35# Çok büyük bir şey var. (Final)

59 4 0
                                    

Sahilde oturmuş denizi izlerken Buğra kafamın tepesine öpücük kondurdu. Gülümseyip kafamı kaldırdım, bu sefer de dudakları alnıma değdi. Yanıma yerleşince kolunun altına girip beline sarıldım. "Bu mesaj işi nereden çıktı?" dediğinde omuzlarımı silktim.

"Vazgeçtim." diyerek kısa kestim. Sevmeyi bilmiyordum tam olarak belki ama onlarla öğrenecektim. Onlarla olgunlaşacak, onlarla eğlenecek, onlarla birlikte olacaktım. Kaçmak olmayacaktı. Kaçmak olmamalıydı, sevmek olmalıydı. Her şeyin yerini sevmek almalı ve insanları mutlu etmeliydi. O lanet hormon salgılanmalıydı!

Sevmek demişken Çağlar'ın son konuşmasından sonra fark ettim ki, benim aşık olduğum biri varmış zaten. Çağlar'ın yanına da gitmedim ayrıca. Sevgisine saygım var tabiki de, Çağlar dışarıdan göründüğü gibi değil bence.

İnsanlar kişiden kişiye göre değişir. İnsan, kim olduğuna bakarak diğerleriyle muhattap olur çünkü. Sevdiğine farklı, sevmediğine farklı, ailesine farklı, öyle işte amannnnn.

Buğra'nın dizlerine yatıp bu seferde gökyüzünü izlemeye başladım, Buğra saçımla oynuyordu. Uykum gelse de bir şey demedim. Onu da üzmüştüm, herkesi üzmüştüm her zamanki gibi. Oturup ağlamam gereken çok konu vardı. Derin bir nefes alıp bu sefer de oturdum.

Aşk, ateş gibi yakmalı aynı zamanda buz gibi soğuk da tutmalı. Aşk beslemeli, büyütmeli. Aşk özgürleştirmeli. Herkes gelmişti ama Ateş yoktu. Burcu "O da gidiyor, Amerika'ya." dediğinde şaşırmıştım. Tek kaçanın ben olduğunu sanıyordum.

"Siz burada bekleyin, Burcu hava alanının konumunu at." deyip koşmaya başladım. Taksi bulmalı, Ateşle son kez konuşmalıydım. Söyleyeceklerim vardı, herkese vardı.

*****

"Ateş!" diye çığlık attığımda herkesin yüzü bana dönmüştü, haliyle Ateş'i göremiyordum. Ulan size seslensem dönüp bakmazsınız. Koşar adımalrla ilerleyip etrafta göz gezdiriyordum. Ateş'le göz göze geldiğimde derin derin nefes alıyordum. Oturup nefesimi düzenlemek isterdim ama yapacak bir şey yoktu, zaman sürekli ilerliyordu. "Ateş..." dedim sakin ve kısık bir sesle.

"Sen, gitmiyor muydun?"

"Gidemedim, sen varken yapamadım. Siz varken gidemedim."

Kollarını belime sarıp sıkıca bana sarıldı. O ara merakıma engel olamayıp sordum. "Sen neden gidiyorsun?"

"Babam boşandı, annemin üvey annem olduğunu biliyor muydun? O yüzden hiç fotoğrafımız yokmuş. (Unutanlar için 27. Bölümü bir gözden geçirin.) Üniversiteyi başka bir yerde okuyacaktım zaten, bahane oldu diyelim. Ya da kısaca tripliyim babama diyelim." diyerek cevap verdi. Sonra tekrar sarıldı. "Kendine iyi bak, tamam mı? Üzülme, hasta da olma." cümlelerini bitiremeyen Ateş'i susturdum.

"Ateş, kal desem..." diyerek geri çekildim ve tepkisine baktım. "Kalır mısın?" Gözleri kısıldı bir müddet, algılamaya çalıştı. "Neden kalmamı istiyorsun?" diye sordu.

Bir şey demedim yüzüne baktım öylece, sonra beline sarıldım. "Sadece istiyorum işte."

"Su," dedikten bir süre sonra duraksadı. "Ay kötü bir şey mi var?" diye cırıldadım ve geriye çekildim. Beni kendine çekip "Çok büyük bir şey var." dedi. Merakla yüzüne bakarken nefesimi tutmuştum bile. "Sana aşığım."

******

Sahilin yolunu el ele yürüyorduk. Bizimkiler bize bakarak beklediler bir müddet. Burcu zafer kazanmış bir edayla çığlık atıyordu. Buğra onu susturmaya çalışıyordu, bir yandan da bakan var mı diye etrafı kolaçn ediyordu. Didem'le Onur mutluydu. Cemre Yağız'a gülerek yaklaştı ve yanağından öptı. Herkes mutluydu. Gülerek Ateş'e sarıldım. "Eee," diyerek yüzlerini inceledim. "Yeni maceralara var mıyız?"

4 yıl sonra

Her şey bitmişti, okul bitmişti. Hepimiz genç yetişkinliklerdik. Annemle ve babamla hiç konuşmamıştım. Hepimiz okulumuzu bitirmiştik. Herkes istediği mesleğe kavuşmuştu. Erkekler şirketlerin başına geçecekti, başka ne yapacaklardı ki? Burcu ve Didem moda evi açmaya karar vermişti, Cemre veteriner kliniği açmıştı. Ben de öyle kensi çapımda yuvarlanıp gidiyordum. Ateş'lerin şirketinde asistanlık yapıyordum. Sebebi yok. Bilemiyorum belki ileride eczane açabilirdim. Herkes mutluydu. Onur, yurt dışına gitmemişti. Ceyda ve Yuşa evlenmişti. Hatta bir kızları bile vardı. Ayrıca şimdiden Aras ona göz koymuştu. Ağabeylik anlamında tabiki de. Yoksa okuldan sevdikleri, flörtleri varmış beyefendinin. Herkes gerçekten mutluydu. Ve mutluluklarına mutluluk katacaklardı. Evleniyorduk. Hem de hepimiz. Aynı günde, aynı saatte.

Kızlar kuaförde birbirlerini inceliyorlardı. Burcu straplez kısa taşlı bir gelinlik giymişti, saçlarını da dağınık topuz yaptırmıştı. Cemre upuzun balık modelinde bir gelinlik giyiyordu. Saçları dalgalıydı. Didem kabarık bir 'prenses' gelinliği giyiyordu. Ben ise ben pijamayla gitme taraftarıydım. Tabiki de Ateş'i elaleme rezil etmemek adına kızların tasarladığı gelinliği giydim. Bua rada gelinlikleri Didem ve Burcu tasarlamıştı. Gelinliğim kabarık ama çok değil, az kabarık çok sade bir gelinlikti. Bir özelliği yoktu. Saçaleımı da at kuyruğu yaptırmıştım.

"Kızlar, inceleme faslını sonraya bıraksak diyorum." diyerek artık çıkmamız gerektiğini belli ettim. Çocuklar ağaç olmuştu.

Kuaförden en son çıkıp erkeklerin şaşkın bakışlarına gülümsedim. "Hepinizi o kadar çok seviyorum ki." deyiverdim. Hepsi karşılık verdi. Ateş belime sarılıp alnımdan öptü. "Seni iyi ki seviyorum." demesine karşılık olarak "Ben de iyi ki seni seviyorum." dedim.

Düğün salonuna girince her şey çok çabuk gelişti. Nikah masalarına oturmuştuk ve malum sorular soruluyordu. Kadınların 'evet' demesinden sonra erkeklere o malum soru soruldu. Havada olan tek kelime 'evet'ti. Yankılanan tek kelime de, her yerde olan kelime 'evet'ti. 'Evet' kelimesinde umut, yeni başlangıçlar, aşklar, sevgi ve daha niceleri vardı. Her şey daha yeni başlıyordu.

****** SON *****

Kurtuldum DerkenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin