9|

37K 2.8K 330
                                    



Başımı yasladığım araba camından dışarıyı izlerken etrafın ıssızlığı sayesinde biraz olsun kafamı dinleyebilmiştim. Bir sürü düşünce, zihnimi meşgul tutarken yan tarafımda oturan Aytun'a çok kısa bir an için kaçamak bir bakış attım. Arabaya bindiğimizden beri aramızda hiçbir diyalog geçmemişti.

Üzerindeki siyah, kısa kollu tişörtü kaslı kollarını sergilemekten kaçınmıyordu. Koyu renk saçları dağılmış, birkaç tutamı ensesine düşmüştü. Dikkatini tamamen yola vermişti. Hareketlendiğinde bana dönecek düşüncesiyle başımı tekrar önüme çevirdim ve o an yolu kapatan muhafızları gördüm. Gerilirken koltuğa sinmiştim.

"Sakin ol. Her şey yolunda."

Aytun'un sert sesini işittiğimde hayretle ona baktım. Bugün onlardan birini öldürmüştü. Diğer adama ise ne yaptığını bilmiyordum ama hiç istifini bozmuyordu.

"Nasıl yolunda?" diye korkakça mırıldandım.

Başını bana çevirip ters bir bakış attı ve arabanın hızını düşürerek insanların önünde durdu. Camı açtığında içeri yayılan sıcak rüzgâr yüzüme çarptı.

"Efendim, siz miydiniz? Kusura bakmayın siz olduğunuzu fark etmedik."

Bu adam Aytun'a niye efendim diye hitap ediyordu ki? Ona saygı duyuyor gibiydi ve hareketleri çekingendi. Bu da Aytun'un önemli biri olduğunu kanıtlar nitelikteydi. Aksi halde bu kadar ezilip büzülmezdi onun karşısında. Ayrıca bardaki adam da onu ilk gördüğü an efendim diye seslenmişti.

"Bir sorun mu var? Fazlasınız bugün."

"Astrapol'den bir grup, arabayla gelmiş. Onları durdurmak için buradayız. Yaklaşık altı araba varmış. Şehre giremeyecekleri için araçlarını güvenli bir yere yönlendireceğiz ve onlara da merkeze kadar at arabasıyla eşlik edeceğiz."

"Tamam, dikkatli olun. Şunlara da söyle, arabamı öğrensinler artık. Bir daha durdurulmak istemiyorum." Sesi buz gibi katıydı.

Muhafızın bakışları bana kayarken bir baş selamı verdi. Anında gözlerimi kaçırdım. Bu gece erkek cinsinden nefret edebileceğim sayıda kişiyle karşılaşmıştım.

"Çevir gözlerini önüne ve bakışlarını kendine sakla."

Aytun'un uyarıcı ve sert sesi adamı ikaz ettiğinde, "Kusura bakmayın, efendim," diye geriledi. "Ben şey için..." diye geveledi ağzının içinden.

Aytun, adam gittiği an gazı kökledi ve eve doğru hızla yol aldı.

"Şehir içinde araba neden yasak?" dedim aklımdaki düşüncelerin odağını değiştirmek için.

"Geldiğin yerde araba vardı yani?" Pek de merak ediyormuş gibi durmasa da sormuştu.

"Evet. Teknolojilerimiz hemen hemen aynı seviyede." Dudak büküp bana soru sorduğu gerçeğini göz ardı etmeye çalışım. "Yani gözlemlediğim kadarıyla."

"Şehir içi yüzyıllardır aynı. Teb, Mısır'ın başkenti olduğu için otantik havasını bozmamış. Bu yüzden de burada araba kullanımı yasak. Yalnızca şehrin dışındaki bu tek yolda ve acil durum anında yer altındaki tünellerde kullanılıyor."

"Anladım," deyip bakışlarımı öne çevirdiğimde şu efendim meselesini de sormak istiyordum ama ne tepki vereceğini tam olarak kestiremiyordum. Yine de ne zaman bu kadar normal bir insan olacağını bilemediğim için sormaya karar verdim. "Şey, bir sorum daha var."

"Oradan bakınca sorularının hepsini yanıtlayacak biri gibi mi duruyorum?"

Pekâlâ, hoş geldin ruhsuz adam. Ben de nerede kaldığını merak ediyordum. Birkaç saattir görüşemiyorduk, nasılsın?

 AY DÜĞÜMÜ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin