04.02.1987
Sevgili John.
Kalbimin üzerinden akan bu kan pıhtısı, görünmez bir şekilde kağıdın üzerine damlıyor. Kelimelerimin içerisine saklanmış olan kan damlalarını, görebiliyor musun? Acımı içlerine hapseden bu cümlelerin, satırlara doğru attığı çığlıkları işitebiliyor musun?
Sevgili John;
Sahibi olmayan bir elmas bulursan, o elmas senindir. Sahibi olmayan bir ada bulursan, o ada senindir. Bir buluş yaparsan patentini alırsın, buluş senin olur. Madem ki yıldızlara sahip olmak benden önce kimsenin aklına gelmedi, o halde yıldızlar benimdir John.
John, önceki mektubum henüz eline ulaşamamışken, kalbimden dökülen bu cümleleri kağıda dağıtmak istedim. En azından onlar özgür kalsınlar, benim gibi yasaklı bir hücrede kapalı kalmasınlar istedim.
John, bu hücre ses geçirmiyor. Aynı benim karanlık iç dünyam gibi. Çığlıklarım duvarlara çarpıp bir buhar oluyor ve havaya karışıyor. Çığlığımı oksijen olarak geri alıyorum John. Sonra tekrar bağırıyorum. Sonsuzluğa, sensizliğe, kısacası her şeye...
Üşüyorum John. Burası o kadar soğuk ki... Beynim senden sonra işlevini kesti John. Senin için üşenmeden yaktığı mumlarını söndürdü ve bir çöpe attı. Seninle olan dosyalarımızı yakmakla meşgul şimdilerde. Seni silmeye çalışıyor John. Seni, beyin hücrelerim bile silmeye çalışıyor!
Çıldıracak gibiyim John. Şimdi kalemi kalbimin ortasını saplayıp, mürekkebi bir zehir misali damarlarıma akıtmak istiyorum. Sensizliğin kol gezdiği damarlarımın içine bir de zehir karışsın, karışsın ki yanına gelebileyim istiyorum. Karışsın ki beni duy, artık beni gör istiyorum.
Özlüyorum John. Gökyüzünü özlüyorum. Sahi gökyüzü nasıl bir yerdi John? Seni görünce kızaran güneş, nasıldı? Sen üzüldüğün zaman ağlayan bulutlar nasıldı John? Yağmur damlaları bakışmalarımıza tanıklık ederken nasıldı? Ve seninle gökyüzünden farklı farklı dökülen kar tanelerinin eşliğinde öpüşmek, nasıl bir şeydi John?
John, bugün ziyaretime iki kişi geldi. Biri küçük kardeşin: şeytan Amy. Diğeri ise Westley. En yakın arkadaşın, Westley...
Normalde ziyaretçi alımı yasak olduğu fakat Westley'in yüksek ısrarları üzerine hücreden sadece on dakikalığına çıkarılacağım bilgisi verildiğinde, sonunda nefes alabileceğime şükrettim John. Belki dedim, belki Westley ile birlikte sende gelmişsindir. Belki zehir yeşili gözlerine, gözlerim tekrardan takılır ve unuttuğum yaşamayı tekrar hatırlardım John.
Fakat Tanrı, herkese istediğini ne yazık ki vermiyor.
Karşılaştığım manzara beni şaşırttı John. Amy, düşmancıl bakışlarını üzerime sunarken Westley gayet samimi bir şekilde bana sarıldı ve nasıl olduğumu, bir şeye ihtiyacım olup olmadığını sordu.
John... O gerçekten iyi biri. O senin en yakın arkadaşın ve o beni çok seviyor. Tabii ki bende onu, arkadaşın olarak...
John, beni bu hücreden çıkartacağına Tanrı şahidim olsun yemin ediyorum dedi. Hücreden çıkacağım John. O bir yolunu bulacak ve beni çıkartacak. Özgürlüğüme ve sana kavuşturacak. Her hafta sonu ziyarete geleceğini söyledi John. Mektuplarımı ona verip, sana ulaştırmasını sağlayabilir miyim? Sahi bunu yapabilir miyim?
Sevgimle kal John, bir sonraki mektupta gözyaşlarım ve sana duyduğum acı dolu hasrette, görüşmek üzere...
Hoşça kal, John.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
21.Mektup Goodbye John.
Short StorySevgili John, Her şeyi bilebilirsin. Sana dair söylediğim her şeyi, hissettiklerimi yazdıklarımı, söylediklerimi... Ve hatta söyleyemediklerimi. Ama 21. mektupta ne yazdığını, hiçbir zaman bilemeyeceksin. Hoşça kal, John.