Yavaş yavaş uzaklaşırken, acaba kisa bir sehir turu mu yapsam, diye dusundum. Evet evet, guzel fikirdi bu. Hemen istikametimi degistirdim ve radyoyu actim. Araba surerken radyoyu acmak, benim icin bir zorunluluk gibiydi. Her arabam abindigimde radyoyu acmak ilk isim olurdu. Arabesk ve 80'lerden muzikleri gectim. Sonra slow ve dıptıs dıptıs şarkılar... Sonra Yeliz'den yalan şarkısi cikti karşıma, ama ruh halimi tamamen çökertmek istemedigimden, bu şarkıyı da gectim. En sonunda, sevdiğim, bildiğim bir şarkı cikti karsima: Jason Mraz'dan Lucky...
Hani bazı sarkilar vardir, dinleyince hicbir sey olmadigi halde dertlenirsiniz. Arabeskten bahsetmiyorum. O zaten apayri bir sey. Benim dedigim, boyle insanin icine bir agirlik cokmesine neden olan sarkilar. Mesela Model'in ayrilik evrelerini konu alan sarkilari... Kmseden ayrilmadigim halde bu sarkilari dinleyip kac kez huzunlendigimi bilirim (huzunleneceksen dinleme diyen okurlarima sevgi ve saygilarimi sunuyorum...). Tabii hepsi degil ama, bir dusunun sarki isimlerini: Antidepresan gulumsemesi, Pembe Mezarlık... Neyse neyse uzatmayayim. Sonucta ben de Model dinlerim, Mey olsun, Buzdan şato olsun, dinlerim yani. AAH HADI AMA! BU ŞARKI KONUSU COK UZADI, TEKRAR O ANA DONELIM!..
Ben muzigi dinlerken, Ankara'nin buklum buklum yollarinda dolasiyordum. Ne kadar dolastigimi da bilmiyorum. Ama en sonunda, en iyisinin eve donup iyi bir uyku cekmek olduguna karar verdim.
Eve girip ilk iş ustumu degistim. Sonra kendime bir sandvic hazirlayip televizyonun karsisina gectim. O sirada telefonuma bakmak geldi aklima. Gun boyu telefonuma bakmamistim ve Allah bilir kac mesaj gelmisti (malum, şu aralar insanlarda bir grup kurma hastaligi var ve manyak gibi mesajlasiyorlar)... Telefonu elime aldigimda, durumun tahmin ettigim gibi oldugunu gordum. Sadece 'okunmamis mesajlar' olarak gorunmesinler diye gruplardan gelen mesajlari ac kapa yaptim. Ozelden gelmeyen mesajlari pek okumazdim ama canim sıkılıp da işsiz kaldigimda gruplara girer, milletin geyik muhabbetini okurdum. Her neyse, hemen diger mesajlara gectim. Sadece Sevgi'den gelecegini dusunmustum ama hayir, uc sohbetten yirmi alti mesaj vardi ve sadece biri Sevgi'dendi.
Sevgi: Bahar yakın gelecekte telefonuna bakmak gibi bir planın var mı?
Telefonumun ust kismina bakinca sadece mesaj degil aramalarin da oldugunu gordum. Sevgi'den alti cevapsiz arama vardi. Canim aramak istemeyince masaj yazdim: "Kusura bakma müzik açmıştım, duymamışım. Bir şey mi söyleyecektin?"
Telefon elinde olacakti ki, hemen mesaj geldi.
Sevgi: Yok, öylesine aramıştım. Ama sonra açmayınca merak ettim, onun için aradım birkaç kere.
Sira diger mesajlari okumaya geldiginde Emir'den 23 mesaj geldigini gorunce 'yuh' dedim. Ama sonra gulumsedim. Komik cocuktu su Emir. Kimse ona cevap atmadığı halde yirmi uc mesaji arka arkaa siraliyan bir manyakti ayni zamanda. Attigi mesajlarin birkaci şunlardı:
Emir: Ay çok sıkıldım Bahar, kimseler bakmıyor telefonuna.
Emir: Kız sen de mi sırt çevirdin bana?
Emir: Bak cevap veriyor mu hiç, hayırsız!
Emir: (16. Mesaj) Tabii ben ona lafı bir soktum, ay göreceksin nasıl bir kızardı, sonra tabii morardı, boyle yerin dibine girmeler falan...
Emir:(23. Mesaj) Bence ilk dediğim ceket daha şık, cunku öburu sönük kalıyor.
Gulerek ciktim Emir'in mesajlarindan. Yemin ediyorum işsiz, diye gecirdim icimden. Sonra kalan son mesaja baktim. Can Bey'dendi. Bu adam bana iş mesajlarini mail olarak attigina gore, simdi neyin nesiydi vu boyle? Hemen girip mesaja baktim.
Can Bey: Kitabın için çok üzüldüm, gerçekten...
Şaşirdigim, ya da şöyle soyleyelim, şoklardan şoklara girdigim durumlarda verdiğim 'LAAAAN' tepkisini tahmin edersiniz...