33#Galiba hiç.

25 3 0
                                    

Mal gibi durmak yerine ben de evden çıktım. Öylece ormanın içine doğru yürürken Çağlar'ın ailesine karşı neden böyle olduğunu anlamaya çalışıyordum. "Ailesine böyle davranamaz, sonuçta onlar ailesi." demeyeceğim. Eğer ailesiyse aile olmasını bilmeleri gerekirdi. Aynı sözde annem ile babam gibi.

Ama en önemlisi bence şu; en azından ailesi yanında. Mutlu olup olmaması pek önemli değil, ya da ailesinin ona bakması. Sonuçta yanındalar, korkak gibi kaçmamışlar. Bakamıyorlar değil, yeyip yemedikleri arkalarında, her şeyi görmüş geçirmiş insanlar. Tek sorun çocuk bakmaya vakitlerinin olmaması  sonuçta her insan biyolojik olarak anne baba olabiliyor. Mühim olan annelik babalık yapabilmek.

Çağlar'ın ailesinin suçu çocuklarıyla ilgilenmemeleri, benimkilerin ise yanımda olmamaları. Uzaktan yanımdaydılar belki ama insanın baş ucunda görmesi daha farklı oluyor elbette. Bu aynı uyurken peluş oyuncağının baş ucunda değil de, her zaman yorganının içinde seninle olması gibi. Baş ucunda olduğunda da yanında ama ona sarılınca verdiği his bambaşka. Çağlar'da da böyleydi, yanındalar ama buni beceremiyorlar. Küçükken Çağlar düştüğünde onu kaldırmaya çalışırken onlar da düşüyordu.

Beceriksizler.

Tek kelime ile; beceriksizler. Kaş yapayım derken göz çıkarıyorlar. Onlar Çağlar büyürken büyüyememişler, büyümeyi denememişler. Sadece Çağlar ve Çağla büyümüş. Anneleri ve babaları aynı beceriksizlikleriyle kalmış. Hatalarından ders çıkaramamışlar.

Benimkiler ise benim yanımda büyümeyi tercih etmek yerine, uzakta benden çok uzakta aileleriyle büyümeyi tercih etmiş.

Kendi aileleriyle...

Dudaklarıma konan buruk gülümsemeyle kafamı iki yana salladım. Ne oldum dememeli insan, ne olacağım demeli. Sadece şurda birkaç ay önce içimdeki büyümemiş çocuğu öldürmeye kıyamayan ben, o çocuk uykudayken onu boğdu. O an kendi canımdan bir parça öldürdüğümü hiç düşünmemiştim ama şuan ne yaparsam yapayım o çocuğun hala hayatımdan çıkmayacağını anladım. Ben anne olsamda, çok yetenekli bir mimar, doktor, ressam da olsam o çocuğu içimde tutmam gerekecek. Ya orada küçük çocuk olarak kalacak, ya da büyüyüp olduğundan çok yaşlı olacak. 

Ve ben sanırım o çocuğu öldürdüm derken, aslında kendi benliğimi öldürmüştüm.

İçimdeki çocuksuz ben mi, yoksa bensiz içimdeki çocuk mu? Çocukluğum olmadan ben, ben olur muydum? Olmazdım bana kalırsa, o yüzden kendimi öldürmüş olduğumu o an anlamıştım.

Önüme çıkan küçük bakkalın içine girip kasada bekleyen amcaya "Buralarda taksi durağı var mı?" diye sordum.

Tatlı amca gülümseyerek bana taksi durağını tarif ederken ben Leyla Teyze'ye yapacağım açıklamayı düşünüyordum. Ayrıca şuan Çağlar'da olan telefonumu nasıl alacağımı, Didem'in, Buğra'nın ve Leyla Teyze'nin aramalarını, en önemlisi Buğra'ya nasıl bir açıklama yapacağımı, vs...

Yahu bu erkekler neden böyle acayip acayip şeyler yapıyor. Sanki biz çok serbest insanlarız da, sonuçlarını düşünmeden gecenin köründe kız kaçırıyorlar, yok efendim kızlar kendi evlerinde kalıyorlar, o da olmadı tatile çıkıyorlar. Hey yavrum hey! Türkiye burası. Welcome to the Turkey!

Taksi durağına vardığımda boş bir taksiye binip adama adresi verdim. Aslında bakınca çok çok çok uzaklaşmamıştık. İki saatçik bir mesafe vardı. Avrupa kıtasından, Asya kıtasına iki saatte geçiyoruz yani. İstanbul'un ücra köşesinden el bebek gül bebek olan ilçesine topu topu iki saatte gidicez. Ben daha farklı yerler bekliyordum ama Çağla'nın eve gelmesiyle fazla uzakta olmadığımızı anlamıştım.

Kurtuldum DerkenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin