Yağız'a "Tamam yarım saate ordayız." diyerek telefonu kapattı.
Telefonu kapattıktan sonra bana dönerek, "Hadi kalkalım o zaman." dedikten sonra yan koltuğa koyduğu çantasını alarak, ayağa kalktı. Ben de çantamı aldıktan sonra onu takip ettim.
Kafeden çıktıktan sonra arka tarafa doğru yürürken, "Adresi biliyor musun?"
"Yağız'a mesaj attım gönderecek şimdi." deyip karşıda ki durağa doğru adımlarını hızlandırdı.Taksiye bindikten sonra Yağız'ın söylediği adresi verdikten sonra, kafamı Gece'ye döndürdüm, "Esra'ya mesaj at, çıkışta hemen gelsin." Onaylar anlamda kafasını sallayıp, çantasından telefonunu çıkardı. Kafamı sağa çevirip dışarıya baktığımda denizin maviliği ile yüzümde tebessüm oluşmuştu. 'Mavi' diğer renklerden farklı, hatta belki renk bile olmayan insanı huzura boğan renk, aşığım galiba o huzura boğan renge veya da, her üzüldüğüm de denize,gökyüzüne baktığımdan dolayı onlara ev sahipliği yapan renk olduğu için, bilmiyorum. Ama bazı şeyler var ki mavi olmamasına rağmen beni gülümsetip, düşündüğüm şeylerden uzaklaştırıyor. O şeylerden biri 1 hafta sonra yanıma gelecek.. Ecrin.. Daha 2 yaşında ama herşeyi, beynimde ki herşeyi yok etme gücüne sahip insan. Çocukları aşırı seviyorum, ama ona aşık gibiyim, hatta gibi de değil aşığım. Bana çok fazla benziyor, ondan belki de. "Hadi." Gece'nin taksinin parasını verirken söylediği sözle yanıma koyduğum çantamı alıp, seri hareketlerle arabadan indim. Hızlıca uzun bahçe yolunu yürüyüp kapıya geldiğimizde tam zile basacakken, kapının hızla açılmasıyla ikimizde irkilip arkaya doğru bir iki adım geriledik. Kapıya açan Yağız'a kaşlarımız çatık bir şekilde bakarken, korktuğumuzu anlamış olacak ki, elini ensesine koyarak, "Kusura bakmayın, çok fazla acelem var, derse geç kaldım. Yardımınıza ihtiyacım var. İçeriye geçin." Sözleriyle beraber içeriye geçip geniş koridordan salona doğru giderken, "Sorun ne?" Diye sorduğumda salona gelmiştik. Yağız eliyle arkamızı göztererek, "Sorun bu." Diye derin bir nefes verdi. İkimizde arkamızı döndüğümüzde hafif kumral,beyaz tenli,üstüne pembe şortlu bir takım giymiş, açık yeşil gözlü 3 yaşlarında, ufak bir kız vardı.
Allah'ım bu çok tatlı! Kızı gördüğüm anda gülümserken, hızla yanına gidip önüne eğildim, "Kim bu?" Onlara bakmadan sorduğum soruyla söze başlarken, ben hala küçük kıza odaklanmış durumdaydım. "Bu.. Deniz. Batu'nun kuzeni, teyzesi bıraktı. Batu bir iki saate gelirim idare edin dedi, ama benimde dersim var çok geç kaldım, biraz idare eder misiniz?" Dediği şeyle başım hemen ona dönerken, mahçup bir şekilde bana baktığını gördüm, Gece'ye döndüğümde gülerek Deniz'e bakıyordu. Bende Deniz'e göz ucuyla baktığımda bana bakarak gülüyordu. Onun bu haline dayanamayarak, gülümsedim. "Tamam, Yağız. Sen git, biz hallederiz." Yüzü gülümserken,çoktan kapıya ilerlemeye başlamıştı. Ben hala ona bakarken durarak bana döndü, "Haa bu arada!" Biraz bize yaklaştı. "Karnı açtı, annesi birşeyler verdi. Mutfakta.." sözünü keserek, "Tamam, tamam. Hadi git." , "Çok sağolun." Dedikten sonra hızlıca kapıya doğru ilerleyip, dışarı çıktı.
Yağız gittikten sonra Deniz'in yanına ilerleyerek kucağıma aldım. "Merhaba." Bu sırada Gece'ye döndüğümde koltuğun başına yaslanmış, bize bakıyordu. "Gece sen birşeyler hazırlar mısın?" çantasını koltuğa koyarken, "Olur, hem sende birşey yemedin. Sana da hazırlayayım." diyerek mutfağa doğru ilerledi. O gece burda kaldığımız için heryeri biliyorduk, neyse ki. Kucağımda Deniz ile koltuğa oturup, onu da bacaklarıma oturttum. "Ya ama sen çok tatlısın." diyerek yüzünü ellerin arasına alarak dudaklarını sarkıttım. Bu hali ile daha tatlı olurken, onu çekmek için telefonu mu çıkarttım. Hafif yanıma oturttuktan sonra ön kamerayı açarak, gülümsedim. Kameraya baktığımda onun da gülümsediğini görerek çektim. Telefonu yanıma bırakarak Deniz'i tekrar bacaklarıma koydum. "Berra bir bakar mısın?" Gece'nin sesi ile, Deniz'i yavaşça yanıma koyup ayağa kalktım.
Gece'nin yemekle ilgili sorularını cevapladıktan sonra mutfaktan çıkıp salona girdiğimde gördüğüm manzara ile yüzüme gülümseme yayılırken, onu izlemeye devam ettim. Eline benim telefonumu almış, yukarı kaldırarak az önce bizi çektiğim gibi kendini çekmeye çalışıyordu.
Çekmediği için de dudak sarkıtmıştı. Bu haline daha fazla dayanamayarak yanına gidip koltuğa koydum karnına yavaşça ellerimi koyup gıdıklarken, ufak ufak gülücükler atıyordu. Bu kızın Batu'nun kuzeni olduğuna emin miyiz? Üvey olmasın! Düşündüğüm şey ile bende gülerken, duyduğum ses ile Deniz'e eğdiğim başımı kaldırıp, sesin geldiği tarafa baktım. Batu ve geçen gün sınıfta yanında gördüğüm kız bize bakıyordu. "Ne oluyor burda?" Batu'nun sorduğu soru ile duruşumu düzelterek, gözlerine baktım. "Teyzen Deniz'i bırakmış, Yağız'ın da dersi olunca bizi çağırdı.." gözlerimi kızıl kafaya çevirip, "Senin önemli işlerin varmış.." tekrar ona döndüm başımı sağ, sol yaparak, "Ga-li-ba." ima dolu sesim ile bunu dememle çatılan kaşları, sinirlendiğinin belirtisiydi. "Evet vardı ve şimdi," Kızıl kafaya Deniz'i işaret ederek, "Merve sen Deniz'i al..." bana döndü. "Sende gidebilirsin." dediği şey ile kızıl kafa bana küçümseyici bakışlar atarken Deniz'i kucağına aldı. Deniz huysuzlansa da kızıl kafa inatla kucağında devam ediyordu. Sırıtarak başımı aşağı yukarı salladım, bir iki adımla ona yaklaşarak, "Ne yapalım, böyle olacaksa. Olacak. Ama şunu bil bu yaptığınla benim canımı yakamazsın Batu Arslan.." biraz daha ona yaklaşarak, "O ancak bu çevrende ki sürtük grubuna işler, bana değil." fısıldayarak söylediğim sözlere cevap beklemeden koltuktan Gece'nin ve kendinin çantasını aldım. "Gece. Gidiyoruz." Gece mutfaktan çıkmış, soru soracakken Batu'yu ve büyük oranda(!) öfke ile patlayan gözlerimi gördükten sonra, ağzını kapayıp bana doğru ilerledi..
Kısa bir bölüm ama devamı gelecek.. Şu ana kadar iyi gidiyoruz. 🤗
Sizi seviyorum. Görüşmek Üzere!🙈
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Koyu Gece'
Novela Juvenil'İki büklüm oldum acıdan, ama ben yine gülümsedim sen şimdi gelmiş bana seni üzüceğim diyorsun, ben zaten bitmişim adam ne üzülmesi?'