17#Patron olmak ne kadar havalıymış be!

77 12 0
                                    

Cemre'den devam

Yağız'a şok olmuş bir şekilde bakıyordum. Düşünmeye başladım. Su'yu neden takip ettirebilirdi ki? Tehlike mi vardı? Makul bir sebebi olamazdı bence. Hem neden dayısı takip ettiriyordu ki? Ya da dayısına neden yardım ediyordu. Hem dayısı kimdi ki? Aklım gerçekten çok karışmıstı.

"Dayım istedi." dedi omuzları silkerek. Adamdaki rahatlık bellona koltuklarında yok. "Peki... Neden dayın Su'yu takip ettiriyor o zaman?"

"Babam istedi de o yüzden." dedi. Biraz bekleyip ekledi. "Ama Su'yun haberi olmamalı."

"Neden? Yani neden baban Su'yu takip ettirmenizi istedi? Hem neden Su bilmeyecek?"

İlk önce söyleyip söylememek arasında kaldı. Derin bir nefes alıp ağzını açtı. Biraz bekleyip tekrar kapattı. Ne diyeceğini aklında tasarlıyordu. Yüz ifadesinden anladığım kadarıyla. Onu uzun zamandır tanımama rağmen bazen çok değişik ruh hallerinde olduğu için onu çözemediğim zamanlar yok değildi. "Yalnız bunu kimsenin bilmemesi lazım, yoksa ağızlarından kaçırırlar. Hele Onur. Onu düşünmek bile istemiyorum. Ha Onur'a söylemişsin, ha basın duyusu yapmışsın ne farkı var? Sana güvenmediğimden değil yani. Bir de babam kimseye söyleme dedi o yüzden. Ben de iyi bir evlat olarak babamın dediklerini yapıyorum."

"Aşkım konuyu uzatmasan?"

"Sen bana 'aşkım' mı dedin? Bir daha söyle!"

"Konuyu değiştirme aşkım." deyip sırıttım.

"İşte seni bu yüzden seviyorum. İki işi birden yapabiliyorsun. Kadınımmm!"

"Yalakalığa lüzum yok. Konuyu değiştirme! Neden baban Su'yu takip ettirmenizi istedi? Hem neden Su bilmeyecek?"

"Şimdi şirket bir ihaleye girmiş. Tabii bizim ailede şu an en zayıf halka olarak görülen kişi Su. Bu yüzden onun korunması lazım. İhale tehlikeli olduğu için böyle bir şey yapıyoruz. Tehlikeli olmasa zaten ben varım, ne gerek var antin kuntin işlere! Bilmez misin sen sevdi-"

"Uzatma Yağız ya! Ee neden Su'yun haberi olmayacak?"

"Heee yani ben senin sevdiceğin değilim, o mu yani konu? Neden lafımı bölüyorsun en güzel kelimede? Ben anladım çünkü sen beni sevmiyorsun!" dedi duygu sömürüsü yapmaya çalışarak. Senki ben anlamamıştım konuyu değiştirmeye çalıştığını. Yaptığı numarayı yemediğim için "Sahte duygu sömürün bittiyse konuya dönsek ve sen anlatmaya devam etsen?" dedim.

"Estağfurullah, ben mi konuyu değiştirmeye çalışıyorum. Sadece beni sevmediğini belirtiyorum ve sen inkâr bile etmiyorsun, aşk olsun."

"Aşk olduğu için bu haldeyiz. Konuya dönsen sevdiceğim?" deyip şirince gülümsedim.

"Neden mi Su bilmeyecek? Çok geçerli sebebim var. Bir tanem, canımın en içi Su'yun huylarını bilmiyor musun? Ben kendimi korurum havasında. Koruyabilir pekâla da ama kaç adam olur bilinmez. Ya bir şey yaparlarsa? Ya tek kalırsa, o zaman ne olacak?"

"Bence durumu anlat, durumun ciddiyetini belirt. Anlayacağını düşünüyorum. Kabul edecektir tek kalmamayı."

"Söylemeyeceğim Cemre. Çünkü onu tanıyorum. Asla kabul etmeyecek." dedi sinirli bir şekilde. Bu anlaşılmayacak gibi değildi. Alnında bir damar belli olmuştu, kendisini sıkıyordu, kasılmıştı, ellerini o kadar sıkı yumruk yapmıştı ki ellerinin damarları gayet net bir şekilde belli oluyordu. Sonra ellerinin boğumları bembeyazdı ve bana Cemre demişti. Ve buna benzer nice kanıtım vardı sinirli olduğuna dair. Birisine aşık olmak bunu gerektirirdi. Bir çok hareketini ezberlerdiniz. İlla onu tanımanıza gerek yok. Başkalarıyla konuşmasından da çıkarabilirdiniz bunu çünkü onu gerçekten seviyorsanız eğer her hareketini özenle ve dikkatle izlerdiniz. O daha hareketini yapmadan ne yapacağını tahmin ederdiniz. Çünkü aşık olmak veya sevmek bunu gerektirirdi. Siz onunla konuşmasanız bile -yani platonik olarak sevseniz bile- onu izlediğiniz için yaptığı hareketleri tahmin edebilirdiniz. Hareketlerini ezberlediniz çünkü. Bütün hareketlerini şaşılacak derecede dikkatle izlediniz. Ezberlediniz her hareketini, her göz kırpışını, her kelimesinde veya harfinde dudaklarının aldığı şekli, şaşırdığında ya da gülümsediğinde yüzünün nerelerinin kırıştığını, onun her şeyini farkında olmasanız bile ezberlediniz çünkü. Güldüğünde dudaklarının kenarında üç mü dört mü çizgi olduğunu, güneşte saçlarının her telinin ne renk aldığını, ciddi olduğunda gözünü kıstığı zaman gözünün yanında nasıl çizgiler olduğunu bilirsiniz. Gözlerinin ne kadar kısıldığında şaşırdığını veya affalladığını bilirsiniz. Çünkü kendinizi buna zorunlu hissedersiniz. Onun hakkında her şeyi bilmek zorunda kılarsınız kendinizi, mimiklerinden, el hareketlerinden, gözlerinden ne anlatmak istediğini anlarsınız karşısındaki insana. Aslında sadece aşık olduğun ya da sevdiğin insanlara karşı değil bu tutum. Değer verdiğin her insanda böyle ama aşık olduğun insanda kesin bir zorunluluk var. Kesin bilmeliyim gibisinden. Ben sevdiğimle konuşup gülüşebiliyorum fakat sevdiğiyle konuşamayanlar bile var bu hayatta. Onların işi de zor. Asıl onlar sevdiklerinin bir göz kırpmasından bile ne demeye çalıştığını anlar. Sevdiklerinin karakteristik özelliklerini bilmedikleri için bedensel özelliklerini en ince ayrıntısına kadar bilirler. Böyle uğraşmak yerine normal arkadaş olsanız daha iyi olmaz mı? Arkadaş olunca en azından bir şansınız olur. Bir insan diğerini tanımadan da sevebilir ama o insanı görebilmesi gerekir. Gözüne sokmalısınız kendinizi, öz güveninizi tavan seviyeye çıkartıp karşısına çıkmalısınız sevdiğinizin. "İşte bu benim." demelisiniz sevdiğinizin gözlerine bakıp. Utansanız dahi bunu söylemelisiniz. Yoksa işin olacağı varsa bile olmaz.

Kurtuldum DerkenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin