukça heybetli olan iki adam, beni kollarımdan tuttukları gibi sertçe ayağa kaldırdılar. Amy'nin suçlayıcı bakışları altında, resmen sürüklenerek dışarı çıkartıldım.
Fakat Tanrı'ya şükür ki mektubuma sahip çıkabildim ve o adamların ellerinden kaçıp posta kutumuza, sana mektubu bırakmaya gelebildim. Fakat bu gidişle görünen o ki ben bir daha gelemeyeceğim John.
O gün Amy benim bir şeytan olduğumu söyleyip, Mr.Paul'a şikayetler yağdırmaya devam etmiş. Mr.Paul'a ne gösterdi bilmiyorum. Fakat başta Mr.Paul olmak üzere bütün ailen, artık benden nefret ediyor. Aslında, haklılar John.
Ben hiçbir zaman iyi bir kadın olamadım.
Gözyaşlarımın kusuruna bakmayacağını biliyorum. Kağıda damlattığım her damlada sen varsın. Senin hapsolduğun renkli göz bebeklerimden gelen tuzlu bu yaş, sırf senin yokluğundan acı bir tada bürünmüş gibi. Bilirsin, sen varken her şey daha tatlı ve daha güzeldi.
John, ben bir hücredeyim. Burada kurtların ele geçirdiği çirkin bir yatak var. Yerlerde fareler cirit atıyor ve burası leş gibi küf kokuyor. Belki diyorum, belki gelirsin John. Kapımın önünde dikilen gardiyan kılığına girer, beni kurtarmaya gelirsin. Ya da en tepedeki demirlerin sakladığı penceremin içinden, kirli olan bu odaya sızan parlak ay ışığına takılır, yanıma gelirsin.
Bu gece beton zeminde uyuyacağım John. Hücreler çok soğuk... Tenim üşüyor, dudaklarım titriyor. Dudaklarını arıyoruz John... Tenim, tenini özlüyor.
Bu hücreden beni ne zaman çıkartırlar bilmiyorum. Çıkabilir miyim, onu da bilmiyorum. Bildiğim tek bir şey var ki John; senin olmadığın her yer, bana bu hücre gibi.
Yokluğun, tüm dünyayı soğutuyor.
Odalar, şen ışığınla aydınlanmadığı için yoğun bir karanlığa gömülüyor.
Gözlerinin değmediği her nokta kirlenip, küf tutuyor.
Ve fareler, yokluğunda cirit atıyor...
Kafayı yediğimi düşünüyorum. Fareler etrafımda bir çember kurdu şimdi. Sanki onları sen göndermişsin de beni korumaya çalışıyorlarmış gibi.
Bu mektubu sana ulaştıramayacak olmak, ne kötü!
Durumumu bilemeyecek, mektuplarımı okuyamayacak... Hatta sana bir daha yazıp yazamayacağımı bile bilemiyor olmak, ne kötü!
Kalemim bitiyor, artık yazamıyorum John. Gözyaşlarım kirli zemini dövüyor...
Farelerin mektuba zarar verememesi için bu gece mektubumu iki göğsümün arasında saklayacağım ve sıkı sıkıya saracağım onu. Merak etme John, mektubumuza kimse zarar veremez!
Biliyorum John, ben bu odayı da o çirkin bakışları da sonuna kadar hak ediyorum.
Sevgimle kal John.
Hoşça kal John...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
21.Mektup Goodbye John.
Cerita PendekSevgili John, Her şeyi bilebilirsin. Sana dair söylediğim her şeyi, hissettiklerimi yazdıklarımı, söylediklerimi... Ve hatta söyleyemediklerimi. Ama 21. mektupta ne yazdığını, hiçbir zaman bilemeyeceksin. Hoşça kal, John.