Danslarının oldukça beğeni toplamış olduğunu davete katılanların yüzüne bakarak anlaması zor değildi. Ancak böyle bir şeyi nasıl yaptığını bir türlü anlamadığı için utancından yerin dibine girmek istiyordu. Tüm davetliler öne çıkıp pistin etrafında halka oluşturduğundan, gözleri Derya'yı aramaya başlamıştı. Sakinleşmek için tanıdık bir yüz arıyordu ancak görebildiği tek tanıdık yüz Alp olmuştu. Derya ortalarda görünmüyordu.
Masaya doğru ilerlemek istediğinde önünü kesen gazeteciler izni dışında resmini çekmeye başlamıştı bile. " Hanım efendi Savaş Beyle tanışıyor musunuz? Aranızda nasıl bir ilişki var? Bize bir açıklama yapar mısınız? "
Korkuyla kaçacak bir yer aramaya başlamıştı. Onlara cevap vermek istemiyordu çünkü cevap vermeye başlarsa konuşmanın ardı arkası kesilmeyeceğini biliyordu. Bu yüzden bir boşluk bulup buradan kaçmak istiyordu. Sadece gazetecilerden değil bu kutlamadan da uzaklaşmak istiyordu.
" Hanım efendi lütfen bir açıklama yapın. Savaş beyle aranızda ne var?"
" Tanışıyor musunuz?
" Aranızda nasıl bir ilişki var?"
Nisa, sorular ve ilgi karşısında oldukça gerilmeye başlamıştı. Kaçıp kurtulmak için bir cevap verirse kurtulabilir miydi onu düşünüyordu? Hayır dediğinde nasıl uzatacaklardı ki? Evet, onlara cevap vermesi gerekiyordu. Sonra da çantasını alarak Derya'yı bulacak ve buradan gidecekti. Savaş Aksoy'la yaptığı danstan sonra onunla yeniden karşılaşmaya cesareti yoktu. Hatta burada daha fazla kalmaya da cesareti yoktu.
" Hayır, biz tanış..."
Nisa'nın cümlesi sert ve kararlı bir sesle kesildi." Sormak istediğiniz soru varsa bana sorabilirsiniz" geriye dönüp bakmadı çünkü sesin kime ait olduğunu biliyordu. Ama neden burada ve hemen arkasında olduğunu anlamıyordu. Bunu ona sormak istese de bunu yapamayacak kadar korkuyordu. Bu nedenle sessiz kalarak bir an önce bu durumdan kurtulmak istiyordu.
Yüzüne patlayan flaşlar arasından bu kez mikrofonlar arkasındaki adama uzanmıştı. " Savaş bey, hanım efendinin kim olduğunu açıklayacak mısınız?"
" Merak ettiğiniz buysa elbette" heyecanla birkaç mikrofon daha öne doğru uzandı. Elleri ceplerinde oldukça rahat ve kendinden emin bir havayla basın mensuplarının karısında duruyordu. " Kendisi, bu geceki kutlamamız için gelen davetlerden biridir, hepsi bu."
Gazeteciler bununla yetinmek niyetinde değildi. Çünkü istedikleri cevabı alamamışlardı." Aranızda özel bir ilişki var mı?"
Savaş'ın bakışlarını sırtında hissediyordu. Sırtının açıkta kalan yerleri bir anda buz kesmişti. Sanki bakışlarından buz kütleleri sırtına yayılıyor gibi. Sessizce yutkunarak, çekingen bir şekilde geriye doğru döndü. Savaş'ın bakışları bu kez de yüzüne odaklanmıştı. Onları çeken bir basın ordusu vardı ama ikisi de birbirine bakıyorlardı.
" Hayır, aslında kendisini tanımıyorum bile" dediğinde, Nisa bakışlarını ondan kaçırıp başka yöne baktı. Gitmesi gerektiğini biliyordu. Burada kaldığı her dakika daha fazla çamura saplanıyordu. Üstelik gazetecilerinde onların peşini bırakmak gibi bir niyetleri yoktu. O yüzden kendisinin bir şeyler yapması gerekiyordu. Kaçıp gitmek, Derya'yı bulmak ve buradan uzaklaşmak gibi...
" İzninizle" diyerek kalabalık arasından kendisine yer açarak masasına doğru ulaşmaya çalıştı.
Basın bu kez onu engellememişti ancak içlerinden biri " Hanım efendi bu yanıtınıza oldukça bozulmuş görünüyor Savaş bey" diyerek espri yapmaya çalıştığında, Nisa olduğu yerde buz kesmişti. Hiç de umurunda olan bir durum değildi oysa. O adam gelmeseydi kendisinin de söyleyeceği şey aynı olacaktı. Hayır tanışmıyoruz... Şimdi yanlış anlaşılmıştı. Ama kimin umurundaydı ki? Nasıl olsa bir daha görüşmeleri olası bile değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZOR AŞK SERİSİ_1 NEFRETTEN KALBE
Roman d'amourEn büyük aşklar nefretle başlar... Kalbi nefretin ateşiyle yanıp kavrulan, kendi dışında hiç kimseyi umursamayan, bencil, kibirli ve tüm hayatını daha iyisi olabilmek için feda etmiş taş kalpli bir adam... Sevgi dolu bir yuvada büyümüş, sevgiyi tüm...