...Telefondan gozlerimi ayirmadan ayaga kalktim. Mesaj ben işten ciktiktan bir saat sonra, yani Ankaa'nin bağlarında gezerken atilmisti. Koltugun tepesine ciktim. Hala saskinlikla telefona bakiyordum.
"Nereden ogrendi ki bu benim kitap olayımı?"
Sonra NORMAL bir bicimde koltuga oturdum. Mesaja bakip duruyordum. Simdi adama nereden biliyorsunuz diye sorsam, hesap sorar gibi, o ne oyle? Yok yok, bir sey yazmamaliydim. Hem ne yazacaktim ki zaten? Öpücüklü emoji mi yollayacaktım? Tövbe estağfurullah!
Telefonu kapatip bir kenara koydum. Ayaga kalkip elimi belime koydum ve evin icin icinde dolasmaya basladim. Yine sesli dusunuyordum.
"Kim söyler? Bir tek Sevgi biliyor. Biz iş yerinde bunu hiç konusmadık. Bizi duyup da öğrenmiş olamaz. Emir de öğrenmiş olamaz. O öğrense Obama bile duyardı. O zaman... Ah Sevgi ah!" Dedim ce elime yalnizca telefonumu alip disari ciktim. Nereye gittigimi tahmin edersiniz... Ve sanirim Sevgi'nin evinin cok da uzakta olmadigini soylemistim...
Hızli adimlarla gittim. Merdivenleri ikiser ucer ciktiktan sonra kapusini caldim. Ama ne calmak! Bir elimle kapiyi caliyor, bir elimle zile basiyor, belli araliklarla da tekme atiyordum. Apartmandaki teyzelerin 'apartmani mafya basti' diye tum mahalleyi ayaga kaldirabilecegi ihtimali, o an aklimin ucundan bile gecmiyordu.
Tam bir tekme daha atiyordum ki, Sevgi kapiyi acti.
"Manyak misin lan sen? Ne alacakli gibi caliyorsun aksam aksam?"
"Soracagim sorunun cevabini alacagim, yani evet, alacakliyim" dedim davet veklemeden iceri dalarken.
Yavas yavas ve sakince konusup onu cildirtmayi dusunuyordum. Ee ceza olsun Sevgi Hanım!
"Simdi soyle bakalim, nedir bu soru meselesi?" Dedi karsimdaki koltuga gergin bir sekilde oturup.
Biraz 'ağır ablacılık' oynamak istiyordum. Kollarimi iki yana acip arkama yaslandim. Galiba hesap sorma kismini bir yana birakmis, sadece egleniyordum; beynim benden habersiz amac degistirmisti. O anda tam bir mafya havasina burundum. Ama hayir hayir mafya degil, MAFYAYE! Erkek olani mafya, kadin olani mafyaye (Ve Bahar Saygın'ın sözlüğune bir kelime daha eklenir...)
"Şimdi" deyip bir sure bekledim. "Bana bir mesaj geldi. Ve tahmin et kimden?!"
'Bilmiyorum' anlaminda basini salladi. En sinir bozucusundan bir gulus attim.
"Düşün düşün, bulursun."
"Ya bilmiyorum kızım işte,söy..."
"Şşş!" Diye lafini kestim. "Beni bildiklerin ilgilendirir, bilmediklerin için sadece sus!"
VAY VAY VAY! Bende n elaflar varmış da haberim yokmuş!
"Can Bey'den!" Dedim sert bir bakis atarak. Sevgi birden pıstı, sut dokmus kedi hallerine girdi.
Ne oldu? Sustun kaldın?" Ciddiyetimden etkilenmis olacak ki, işi şakaya vuramiyordu benim kurbanlik koyundan hallice bir duruma girmis arkadasim..
"Peki ne yazmisti tahmin et?!" Cevap vermesini beklemeden telefonumu burnunun dibine soktum. Biraz fazla yakin tutmus olacagim ki, okuyabilmek icin telefonu geri ittirdi. O mesaji okurken, icimden salonun isigini kapatip bir gece lambasi yakmak geldi. Ortam sorgu odasina benzesin diye...
"Bu olayi kimler biliyordu Sevgi? Sen ve ben; sadece ikimiz. Peki sence 'bizden baskasinin bilmesini istemedigim' bir olayi, Can Bey'e ben mi soyledim?" Arkami donup camdan disari bakmaya basladim ve soguk bir sesle tekrarladim. "Sence diyorum, ben mi soyledim?"
Bu psikolojik baskiya dayanamayan Sevgi, panikledigi anlarda yaptigi gibi, saniyede bes kelime soylemek suretiyle, her seyi itiraf etti.
"Ya ama cok israr etti. Dedi ki, bak dedi, bu kiz dedi, boyle bir dalgin filan, hayirdir? Ben de icimden dedim ki 'sana ne lan dalginsa dalgin'. Ama tabii sesli soylemedim. Koskoca patrona lan dersem, kapinin onune koyarlar beni. Neyse sonra dedim ki, sanirim size soylemem dogru olmaz. Yok dedi soyle dedi, ı-ıh dedim soylemem, soyle dedi ama bir gorecen adam nasil bir inaaat, nasil bir inat! Ille de soyle diyor, ama Can Bey'i bilirsin, bunlari hep kibar kibar soyluyor. Neyse sonra..."
"SEVGİİİİ!"
Nefes nefese kalmis bir halde bana bakti. Niye durdurdun, anlatiyorduk iste, der gibiydi.
"Araya reklam al da motorun soğusun" dedim. Oyle bir hizla anlatmisti ki, verecegim tepkiler de kizginlik planlarim da... hepsi suya dusmustu.
"Ama bak anlatmaliyim" dedi ve artik onu durdurmak icin cok gecti...
"Bak ben dedim, soylemeyeyim dedim, ama adam oyle bir israr etti ki! E ben de dusundum ki bunun eli kolu uzundur, belki Bahar'ıma bir faydasi dokunur. Bir seyler yapabilir diye dusundum. Yapamaz miydi? Yapabilirdi degil mi? E yaparsa niye soylemeyeyim ki? Hem ben ne bileyim sana mesaj yapacagini. Sadece meraktan da soruyor olabilirdi. Ayrica ogrense ne olacakti, giybetini mi yapacakti, azarlayacak miydi ki seni? Ama zaten kimse sana laf soyleyemez. Soyleyen karsisinda beni bulur. Beeen! Bak beeen! Sevgi Akyiğit! Teheeey, oyle boyuma bakma sen benim. Ben var ya ben..."
"Sevgi!" Dedim elimi agzina koyup konusmasini engelleyerek. "Uçtun yine!" Sanirim bunu, ona kizmamam icin yapiyordu. Aklinc ao ne kadar konusursa, ben o kadar susacaktim. Elim agzinda oldugu halde bir seyler soylemeye kalkinca, iyice bastirdim elimi.
"Bana bak, bir daha asla benim istemedigim konularda, hele ki o konu benimle ilgiliyse, baskalariyla konusma, bu bir!" Sonra iyice emir verir gibi olmasin diye sofistike bir gulumsemeyle ekledim. "Lütfen!" V edevam ettim: "Iki, bu kurallar daima gecerlidir!"
Ardindan hizlica elimi geri cektim ve masanin uzerine koydugum telefonumu da alip kapiya yoneldim. O sirada seslendi bana:
"Kızdın mi?"
Arkami donup 'soru mu simdi bu' dercesine baktim.
"Kızmadığımı söyleyemem."
"Özür dilerim" dedi incecik, garip bir sesle.
"Bu ses tonuyla mı?" Dedigimdeyse ikimiz de gulduk. Bu kizginlik-kirginlik meselelerini uzatmayi sevmezdik. O gun de uzatmadik, daha dogrusu uzatmadim ve Sevgi bana sarilip bir kez daha ozur diledikten sonra, gulumseyerek evden ayrildim.
