8. Mektup

105 19 3
                                    

15.03.1987

Sevgili John.

Sana mektubu yazışımın ve Westley aracılığıyla gönderişimin üzerinden tam altı gün geçti. Her gün posta kutusunun yakınlarına bakan Westley, mektubu bırakalı altı gün olmasına rağmen posta kutusunun yakınında bir iğne dahi bulunmadığını söyledi.

Yani, her zamanki gibi bana bir ışık bırakmamışsın...

Sen burada yokken, düşünmek için fazlasıyla vaktim oluyor John. Titreyerek uyuduğum geceler üstümü örtemediğin için, üzülmek için fazla vaktim oluyor. Parmaklarım dudaklarıma her değdiğinde, değen parmaklar seninkiler olmadığı için özlemeye de bolca vaktim oluyor John.

Ve ölmeye... Sanırım ölmeye daha fazlaca vakit ayırabilirim John.

Düşüncelerime asabilirim kendimi. Ya da daha fazla yazamamak ve sana yazamamaktan ölebilmek için, bileklerimi... Evet evet, bileklerimi astırabilirim. Şu kirli Dünya da sana yazamamaktan ölmek... Senin için intihar etmek... Ne kadarda müthiş bir ölüm şekli John! Ne kadarda kalbime ve bana layık.

Vazgeçtiğimi gördüğün zaman bana kızacaksın, biliyorum. Merak etme John, henüz intihar etmiyorum. Sevgin ve özlemin kalbime bir ağırlık olarak çökse bile, onları sonsuza kadar taşıyabileceğime seni temin edebilirim.

John, iki ay sonra mahkemem var. Ya müebbet alıp, sensizliğin soğuk duvarlarına sonsuza kadar hapsedecekler beni... Ya da özgürlüğümü verecekler, koşarak geleceğim yanına. Ellerimde bir demet, bahçemizden koparacağım o güzel papatyalarımızla. Solmuş olsalar bile, sana geldiğimi öğrenecekleri zaman açacaklarını biliyorum. Onlarında seni, senin şefkatini özlediğini biliyorum. Aslında ben, dünyadaki tüm varlığın sana ihtiyaç duyduğunu biliyorum John.

Bu yüzden sana söz veriyorum! Özgürlüğüm, bir anahtarlık gibi elime bırakıldığı esnada, kapıyı açar açmaz ilk işim seni bulmak olacak. Her yerde... Her yerde aramak ve bulmak.

Bir tabloda bile arayabilirim seni John. Yada gülümseyerek çekildiğimiz tonlarca fotoğrafların içinde, bulabilirim kalbini. Belki de Mickey'in mezarındadır; yeşil gözlerin John. Dudakların ise, bordo ipek yastığımızın örtüsündedir. Kokun, mahzenimizdedir John. 

Ve parmak izlerin, posta kutusunda asılı...

İçeride bulunan mektupları okuduğunu biliyorum. O anahtar sadece sende var ve posta kutusunu açıp her gece okuyorsun... Biliyorum.

İnsanlar senin öldüğünü söyledikleri zaman bile, ben yaşadığını biliyorum ve bunun inancıyla yaşıyorum.

Merak etme John, sen beni bulamasan bile; ben seni bulacağım.

Tanrı şahidim olsun ki bulacağım John.

Hoşça kal.

21.Mektup Goodbye John.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin