Mesaimin bitimine doğru saatime baktım ve düşünmeye basladim.
"Şimşeki alma bahanesiyle erken mi çıksam acaba? Saçma saçma konusma Bahar, okuldan çocuk mu alıyorsun? Gerçi bir denemeye değer. Gitsem mi Can Bey'in odasına? Yok yok gitmeyeyim. Aman ya, gitsem ne olacak sanki? Ama gitmesem mi ki acaba? Tabii gitsem iyi olur ama gitmemek de var şimdi! Ben bir seyirci jo..."
Kendime hafif bir tokat attım. Galiba keçilerim yavaş yavaş uzaklaşıyorlardı. Etrafta kimse var mi diye bakindim, Allahtan yoktu. Yine sesli düşünmee decam ederken, bir yandan da masadaki eşyalarımı toparlıyordum.
"Gidiyorum işte, en kötü hayır der" derken masadaki bir kağıt elimi kesti. Acıyla elimi tuttum.
"Seni buraya kim koydu ki?" Dedim sinirlenerek. Ama vakit kaybetmeden Can Bey'in odasına gittim. Kapıyı çalıp iceri girdigimde, hic oyalanmadan konuya da girdim.
"Can Bey izninizle bugün biraz erken çıkabilir miyim? Arabam..."
"Tabii" dedi gulerek. "İzin senin!" Gerekcemi bile dinlememişti. Ama oyle soylemeden cikmak da olmazdi.
"Çünkü..."
"Galiba az önce 'izin senin' demiştim?"
Allah Allah! E bir dinleseydin iyiydi! Ama hic uzatmadim ve tesekkur edip odadan ayrildim. Merdivenleri hizla inip, gelen ilk dolmusa- ne kadar kalabalik olsa da- atladım.
Arkadasim adam araba mi suruyor, ayran mi calkaliyor belli degil! Sonucta yollar taşlı koy yolu degil ki, bildiginiz asfalt! Bir de acmis arabesk muzigi, icimi karartıyor. SB Anayasası'nın 17. Maddesi arabeski yasaklamıştır. Sevgi ve ben, icimizi karartan damardan muzikler dinlemeyi hic sevmemisizdir ve bana Ankara'da GEMİ çarpması ihtimali, sevmemiz ihtimalinden daha yüksek!
En sonunda geldiğimi fark edip:
"Musait bir yerde lütfen" dedim. Ben iyi şoförlere sadece şoför, çok iyilere kaptan, hiç rastlamadim ama bir gun rastlarsam mukemmellerine de pilot derim. O adama hiçbir şey demediğimi soylemek, durumu aciklar herhalde! O nasil bir frene basmaktir? Ehliyetini kasaptan alsa daha iyi surerdi yani. Ama kimseye bir şey diyecek halim yoktu. İndim ve tamirhaneye girdim.
"Mehmet Amca!" Ses gelmeyince bir daha seslendim. Yine ses gelmeyince oradaki bir tabureye oturdum. Sonra icerden genc bir oglan geldi. Bu Mehmet Amcanın oğlu, Şükrü'ydü. Babasına zerre benzemeyen nemruuut, soğuk nevaleee, gıcııı, siniiir bir çocuktu. Babasını nereden mi tanıyorum? Eskiden babamla çok yakın dosttular ancak bizimkiler taşındıktan sonra bir daha görüşmediler.
"Babam şu an yok, hangi arabaydı sizinki?" Dedi Şükrü. Cok isim var bacim, oyalama beni, der gibi bakiyordu. Iceriye bir goz atinca, hakikaten cok isi oldugunu gordum. Aslinda arabayi alip gidebilirdim ama Mehmet Amcayı da bir göreyim istiyordum. Derken Mehmet amca geldi.
"Bahar kızım?"