HESAPLAŞMA

38.1K 1.8K 127
                                    


Savaş hastaneye nasıl geldiğini anlamamıştı. Nisa'yı sedyeye yatırıp kendisinden uzaklaştırılışını izlerken ardından büyük bir soru işareti bırakmıştı. Onun için neden bu kadar endişelenmişti ki? Neden kendisini suçlu hissetmişti? Neden ilk defa birine verdiği cezadan dolayı pişman olmuştu? Sorular düşüncelerin de dolanıyordu ama hiç birine vereceği bir cevabı yoktu. Neden bu kadar paniklediğini anlamamıştı.

O an gözleri eline kaymıştı. Kanlar içinde olan ellerine. Bir elinin yaralı olduğunu biliyordu ama bu kanların hepsi kendisine ait değildi. Sadece elleri değil üstü başı da kan içindeydi. Nisa'nın kanı... Yan tarafta duran sandalyelerden birine kendisini bıraktı. Gözleri hala ellerindeki kanlardaydı. Birini ölüme sürüklemişti. O kız kedisini öldürmek istemişti. Hem de kendisi yüzünden...

Ama bunu hiç düşünmemişti. Savaş Aksoy ile evlenmek herkesin hayaliydi. Buna o kadar emindin ki, Nisa'nın bu denli acı içinde olmasına şaşırmıştı. Ona şiddet uygulamamıştı. Hatta her genç kızın aklını başından alacak kadar pahalı bir yüzük bile almıştı ona. Ama o yine de ölmek istemişti. Kendisinden kurtulmak. Bu daha önce hiç olmamıştı. Daha önce hiç kendisini sorgulaması gerekmemişti. Daha önce hiçbir kız kendisinden kurtulmak için ölmek istememişti...

" Savaş" koridorda ayak sesleri duyuyordu ama o hala ellerindeki kana bakıyordu. O kız ölürse katil mi olacaktı? Hayır, Nisa kendi bileğini kesti. Dokunmamıştı bile ona. Ancak nedense içi huzurlu değildi. " Savaş, kendinde misin?" bir anda biri yakasından tutup kendisini ayağa kaldırana kadar ellerine bakmaya devam etti. Üstüne bir de yediği yumruk eklenince sırtını soğuk duvarda buldu. " Savaş..." diye seslendi Ekin endişeyle. Gözlerini kırpıştırıp karşısında duran adama baktı. Ekin oldukça endişeli görünüyordu. " İyi misin?"

Başını iki yana sallayarak yaslandığı duvardan ayrıldı. Nisa'nın sözleri hala kulaklarında çınlıyordu. " Değilim Ekin, hiç iyi değilim" diyerek itiraf etti.

Sonra da az önce oturduğu sandalyelerden birine yeniden oturdu. Ekin, kuzeninin durumunu hiç beğenmemişti. Yanındaki sandalyeye oturup Savaş'ın kendisine bakmasını sağladı. Savaş'ın üstü başı kan içindeydi. Evden aramışlardı ama hiçbir şey anlatmamışlardı. Sadece bu hastaneye gelip Savaş'ı bulmasını söylemişlerdi. O da koşarak gelmişti." Ne oldu?"

Güzel soruydu. Bu sorunun bir yanıtı yoktu ancak. En azından sözlü bir yanıtı yoktu. Şu an ne olduğunu bilmiyordu. Kazanmış mıydı? İntikamını almış mıydı? Yoksa kayıp mı etmişti bilmiyordu? Tek bildiği iyi bir şeyler olmadığıydı." Ben sanırım her şeyi elime yüzüme bulaştırdım."

" Ne?" diye büyük bir şaşkınlıkla bağırdığında Savaş, dik dik yüzüne bakmaya başlamıştı. Ekin ne yaptığını anlamıştı ama üzerinde durmamıştı. Savaş her zaman bu kadar alçak gönüllü olmazdı. Eline yüzüne bulaştırdığını asla itiraf etmezdi. O daima mükemmeldi ve hata yapmazdı...

Savaş, ellerini kaldırıp Ekin'in görmesini sağladı. " Bak ellerime. O kızın kanları bunlar. Ben daha önce iyi şeyler yapmadığımı biliyorum. Kibar olmadığımı da biliyorum. Hiçbir zaman kızlara iyi davranmak zorunda kalmadım. Ne yaparsam yapayım, ne söylersem söyleyeyim onlar yine yanımda oluyordu. Karşılık beklemeden her istediğimi yapıyorlardı. Ama bu kız, bana hiç kimsenin yapmadığı şeyler yaptı. Kimsenin cesaret edemeyeceği şeyleri söyledi. Onu cezalandırmak istedim. Canı yansın istedim. Savaş Aksoy'a meydan okumak neymiş görsün istedim. Ama ölsün istemedim."

" Anlamadım Savaş, kim ölüyor? O kızın mı bu kanlar? Evden aradılar ama bana bir şey anlatmadılar. Şunu düzgün anlat" Savaş yeniden ellerine baktı. Yere süzülen kanı da Ekin o zaman fark etmişti. " Sen de yaralısın. Gel şurada baktıralım" Savaş'ın yaralı elini tutup bakmaya çalıştı ama Savaş için vermedi.

ZOR AŞK SERİSİ_1 NEFRETTEN KALBEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin