ANLAŞMA

38.4K 1.9K 51
                                    



Doğan, kapıda kendisini tutan korumaya aldırmadan içeriye girmek için direniyordu. Nisa'nın burada olduğunu duyduğundan beri hastaneye girmeye çalışmıştı ve uzun bir çaba sonucunda kapıya kadar gelmeyi başarmıştı. Ama şimdi Nisa'yı görmesine rağmen içeriye giremiyordu.

" Savaş, bırak gireyim" dedi öfkeyle. Nisa'nın yatakta yattığını görmek, iyi olmadığını anlaması için yeterliydi.

" Affedersin ama senin içeriye girmene neden izin vermem gerekiyor acaba? Hangi sıfatla bu odaya girmeye çalışıyorsun?" diye sordu Savaş Nisa'ya bakarak. Nisa'da aynı şekilde ona bakıyordu. Onun bu tavırlarından oldukça sıkılmıştı.

" Ben onun..." diye konuşmaya çalışmıştı ama Savaş bir anda kendisine dönüp işaret parmağını dudağına dayadığında, konuşmasını kesmek zorunda kalmıştı.

Dudağından çektiği işaret parmağını havada sağa sola sallayarak Ekin'in yanından geçip, Doğan'ın önünde durdu. Hızla işaret parmağını indirdi. Doğrudan Doğan'ın gözlerinin içine bakıyordu. " Sen onun hiçbir şeyi olamazsın" dedi üzerine basa basa.

" Savaş!" diye bağırdı Nisa sertçe. Savaş başını geriye çevirip Nisa'ya baktı. " Bırak onu"

" Duydun mu?" dedi Doğan gülümseyerek " Sen ne kadar itiraz etsen de görünen o ki Nisa seninle aynı düşüncede değil."

Savaş, öfkeyle yakasına yapıştı" Seni bu odaya girmek istediğine pişman ederim" diye tısladı dişlerinin arasından.

Nisa, panikle yataktan kalkmaya çalıştığında bileğindeki acıyla çığlık attı. Yarası henüz hafife alınacak türden değildi. Savaş, Doğan'ın yakasını bırakmamıştı ama yeniden Nisa'ya bakmak için başını çevirmişti. Kızın bileğini tutarak yatmaya devam ettiğini gördüğünde, öfkesi biraz daha artmıştı. Bu adam için kendi canının yanmasını önemsemiyordu.

" Onu hemen bırak" diye bağırdı Nisa. "Yoksa seninle hiçbir uzlaşmayı kabul etmeyeceğim. Bana ihtiyacın var unutma."

Savaş, bir şeyler karşısında mecbur olmaktan nefret ediyordu. Emir vermek, birini bir şeye mecbur bırakmak sadece kendisine ait bir özellik olmalıydı. Kimse ama kimse hele başına bela olmuş bir kız bunu kendisine yapamazdı. Ama kız ne kadar bundan nefret ediyor olsa da haklıydı. Ona ihtiyacı vardı. En azından bu hastaneden çıkana kadar. Ondan sonra bir yolunu bulup ondan kurtulabilirdi. Ama bahçede toplanmış muhabirlerin bu intihar vakasından haberdar olmamaları gerekiyordu.

İsteksizliği her halinden belli olarak Doğan'ın yakasını bıraktı. Kapıdaki korumaya bırakmasını işaret verdi. Adam başını eğip uzaklaşırken Savaş kenara çekilerek Doğan'ın girmesine izin verdi ve daha fazla bu olaya kimsenin şahit olmaması için kapıyı kapattı.

" İyi misin Nisa? Tüm bu söylenenler gerçek mi?" diye soran ve yatağın kenarına oturmuş Doğan'ı ayakta izlemeye başladı. Nisa'nın ona olan bakışları da farklıydı. En azından kendisine baktığı gibi nefretle bakmıyordu. Buradan da ona yardım edenin kim olduğunu çözmüş oluyordu.

" İyiyim"

Doğan, Nisa'nın ellerini tutup kaldırdı ve yaralarını incelemeye başladı. Bundan zerre etkilenmemesi gerekiyordu. Bu kız onun umurunda bile değildi. İlk bulduğu fırsatta ondan kurtulacak ve hayatına devam edecekti. Ama şu an Doğan'a olan tavırlarını görünce içindeki öfke ve nefret büyüyordu.

" Bu iyi halin mi? Nasıl oldu bu yaralar?" diye sordu ama bunu sorarken Savaş'a bakmıştı. Neyi ima ettiğini anlamak için dahi olmaya gerek yoktu. Nisa'da bakışlarını Savaş'a çevirdiğinde öfkelendiğini görebiliyordu. Umursuyor muydu? Hayır...

ZOR AŞK SERİSİ_1 NEFRETTEN KALBEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin