Beni öpüyordu. Bunu şuan fark etmiştim. Beni kucağına aldı ve başımı omzuna gömüp eve getirdi. Üzerimdekileri çıkarmak için elini bluzumun eteğine getirdi ve elini ittim.
"Ne oluyor?"
Anlamayan gözlerle sordu. Ama bana dokunmasını istemiyordum. O günden sonra -kırbaçtan söz ediyorum-bana bu kadar kolay yaklaşmasına izin veremezdim.
Bu kadar kolay değildi. Elini tekrar beni umursamayarak eteğimin uçlarına tutup yukarı kaldırdı. Bu kez onu olabildiğince sert ittim ve kapıya çarptı.
"Sana bana yaklaşma diyorum anlasana"
Sinirle yüzüne soludum. Ama o ısrarcıydı. Beni dinlemeden üzerime yürümeye başladı korkudan geri geri yürüdüm. Artık sırtım soğuk duvarla buluşunca kendimden geçip yere düştüm ve kafamı komodine çarpıp bayıldım...
Justin pov
Lanet olsun!
Bu kız beni delirtiyor. Sadece ona bir kez dokunmama rağmen bir ikincisi olmuyor. Şuan yerde baygın yatıyordu. Yanına gidip
kaldırdım ve hemen doktora götürdüm. Tanrım! Bası kanıyİceri girip bağırmaya başladım.sesimi duyan mark beni odaya çağırdı ve beklememi söyledi.
"Justin gel"
İceri girdim ve öylece baygın yatan tiffany'e baktım. Melek gibiydi. Marka yaklastım ve ne olduğunu anlatmasını bekledim.
"Dostum... ah be..n.. ben bunu nasıl söyleyeceğimi bil-"
"Mark geveleme şu lafı!"
Suratına tısladım ve biran önce bebeğime ne olduğunu anlatmasını bekledim. O sırada meleğim uyandı ve bize bakmaya başladı.... ah mark! Lanet olasıca haberi tif uyanmadan söylese olmaz mıydı sanki?
"Dostum tiffany'nin durumu hiç iyi değil. Vücudunda yara izleri vardı onlarda nesi?"
"Önemli değil"
"Nasıl değil? Kızın bünyesi kaldırırmı sanıyorsun? Bana bak justin tiffany ölüyor. Her geçen saniye onun ömründen gidiyor..."
Nefes aldı ve tiffany'e baktı. Tiffany ağlıyordu. Herkes tiffany'nin öleceğine inanıyordu ama ben ... bense kendime yediremiyordum.
"Anlamıyorsun justin artık tiffany son zamanlarını yaşıyor. Sürekli bası dönecek ve kusacak, bayılacak ve ne kadar yaşayacağı belli değil. "
Dedikleri boğazıma br yumru takılmasına ve nefesimin kesilmesine sebep olmuştu. Koşarak tiffanyi kucakladım ve markı iterek arabaya koştum.
Arabanın arkasına yatırdım ve eve sürdüm. Tiffany arkada yorgunluktan uyuyordu bense ağlamaktan gözlerimi açamaz olmuştum. Eve geldik ve tiffanyi alıp odamıza cıkardım.
Üzerindekileri yavaşça çıkardım ve yatağa yatırdım. Sırtına ve kücük poposuna baktım. Her yanı yaralarla doluydu, nasıl bir canavara dönüşmüştüm ben. Dudaklarımı bir bir yaralarının üzerinde gezdirip nazikçe öptüm.
Ağlamam o kadar şiddetlenmiştiki gözlerimi acamaz olmuştum başımı sırtına gömdüm ve üzerini örtüp yanına yattım.
"Meleğim aç gözlerini tiffany. "
"Ölüyorum justin."
"Tiffany hayır sarıl bana lütfen beni bırakma. Seni yeni bulmuşken birbirimizi yeni bulmuşken gidemezsin"
"Elveda justin.... seni seviyorum"
Ah tanrım! O da nesi. Uyuduğum küçük caplı uyku bile tiffany ile ilgili kabuslar görmeme neden oluyordu. Onu öpüp saçlarını okşadım. Elimle yüzünü oksarken uyandı ve elimi tuttu.
"Gidiyoruz"
"Nereye?"
"Soru sormak yok. Hadi üstünü giy"
"Tamam"
Ayağa kalkıp dolaba yöneldi ve üzerini çıkardi. Canı yanıyordu. Lanet olsun! Benim yüzümden meleğim acı çekiyordu. Üzerini giydi ve banyoya ilerledi. Bende kalkıp üzerime birşeyler geçirdim ve onu altta bekledim.
"Hazırım"
"Hadi gel"
Koşarak aşağı geldi ve arabaya bindik. Nereye gidecegimizle ilgili bircok soru sordu fakat cevap vermedim.
Sonunda pes etti ve önüne dönüp kulaklıklarını taktı. Bana bakıp dil çıkardı ve önüne döndü.
Arabadan indim ve gidip kapısını actım. Gelmiştik. Onu en sevdiğim tepeye getirmiştim. Saat 8 veya 8.30 olsada hava karamaya başlamıştı, yıldızlar bir bir kendini gösterirken biz tepeye oturduk ve ona omzuma yatması için işaret verdim. Başını omzuma koydu ve denizin tuzlu ama rahatlatıcı kokusunu içimize çektik.
"Buraya neden geldik"
"Seni buraya getirmek istedim. Sana anlatmam gereken şeyler var,"
"Eğer markın öleceğimi söyledigini diyeceksen biliyorum"
"Evet ama sana bu son zamanlarını güzle geçirecegimize dair söz ve-"
"Hayır. Bana söz verme. Annemde bana söz verdi. Seni asla bırakmayacağım dedi ama gitti. Şimdide sen bana söz verme! Ikimizde ben geberince senin beni unutacağını bilelim. "
"Hayır bu olmayaca-"
"Hayır olacak ben ölünce bu genç yaşında yalnız yasayamazsın kendi hayatına devam et"
Hıçkırıkları arasında konuştu. Aglıyordu. Elimle göz yaşlarını sildim ve onu öptüm. Gökyüzüne baktık. Ve gözlerimiz buluştu ardından.
"Ölüyorum justin"
"Tiffany hayır sarıl bana lütfen beni bırakma. Seni yeni bulmuşken birbirimizi yeni bulmuşken gidemezsin"
Gözümden yaşlar öylesine akıyordu ki. Onu kaybedersem yaşayamazdım ben .
"Elve-"
Tiffany pov
Sözümü bitiremeden dudaklarımın üzerinde bir baskı hissettim öpüsüyorduk. Bir süre delice öpüstuk ve geri çekilip nefes aldık.
Ağlıyordu. Nedenini soramazdım. Çünkü vereceği cevaptan korkuyordum. Sustum ve ona bakmaya devam ettim. Gözyaşları arasından sadece ikimizin duyacağı şekilde konuştu.
"Sakın o cümlenin sonunu getirme. Asla yapma bunu...."
#justin baya ağladı ya.
Ilham gitti. Bitirecem ve texting hikayesi yazmaya baslayacagım.
Son iki üç bölüm falan yayınlarım yada bilmiyom işte...
Sexcuse me adlı hikayeye bir göz atın lütfen...hearturn is best ❤❤^^ ^_^ ^^❤❤
