Odanın kapısını açtığında, Nisa'yı kanepenin üzerinde, dizlerini göğsüne çekmiş bir halde otururken bulmuştu. Bunu ilk defa yapacaktı. Onun tarzı değildi geri adım atmak. Ancak bu kez ileriye gittiğinin farkındaydı. Anlamadan bilmeden abartmıştı. Kendi sorundan dolayı onu yine incitmişti. Daha önce defalarca yaptığı gibi...
Nisa onun geldiğini fark ettiğinde oturuşunu düzeltip gergince beklemeye başlamıştı. Yeni bir azar veya şiddetin gelip gelmeyeceğini anlamaya çalışıyordu. Savaş, yan tarafına oturduğunda biraz şaşırmıştı. Bu ondan bekledikleri arasında olan bir hareket değildi. Bu da daha fazla meraklanmasına neden olmuştu. Kendisine yönelmiş dipsiz gözlere bakarak sonraki adımı beklemeye başladı.
" Elif, bana dün olanı anlattı" diye lafa başladı Savaş. Daha önce bu kadar gerildiğini hiç hatırlamıyordu. Gözlerinin içine bakan kız, devam etmesini bekliyordu. Derin bir nefes aldı." Ben senin böyle bir korkun olduğunu bilmiyordum. Ben sandım ki..."
" Ne sandın?" diye sordu zayıf bir ses tonuyla. Göz temasını hiç bozmadan, gözlerini bir an bile kendisinden kaçırmadan sormuştu. Kendisinin ağlamasına neden olduğu gözlerin içine baktı.
" Ne sandığımın önemi yok. Ben sadece yaptığımın doğru olmadığının farkındayım demek istiyordum. Sana öyle davranmamalıydım. Bunu yapmayı istememiştim. Senin canını yakmak aklımda bile yoktu. Bir anda kontrolümü kaybettim ve sana kaba davrandım. Ben şey... bunun için... şey..."
Savaş'ın bocalayışını sessizce izledi Nisa. Az önce kendisine nedensiz bağıran, canını yakan adamdan farklı görünüyordu. Neden öyle yaptığını söylemeyecekti. Savaş, asla kimseye nedenlerini anlatmazdı. O sadece bir anda istediğini yapar sonra yaptığı şeyin nasıl sonuçlar doğurduğunu anlardı. Önceden düşünmeden hareket ederdi. Artık buna alışmıştı. Onun kabalıklarına da alışmıştı. Ama bu kez onun bu hareketi öncekilerden daha fazla incitmişti kendisini. Bu yüzden o da böyle bir tepki vermişti. Savaş suçluydu evet ama daha öncekinden farklı bir tavır takınmamıştı kendisine. Asıl aşırı tepki veren kendisiydi.
Onu daha fazla kıvrandırmak istemiyordu. Çünkü bu işin sonunda neden bu kadar aşırı tepki verdiğini sorduğunda ona diyecek bir şey bulamazdı. Hem apaçık özür dilemeye çalışıyordu. Alışkın olmadı kelimeler sadece dudaklarından dökülmüyordu hepsi buydu. Her halinden belliydi pişman oldu. " Affettim" dedi bir anda.
" Ne?" Savaş, kendisini bu kadar kolay affettiği için şaşırmıştı. Daha özür bile dilememişti üstelik." Ben... nerden bildin?" diye sordu düşüncelerinin aksine.
Gülümsemese de öfkesini silip atmıştı Nisa. " Özür dilemeye çalıştığın zaman saçmalıyorsun" diye itirafta bulundu. Bu cümlenin onu kızdıracağını bile bile yine de söylemişti.
Ancak Savaş kızmamıştı. Aksine rahatlamıştı. O iki kelimeyi söylemek çok zordu. Bunu gece yarısına kadar denese bile yapabileceğini düşünmüyordu. Daha önce kimseden özür dilemesi gerekmemişti ki? Suçsuz bile olsalar özür dileyen taraf hep başka olurdu. Ancak yine de bir şey söylemesi gerekiyordu. Nisa, kolay affedebilen biri olabilirdi. Ama hatasını anladığını ifade etmeliydi. Bunu denemeliydi.
" Hatalı olduğumu biliyorum" dedi özür dilemenin bir farklı versiyonunu kullanarak. " Yapmamalıydım. Bir sonraki kez böyle bir şey yaşanmasına izin vermeyeceğim".
" Söz verir misin?" diye soran kıza birkaç saniye öylece baktı. Söz vermesini istiyordu. Verebilir miydi? Bunu yapmayı istiyor muydu? Evet, istiyordu. Bu gün de istediği şey ona zarar vermek değildi. Sadece bir anlık boşluğuna denk gelmişti. İstediği şey kesinlikle şiddet değildi. Uzun zamandır istediği şey bu kesinlikle değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZOR AŞK SERİSİ_1 NEFRETTEN KALBE
RomanceEn büyük aşklar nefretle başlar... Kalbi nefretin ateşiyle yanıp kavrulan, kendi dışında hiç kimseyi umursamayan, bencil, kibirli ve tüm hayatını daha iyisi olabilmek için feda etmiş taş kalpli bir adam... Sevgi dolu bir yuvada büyümüş, sevgiyi tüm...