DOĞUM GÜNÜ

34K 1.8K 93
                                    


Bir hafta... Peş peşe geçen yedi gün, 168 saat, 10080 dakika... Daha önce bir haftayı bu kadar uzun, bu kadar sancılı, bu kadar yalnız geçirdiği olmamıştı. Oysa bu son bir hafta günleri, saatleri, dakikaları bir bir sayarak tüketmişti. Bu son bir hafta, Savaş Aksoy'un ondan çalıp götürdüğü, hayatının nasıl da büyük bir yalan olduğunu gördüğü bir haftaydı. Yıllarca emek vererek, sabırla, sevgiyle oluşturduğu bağlarının aslında kolayca koparılabilecek türden bir bağ olduğunu öğrenmişti. Oysa kendisinin oldukça sağlam bir aile temellerine sahip olduğunu, yıkılmaz dostlukları olduğunu, çevresindekilerin onu çok sevdiğini düşünerek geçirdiği yirmi üç yılın bir tek günde elinden uçtuğunu kendi gözleriyle görmüştü.

Bir hafta tam bir ceset gibi yaşamıştı. Dışarıya çıktığında onu gösteren parmaklar görmüş, birbirine fısıldayan insanlarla karşılaşmıştı. Öyle ya, o artık zengin bir adamın birkaç günlüğüne kullanıp kenara fırlattığı bir kıza dönüşmüştü. Yıllardır herkesin imrenerek izlediği kız, tek bir günde bir çöp yığını olmuştu. Kimse doğu olup olmamasını umursamamıştı. Herkes doğru olduğuna oldukça emindi. Nisa, zengin bir adama yapışmış, ancak istediğini alamayarak kendi çöplüğüne bırakılmıştı. Onun nasıl bir kız olduğu, bunu yapmış olup olmadığıyla kimse ilgilenmemişti. Herkes bir anda onu terk etmişti. Ailesi gibi, Derya gibi, arkadaşları gibi...

Hiçbir suçu yokken namussuz bir kadına dönüşmüştü. Bunu tek bir resim ve birkaç cümle başarmıştı.

Nisa, artık söylenenleri duymazdan gelemez bir hale gelmişti. Bir haftadır evinde bir yabancı, istenmeyen bir evlat, kız kardeşe dönüşmüştü. Ne annesi onunla konuşmaya çalışıyordu ne de abisi onun yüzüne bakıyordu. Hangisinin daha kötü olduğuna karar veremiyordu. Onu görmezden gelmeleri mi yoksa yüzüne baka baka dedikodusunu yapmaları mı? İkisi de kötü ama ikisi de gerçekti...

Buna daha fazla dayanabileceğini düşünmüyordu ama yapabileceği bir şey de bulamıyordu. O pislik adamla konuşmak istemiş ve şirketine gitmişti ama güvenlik tarafından içeriye bile alınmamıştı. Bunu yapmasına elbette ki şaşırmamıştı. Onun gibi bir pislikten daha iyisi beklenemezdi. Başına gelenleri duydukça keyfinin oldukça yerine geldiğine de emindi. İstediği zaten buydu. Onun yenilmesi ve kendisine karşı bir kez daha meydan okumaya cüret edememesi... Başarmıştı da. Nisa yenilmişti...

Aslında yenilmiş miydi onu bile bilmiyordu. Yanında kimsesi olmadığını anlamıştı o adam sayesinde. İyiyken herkes destek olurdu birbirine. Ama hata yaparsan hiç kimsen kalmazdı. Bunu acı bir tecrübeyle öğrenmişti. Hem de fazla acı bir tecrübe. Ne yapacağını bilmeden bomboş bir hafta geçirmişti. Kendisine sırt çeviren ailesinin yanında, onun hakkında atıp tutan mahallelinin arasında acı çekerek bir haftayı devirmişti. Hayatının kaç haftasının daha bu şekilde geçeceğini bilmiyordu. Oysa onun okul heyecanıyla yanıp tutuşması ve çok istediği okuluna başlaması gerekiyordu. Ancak burnunu evden dışarıya bile çıkaracak hali kalmamıştı. Bunların nedeni de o adamdı.

Aslında sadece o değildi. Bu olanların başına gelmesinde kendisinin de etkisi vardı. Derya için o adama meydan okuduğunda, aslında bunu bir nevi kendisi hak etmiş olmuştu. Derya olmasaydı Savaş Aksoy'la karşılaşmayacaktı. Onunla dans etmeyecek ve kendisi hakkında bu tarz ön yargılar edinmesine neden olmayacaktı. Eğer Derya olmasaydı, o gün o şirkete gitmesi gerekmeyecekti ve yine Savaş Aksoy'la karşılaşmayacaktı. Onunla zıtlaşıp olayların bu noktaya gelmesini sağlamayacaktı. Bunun büyük bir kısmı evet Savaş'ın suçuydu ama kendisi de masum değildi.

Bu hatta yeni bir şey öğrenmişti.  Kötü bir duruma düşersen, ne gerçek ailen kalır ne de gerçek dost... Kötü günlerde yalnızsın, daima...

ZOR AŞK SERİSİ_1 NEFRETTEN KALBEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin