15.Mektup

77 15 1
                                    

03.09.1987

John,

Bugün tam dokuz ay oldu.

Sen, bir meleğin kanatlarını ödünç alıp aramızdan kaybolalı tam dokuz ay oldu.

Sana sarılmayalı, sesini duymayalı ve sana dokunmayalı tam dokuz ay oldu.

Tam dokuz aydır, tabiat ana başta olmak üzere doğada yer edinen bütün varlıklar, senin için arama çalışmalarındaydı. Tüm doğa, seni bulmak için çabalıyordu.

Güneş, sabahtan akşama kadar seni arıyor... Akşam olduğunda ise görevini ay ve yıldızlara devrediyordu. Gece bekçilerin olan ay ve yıldızlar da seni bulamayınca, sabaha görev tekrar güneşe düşüyordu ve bu lanet döngünün tam dokuz aydır devam etmesine rağmen, hala seni bulamadıklarını söylüyorlar.

Hala hiçbirimiz seni bulamadık...

Hepimiz senin bize göndereceğin bir ize, bir işarete hasret bekliyorken: senden hala hiçbir iz yok John. Faili meçhul olarak geçiyorsun kayıtlara... 

Kalbimin kayıtlarında ise, hala aranan konumundasın.

Sana tam üç aydır mektup yazamıyorum John. Deniyorum... Elime bir kağıt ve bir kalem alıp yazmaya başladığımda, mor kadife koltuğumun karşısında bulunan sandalyede, senin olmadığın çarpıyor gözüme ve kağıt birden bire göz yaşlarım nedeniyle ıslanıp yassılaşmaya başlıyor.

Yazamıyorum John, sana mektup dahi yazamıyorum. Sana kendimi anlatabilecek kelime bulamıyorum. 

Kelimeler, tam dokuz aydır saklambaç oynuyor.

Dokuz aydır kelimeleri bulamıyorum. Dokuz aydır seni bulamıyorum.

Dokuz ay, ne harika bir süre değil mi John? Bir annenin bebeğini doğurması için ona tahsis edilen süre. Dokuz ayda bir bebek gelişiyor ve dünyaya gelmeye hazır hale geliyor.

Bir bebek dokuz ayda dünyaya gelebiliyorsa, seninde artık dönme vaktin gelmedi mi?

Biliyorum John... Gelmen gerektiğini, senin de bildiğini biliyorum. Hala neyin inadını sürdüğünün farkında değilim, neden gelmediğini bilmiyorum. Oysaki gelsen, söz seni herkeslerden saklarım John. Kalbimde sana bir oda hazırlar, oraya saklarım. Kimselere göstermem, kimselere vermem seni. Kimse bilmez yaşadığını, ben bilirim sadece.

Hala da sadece benim bildiğim gibi..

Keşke diyorum bazen. Keşke kapım çalınsa ve kapıyı açtığımda karşımda olan kişi sen olsan.

Tanrım, olamaz! Kapı çalıyor John! John kapı çalıyor!

Sen olabilir misin?

Bu Tanrı'nın bana gönderdiği bir işaret olabilir mi?

Tanrı'ya ve onun mucizelerine her zaman inanmışımdır John ve bu cümle üzerine kapının çalınması, bence Tanrı'nın bana gönderdiği güzel bir mucize.

Kapıyı açtığımda seni görmek istiyorum.

Ve sanırım bu sefer geldin !

21.Mektup Goodbye John.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin