19.Bölüm-Kahverengiliğin Yıldızları.

53 1 7
                                    

Berra'dan..

Sabah gözüme cam gibi giren güneşle ellerimi gözlerime tutarken, hafif doğrularak etrafa baktım. Batu başını geriye atmış uyurken rahatsız etmeden ayağa kalktım. Cesaret içeren birşey yapmayı düşünüyordum... lakin rezil olma korkusu.. Herşeyi boşverip boynunun açıkta olan yerini öptüğümde omzunu hafif çekti, huylandı mı lan bu? Bu düşünce ile gülümserken bir daha aynı şeyi tekrarladım. Öpeceğim sırada belime dolanan kollarla Batu'nun kucağındaydım. Sıçtık. "Kızım bilerek mı yapıyorsun?" Uykudan yeni uyandığı için kısık olan gözleri kızgınlıkla bakarken, ellerimi kaldırıp dudaklarımı büzdüm. "Valla bilmiyordum ya." Şirin gözükmeyi umarak yaptığım hareket ile gözleri dudaklarıma dönerken duruşumu hemen düzelttim. "Hem dünde sarıldım, birşey olmadı şimdi niye oluyor Allah Allah." gözlerimi devirirken söylediğim şey ile elini enseme götürüp tişörtümün içinde tenime dokundu. Siktir. Nerden biliyordu ordan huylandığımı lan bu. Kendimi geri atarken, "Batu dur nolur!" Elini daha ileriye götürürken, "Lan bilmiyordum diyorum dursana!" Hem kahkaha atıp hem kendimi geri atıyordum. Batu kahkaha ile gülerken ben elini tutmaya çalışıyordum. "Batu d-dur!" Bayılacak gibiydim çok kötü oluyordum oraya dokunulunca ama pes etmiyordu çocuk! "Durmam." gülerek söylediği kelimeyle iki elimi yanımda birleştirmişti. "Batu. Bitanem. Canım. Herşeyim. Dur yeter!" söylediklerimle elini yavaşça çekerken gözlerime bakıyordu. "Ney ney bir daha söyle bakayım?" Nefes nefese kucağından kalkarken kapıya doğru koştum. "Bir kere olur yavrum o." Kapıyı açtığımda salıncaktan kalkarak omuz silkti. "Nasılsa yine söyletirim." diyerek bana yaklaşırken, "He he." deyip merdivenlerden inmeye başladım. "Var mısın iddiasına?"
"O bölgeye dokunmadığın sürece demem. Sende dokunup dedirtceksin. Haksız rekabet. Kabul etmiyorum."
"Tamam dokunmayacağım."
"Söz mü?"
"Söz."
"Tamam o zaman, varım. Neyine?" mutfağa girmeden kolumdan çekip kapının yanına yaslarken bana doğru eğildi.. "Mm öpücük?"
"İstediğin zaman yapıyon zaten." dediğim şeyle dudakları kırılırken, biraz daha yaklaştı. "O da doğru, neyine olsun sen seç o zaman."
"Rakısına." dediğim şey ile kaşları çatılırken biraz uzaklaşıp beni kolunun altına aldı. "İşte benim güzelim be." dediği şey ile karnına vururken, "Nerden senin oluyor be!?" bağırışımla kaşları inip gülüşü solarken yüzü düşmüştü bu haline kahkaha atma isteği gelse de kendimi durdurmaya çalıştım. "Ne?" Acı çekermiş gibi bir hali vardı. Bu haline daha fazla dayanamayıp kahkaha atarken yüz ifadesine baktım. Dalacak gibiydi. "Mal." gözlerini devirerek söylediği şeyle beraber buzdolabına ilerlerken kaslarımı çattım. "Sensin mal." suratına umursamaz tavrını koyup, "He he." mutfaktaki dolabı açtıktan sonra birşeyler çıkarmaya başladı. Masada ki sandalyeye oturup dirseklerimi masaya koydum. "Ee kahvaltı senden o zaman.." deyip yüzümü avuçlarımın içine alırken gülümsedim. "Yok öyle birşey, kalk yardım et." dediği şey ile gülümsemem düşerken, "Yaa Batu.. belim çok ağrıyor lütfen." omuzlarını aşağı doğru bırakırken, "Benim de ağrıyor güzelim kalk." aklıma gelen şey ile ayağa kalkarken "Veya bırak kahvaltıyı hadi sahile gidelim, simit çay akıp kayalıklarda yapalım kahvaltıyı." dediğim şeye gülerken "Yemezler güzelim, hadi yardım et."
"Ya cidden yardım etmemek için demiyorum çok güzel olur hadi, Batuu!"
yanına gidip kolundan tutarken dışarı doğru çekmeye başladım. "Tamam dur, dur. Yukarda üzerimi değiştireyim gideriz." gülümsedikten sonra bekliyorum dedim. Yukarı çıkması ile evi gezmeye başladım bende. Salon aynı bizimki gibi dışarı açılan bir balkon kapısı vardı. Evin dışı gibi içide çok benziyordu bizimkine sadece bizimki biraz daha.. renkliydi. Aşağı inen merdivenleri gördüğüm de oraya yöneldim. Merdivenlerden indikten sonra sağ tarafta ki ışığa basarak açtığım da spor salonu gibi biryer çıktı karşıma olmayan alet yoktu. Salonun içinden açılan bir kapı daha vardı oraya doğru gittiğim de kapının evin diğer kapı renklerine karşı beyaz olduğunu farkettim. Kapıyı açtığımda duvarlar tamamen raf ve kitapla doluydu. Bu görüntüyle gülümsemeye başladım. Resmen hayalimdi. Sağ tarafta geniş bir masa, çaprazında tekli bir koltuk vardı. Kitap raflarının bitiminde bütün raflardan geniş düz bir dolap yanına monteli bir kahve makinesi vardı. Pencereyi açıp manzaraya baktığımda denizle bire bir sıfır bir manzara vardı. Oda da gün boyu kalma isteğim dakika geçtikçe artarken, belime sarılan kollarla düşüncelerimden uzaklaştım. "Burası mükemmel." dediğim şey ile Batu'ya dönerken büyülenmiş gibi olduğuma eminim. "Benim, kafa dinleme mekanı." Kitaplara aşık bir adama güvenmek kadar güzeli var mıydı? Sanırım yoktu. Çünkü anlatılmayacak mükemmellikte bir güzellikti. Kollarım boynuna dolanırken gözlerinin içine daha derin baktım. " Sen harika bir adamsın Batu Arslan." dediğim şey ile gülümserken alnını alnıma yasladı. "Sende bu mükemmel adamın, güzelliğisin." gülümsemem daha da genişlerken daha sıkı sarılıp başımı boynuma gömdüm. Böyleydik. Susarak, tek kelime etmeden sarılarak bile konuşabiliyorduk. Ve bu, gerçekten hayatımda alıp alınabilecek en güzel hediyeydi. Seni bakışlarınla bile anlayabilen bir adam. İkimizde geri çekilirken, "Gidelim mi?" diye sorduğunda burayı bırakmak istemesem de, başımı salladım. "Yine geleceğiz ama demi buraya?" ,
"Ne zaman istersen güzellik." gülümsedikten sonra elini tuttum. Peşinden giderken arkamızdan kapıyı kapatıp. Yukarı doğru çıktık. Arabanın anahtarını alıp evden çıktıktan sonra arabaya doğru ilerlerken beni kendine doğru çekti.

Batu'dan...

Üzerime bordo tişört ve siyah bir pantolon giydikten sonra aşağı indiğimde Berra aşağıda yoktu. Alt kattan gelen ışıkla beraber oraya inerken odanın kapısının açık olduğunu görmemle oraya doğru ilerlemeye başladım. Kafam bozulduğunda, sinirlendiğimde, canım acıdığında tek sığındığım yerdi. Annemin de böyle bir odası vardı. Babamla her kavga ettiğinde, ağlamak için buraya kapanırdı. Bir gece boyunca o kapının önünde oturup ağlaması ile ağladığımı hatırlıyorum. Odaya girdiğimde Berra camın önünde hayranlıkla bakıyordu. Sevmişti belli ki. Arkasından beline sarıldığımda gülümserken bana döndü.
"Sen harika bir adamsın Batu Arslan." dediği şey gülümsememe neden olurken alnımı alnıma yasladım. "Sende bu mükemmel adamın güzelliğisin.." kollarını omzuma sıkıca sarıp başını boynuma gömerken Allah'a bir kez daha şükrettim. Sanırım, yaktığı kadar bahar bahçe açtıracaktı yüreğimde. Sanırım papatya vereceğim kadını bulmuştum Anne. Papatyalardan daha mükemmel olan bir kız bulmuştum. Sözümü tuttum anne, her zerresine kadar yaralarımı onaracak sana yakışacak bir kız bulmuştum. Düşüncelerimi geri çekilmesi ile dağıtırken, "Gidelim mi?" diye sordum. Yüzü biraz düşerken, "Bir daha gelir miyiz buraya?" ,
"Ne zaman istersen güzellik."
dediğim şeye gülümseyip elimi tuttuğunda yürümeye başladım. Evden çıkıp arabaya bindiğimiz de direksiyona ellerimi koyup başımı Berra'ya döndüm. "Kampüsün aşağıda ki sahile mi gidelim? Yoksa diğer tarafdakine mi? "Diğer tarafta ki?" diye sorduğunda, "Tamam oraya gidelim sakin olur ora." dediğime gülümsedikten sonra müzik açmaya eğildi. 'Özgün- Gelmiyor Musun?' çalarken arabanın üstünü açtım. İlermeye başlarken, aslında yapmayacağım birşey yapıp şarkıya eşlik etmeye başladım. "Ben sana cenneti vaadetmedim ki sen benden neler neler bekledin, ben seni nefretle yaadetmedim ki hep sevdim bırak boşver gitsin."
"Gelmiyor musun? Bu mevsim.. bir daha da istemem git.. Bak hayalimişsin gitmişsin hiç beni düşünme git."
"Ben yanıp yanıp sönmüşüm hiç umrun olmasın bas git.."
gülümsemem genişlerken, "Sesin çok güzel." demesi ile elini tuttum. "Seninki de güzelim."

Berra'dan...

Sahil yolu boyunca sessiz ve huzurlu bir şekilde geldik. Arabayı sahilin çaprazında ki otoparka çektikten sonra, simitçiden simit ve çaylarımızı alıp kayalıklara doğru ilerledik. "Elimi tutsana çıkamıyorum." , "Bekle." Elindekileri yere bıraktıktan sonra iki elimi tutup çekti, "Boyun niye uzun senin be." kaslarımı çatıp sorduğum soru ile Batu kaslarını çatarken, "Güzelim basketbolcuyum ne bekliyordun 1.50 olmasını mı Allah aşkına?", suratımı asıp kayalıklara otururken, "Birşey olmaz böyle daha güzel sarılıyorum." dediği şey ile asık yüzüm düzelirken, "Salak." diyerek koluna vurdum. "Hadi ye yemeğini sonra eve gidelim kızlar cenazemi çıkaracak yoksa."
sesli bir kahkaha atıp, "Korkuyor musun?", "Gece sana birkez öyle baksın dünyayı terkedersin lan." gülmem daha artarken, "Kıyamam korkma abisi yemez." diyerek daha çok dalga geçerken Batu gözlerini devirdi. "Hadi ye." gülüşümü zor bir şekilde durdurup simitimden ısırık aldıktan sonra Batu'ya döndüm, "O oda.. ne zamandan beri var?" , "Eve çıktığım ilk günden beri ilk o odayı yaptırdım zaten." ,
"Yaptırmanda ki tek amaç kafa dinlemek miydi peki? Yoksa özel bir nedeni var mı?" , ağzında ki son lokmayı yutup sertçe yutkundu. "Annem.. kendi evimizde de annemin öyle bir odası vardı. Babamla kavga ettiğinde ağlamasını görüp üzülmeyeyim diye oraya gidip gizlice ağlardı.. Bende bütün gece kapının önüne oturur onu dinlerdim. Daha o yaşımda babam gibi bir eş olmayacağıma yemin ettim. Ve babam gibi bir baba.. Seviyorum diyordu, annemi yani.. Severek evlendim diyordu eve gelen misafirlere ulan seven adam sevdiği kadının canını yakıp ağlatır mı? Ben sevdiğim kadının tek damlasına dünyayı yakarım. Çocuğumun tak canının yanmasına kendimi feda ederim. Ne severek evlenmesi?" gözlerimi üzerinden çekmeden dinledim her kelimesini. Bitirdikten sonra gözlerini gözlerime çıkardığında kızarmıştı. Elimdekileri kayalığa bırakıp yüzünü ellerimin arasına aldım. "Sen çok güzel bir eş, çok da güzel bir baba olacaksın." Başını avucumun içine koyarken, "İyiki varsın be." işte dünyanın en mükemmel cümlesi diye geçirdim içinden, dünyanın en mükemmel kelimelerinden oluşan en güzel cümlesi.

Selamlar😊
Uzun bir süre oldu kusura bakmayın, ama sınavlardan zaman bulamadım. Henüz oldu 🤗

Beğenmeniz dileği ile vote ve yorumları unutmayın lütfen 💕

Ulaşmak isteyenler için,
Instagram; senaaycaa_
Twitter; ay_geceye
Snapchat; acirtan

Koyu Gece'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin