Her yeri buz kesmişti... Lanetlilerle görüşmeyeli yüzyıllar olmuştu herhalde. İlk ve son çağrısını aldığında 350 yaşında mıydı? Yoksa 400 var mıydı? O zamanki görüşme sakin geçmesine rağmen şimdiki gibi tüm vücudunu buz kaplamış, huzursuz bir uykuyla sabahı sabah etmişti. Olur olmaz tüm çağrılara cevap vermek zorunda kalan eski Ana'ları düşünüp onlar adına üzüldü. İnsan böyle bir yükü taşımak zorunda bıraktı diye Tanrı'yla bile bozuşabilirdi.
Sonra düşündüğü şeyden utanç duyup üzerinde durduğu kaideden indi. Geniş dairesindeki gizli görüşme odası binlerce yıldır lanetlilerle görüşen Ana'ların hüznüyle ağırlaşmıştı. Kilitli kapıyı açıp dışarı çıktığında derin bir nefes aldı.
Biraz güç kazanmak için yatağına yaklaşırken yaptığı gergin görüşmeyi düşünüyordu. Vampirlere güven olmasa da tecrübelerine dayanarak neredeyse samimi olduklarını düşünecekti. Hatta masum... Hepsi Ana'nın sözleri karşısında küçük dilini yutmuş, dehşete kapılmıştı.
Ana görüşmeden sonra bunun konseyin organize bir hareketi olmadığı konusunda hemen hemen emindi. Bu onu biraz da olsa rahatlattı. Ancak vampirler bireyselliklerine düşkün olmakla birlikte her türlü musibetten haberdar olurlardı. Konsey o boş sandalyenin yediği haltlardan da haberdar mıydı acaba? 'Umarım kellesini tapınağın önüne bırakıp, her şeyi unutalım demeye kalkmazlar' diye düşündü irkilerek. Yüzünü tiksintiyle buruşturdu. Yapmayacakları şey değildi ne de olsa!
Ama Ana'nın o vampirle ilgili başka planları vardı. Biraz sıkıntılı ve acı verici planlar... Cehennem ormanını nasıl geçtiği, güçlü sihirleri nasıl aştığı, kimselere görünmeden tapınağa nasıl girdiği ve nasıl dışarı çıkabildiği gibi sorulara cevap vermesi gerekecekti. En önemlisi de amacının tam olarak ne olduğu... Cevapları alamamaktan hiç endişe etmiyordu. İş ki o cüretkar bulunsun.
Boş sandalyenin güçlü bir konsey üyesine ait olduğunu biliyordu. Ancak önceki görüşmesinde de aynı sandalye boştu. Şimdi yokluğunu tapınağa yapılan saldırıya bağlamak ona doğru gelmedi. İşin bu kısmını konseyin halledeceğini düşünüp gözlerini yumdu. Lyrica'nın yanına dönmeden önce biraz dinlenip ısınmak istedi. Biraz da huzur... Şu anda ihtiyacı olan huzuru verebilecek tek kişi vardı. İster istemez eli kalbinin üzerindeki kadim ele uzandı. Varlığını hissetmek bile ona güven veriyor, soğumuş bedenini ısıtıyordu. Sadece Ana'lara tanınmış bir hakla rüyaya yatıp Tanrı'ya danışmayı düşündüyse de vazgeçti sonra. Henüz bunun için erkendi. Ana'larla iletişim kurmuyor olsa böyle bir dünyada elçilerin bile Tanrı'ya olan inancı zamanla yok olup gidebilirdi.
Dinlenip kafasını toplamaya çalışırken vücudunda hafif bir karıncalanma hissetti. Vampirlerin çok hızlı olduklarını herkes bilirdi ama bu kadar hızlı geri dönmüş olabilirler miydi?
Hemen sonra çağrının onlardan gelmediğini farketti. Peki bu bir rastlantı olabilir miydi? İşlerin daha da karışmaya başladığını hissedip cevap vermeden önce düşünmek için kendine zaman tanımaya karar verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAN UYKUSU
Fantasy"SAVAŞTA EN ÇOK KADINLAR ACI ÇEKER, ERKEKLER SADECE ÖLÜR." (Viktor Dadin) Cehennem ormanındaki dev ağaçları bile titreten fırtınalı bir gecede, Tanrı'nın kadim elçileri kötü bir sürprizle karşılaştı. Gözü pek bir vampir güçlü sihirleri aşıp elçileri...