17 / EN MASUM VAMPİR

98 8 5
                                    

Her gece başını yastığa koyar koymaz uyuyan Ausencia için uykuya dalmak çok zor olmuştu o gece. Bahçede uzun uzun konuşmuşlar, ne Ana'lık makamını ne de Tura'nın sevgisini hak ettiğine bir türlü ikna olmamıştı. Tapınağı ve ruhunu kirletip Tanrı'yı hayal kırıklığına uğrattığı için vicdan azabı çekse de yaptığından bir an olsun pişmanlık duymuyordu.

Lyrica sonunda gidip Paso'dan rahat uyuyabilmek için bir şeyler istemiş, Paso da Ana'ya verdiği bitki tozlarından tutuşturmuştu eline. Çaktırmadan hazırladığı çayla neredeyse yatağa yığılan Aucencia'nın uzun saçları, derin bir uykuya dalmasına rağmen hala yastığının üzerinde dalgalanıyordu.

Lyrica'nın şifahaneden çıkar çıkmaz düşündüğü ilk şeydi gidip ormanı sorguya çekmek. Tura tüm ormanı dolaştığını, ne hayvanların ne de ormanın tek kelime etmediğini söylemişti. Ama Lyrica kimse bilmese de cehennem ormanında bol bol vakit geçirmiş, içindeki hayvanlarla derin dostluklar geliştirmişti. Tura ile paylaşmadıklarını kendisinden saklamayacaklarından emindi. Hele hele başına gelenleri kendi ağzından duyunca.

Çocukluğundan beri geceleri ormana kaçmayı adet edinmiş Lyrica sessizce odadan çıktı. Ayaklarına dolanmasın diye uzun geceliğini çıkarmış, bol pijamasını üzerine geçirmişti. Bir an durup koridorun solundan gelen fısıltılı konuşmalara kulak kesildi. Belli ki eğitmenler işi sıkı tutuyor, geceleri öğrenci yatakhanelerinde göz açtırmıyordu artık.

Sessizce dönüp koridorun sağındaki pencereye baktı. Eğer yakından gözetleyen biri yoksa dış duvarlara tutunarak diğer pencereye geçebilirdi. Böylece az kullanılan dar merdivenlere kısa yoldan ulaşır, tapınağın arka tarafına kestirmeden çıkabilirdi.

Parmak uçlarında koşup kemerli, ağır pencereyi gıcırdatmamaya gayret ederek açtı. Dışarı çıkıp koridordan farkedilmemesi için pencereyi iyice çekti. Duvarın dar çıkıntılarına tutunarak ilerlemeye başladı.

Elini biraz ilerideki bir taşa yerleştirdi. Ayağını da başka bir çıkıntıya. Bir el, bir ayak, başka bir çıkıntı daha... Sağa doğru biraz daha ilerledi. Tutunduğu taşlar eli için fazla geniş, ayağını dayadığı taşlar ise oldukça dardı. Biraz daha ilerledi. Bir taş daha, bir tane daha... Elini koyacak uygun bir taş bulup ayağını uzattı. Karanlıkta yokladığı taşın kırık olduğunu farkedip ağırlığını taşıyıp taşıyamayacağını kontrol etti. Nefesini tutup ayağını dayadı. Hemen başka bir taşa tutunup kendini biraz daha güvenli bir çıkıntıya aktardı. Bir el, bir ayak daha... Derin bir nefes alıp göğsünü şişirmek bile onu duvardan aşağı itebilirdi. Kan ter içinde kalmıştı. Biraz daha ilerledi. Biraz daha sağa... İşte pencere! Az ileride. Ancak düzenli taş dizileri yer yer bozulmuş, taşlar muhtemelen yıllar önce kırılıp dökülmüştü. Biraz daha sağa yaklaşıp boşluğu kontrol etti. Kendini hazır hissedince sağ ayağının ucunu uzatıp pencerenin pervazına dayadı. Elini kırılmış taş parçalarından birinin arasına sokup yavaşça kendini itti ve sonunda sağ eliyle pencerenin kenarını yakalayabildi. Kendini iyice çekip pencerenin nisbeten taşlardan daha geniş girintisine tutunduğunda üzerindeki pijama terden sırılsıklam olmuştu.

Duvarda gezinirken tuttuğu nefesini bırakıp derin soluklarla sakinleşmeyi bekledi. Başını kaldırıp kemerli büyük pencereye bakmayı akıl ettiğinde... Dondu!

Aceleci davranıp bunu düşünmemiş, üç gramlık beyni olmayan salaklar gibi kendini duvarın dışına atıvermişti. Tüm kan beynine hücum etti ve sinirden kıpkırmızı olduğunu hissetti o an. Hayatı boyunca öğrendiği tüm küfürleri yağdırıyor, sersemliği için kendine lanetler okuyordu.

Hangi salak dışarıdan açılmadığını çok iyi bildiği bir pencereden girmek için o dik duvarı aşmaya kalkardı ki? Aptallığına lanetler yağdırırken duvara yapışmış bir kertenkele gibi asılı durdu bir süre. İki gece önce yaşadıklarıyla elçi dünyasının talihsiz zavallılar listesine adını altın harflerle yazdırmış Lyrica, burada yakalanıp adını yeni bir listeye eklemek istemiyordu. Elçi dünyasının salaklar listesi.

KAN UYKUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin