25#Belki... Biz de bir gün böyle oluruz.

44 7 6
                                    

Didem'in büyük itirafından sonra büyük bir sessizlik oldu. Didem kalkıp banyoya doğru -tahminimce- ilerlemeye başladı. Onur da peşinden gidince Buğra'nın sinirli bakışlarının farkına vardım. Ona gözlerimi dikip pörtlettim. Kafamı iki yana salladım. Burcu'ya bir bakış atıp onu sakinleştirmesi gerektiğini anlatmaya çalıştım. Anlamayınca dudaklarımı oynatarak "Sakinleştir şunu. İçine edecek konuşmalarının." dedim.

"Heeee!" deyip Buğra'ya döndü ve ona sırnaşmaya başladı. İğrenç vıcık vıcık. Mutfağa gidip bir su bardağı alıp arkamı döndüm. Ve o gün içinde ikinci kere Ateş'le çarpıştım. Bardak elimden düşüp tuzla buz oldu. Kapıdan kafamı uzatıp "Yiyişmenize devam edebilirsiniz. Sakarlığım tuttu gene." diye bağırdım. Çöp kutusunu alıp yere koydum ve cam parçalarını içine atmaya başladım.

Ateş de yanıma gelip cam parçalarını toplamaya başladı. "Kalkabilirsin, ben toplarım."

"Ama benim yüzümden kırıldı."

"Alışkınım ben, kırmaya, kırılmaya."

"Efendim?"

"Alışkınım diyorum. Bir şey olmaz."

Lafımı hiç takmayarak toplamaya devam etti parçaları. Kapattım gözlerimi dinledim kalbimin sesini. Yanına yaklaşıp yanağına bir öpücük kondurdum. Kalkıp çıktım mutfaktan. "Odaya girip işinize devam etseniz?" diye güzel bir öneri sundum Buğra ve Burcu'ya.

Süpürgeyi alıp mutfağa girdim ve kırıkları süpürmeye başladım. Ne Açelya Hanım'la ne de Ateş ile konuşmuştum annem olduğunu. Konuşmayı da düşünmüyordum. Sağlıklı değildi hem benim açımdan, hem de Ateş açısından. Olmayan aramız bile bozulabilirdi.

"Baloya benimle gelir misin?" dedi umutsuz çıkan sesiyle.

"Neden olmasın?" dedim çoşkulu çıkan sesimle.

"Yani gelmesen de olur. Sen Çağlar'la gidiyorsundur hem. Olmasa da olur yani."

"Salak mısın? Kabul ediyorum."

"Bana fark etmez ya, kabul etmezsen hiçbir önemi yok."

Ellerimi omuzlarına koyup onu sarsmaya çalıştım ve başarısız oldum mağlumunuz benden baya uzun ve iri. "Lan kabul ettim diyorum."

"Tamam sorun değil. Gelmesen de o- Ne?"

"Kabul ettim. Hem Çağlar da kim?"

"Sevgilin." dedi gözlerini gözlerime dikerek. Sanki kabul ettiğimde üzülülecek, reddettiğim de ise umutlanacak bir ifadesi vardı. İkilemde kalmıştı. Umut ve hüzün. Hayır hayır. Kesinlikle böyle değildi. Gördüğüm tek duygu kıskançlıktı.

"Hayır, eski sevgilim." deyip hiçbir şey söylemesine izin vermeden hemen devam ettim. "Ben şu süpürgeyi götüreyim. Sen de içeri geç istersen?"

Süpürgeyi yerine bırakıp mutfağa geri girdim. Ocağa suyu koydum. Kafamı kapıdan dışarıya çıkartıp Ateş'e sordum. "Kahve ister misin?"

Kafasını sallayarak beni onayladı. Telefonunu cebinden çıkartıp bir şeyler yapmaya başladı. Mutfak kapısından uzaklaşıp tezgaha yaklaştım. Elimi uzatıp iki kupa çıkarttım ve kahveleri içine boşalttım. Kaynayan suyu da bardaklara koyduktan sonra kupaları elime aldım ve içeriye girdim.

Elimdeki kahveyi koltuğa oturduktan sonra Ateş'e uzattım. Teşekkür ederek kupayı elimden aldı. Sessiz geçen dakikalar ardından boş kupayı mutfağa bıraktım ve odama doğru ilerlemeye başladım. Aklıma gelen fikirle hemen Ateş'e dönüp sordum.

"Ben biraz yorgunum, uyuyacağım. Birlikte... Uyuyalım mı?"

Didem

Onur'a umutla bakarken vereceği cevabı merak ediyordum. 'Lütfen beni hâlâ seviyor olsun. Ben bir kez daha sevdiğim bir insanı daha kaybetmeye dayanamam. Böyle olmasını istemiyorum. Beni seviyor olsun, sadece bunu istiyorum. Beni sevsin, hâla seviyor olsun.'

Kurtuldum DerkenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin