Bölüm 33
Bir anlaşma sonucu ruhunu şeytana satmış ama kendi payına düşeni yapmak istemeyecek kadar endişeli, bedelini ödemekten çekinen biri kadar korkak ve kaçmak için yine şeytana sığınmaktan başka bir yolu olmayan bir insan kadar çaresizdim.
Çevremdeki muhafızlar bana doğru gelirken iki tanesini büyüyle geriye doğru savurdum, ardından birkaç tanesini daha. Bir şekilde onları oyalayıp Aytun'a haber vermem lazımdı. Çok fazla uzağa gitmiş olamazdı, kısa sürede gelirdi ve kurtulurdum. Ama o anda bir kişi ellerimi tuttu ve boynumda ufak bir sızı hissettim. Göz ucuyla baktığımda büyük şırıngadan bir şey enjekte ettiklerini gördüm. Sıvı kana karışıp vücuduma yayılırken aniden zayıf düştüğümü hissettim. Bacaklarım bedenimi taşıyamayarak yere kapaklanmama neden olduğunda rahip sırıtır gibi oldu.
"Nasıl, beğendin mi? Şifacılarımızın asi büyücüler için oluşturduğu özel karışım ama ben senin için özel birkaç dokunuş daha yaptım ve vücudunu güçsüz düşürdüm. Zayıf düştüğünde büyü yapamazsın ve elimden kurtulamazsın."
Sert zeminden kalkmak istedim ama değil kalkmak, başımı oynatacak mecalim yoktu. Tüm gücüm bedenimden çekilmiş gibiyken gözlerim bileziği buldu. Kitapta düşmanına karşı bir mızrak halini alıyor diyordu. Öyleyse neden dönüşmüyordu? Gözbebeklerim bileziğe kilitlendiğinde yakut taşlarından güçlü bir parlama geçti ama bunu tek gören ben değildim. Rahip üzerime eğilip bileziği sökercesine çıkardı ve arka tarafa doğru hızla fırlattı.
"Elimden kurtuluşun olmayacak, küçük kız. Tamamıyla kapana kısılmış haldesin, seni kurtaracak kimse yok. Simge okulunda ve Aytun ise onu oyalamak için attığım yemi yutmaya gitti. Benim dışarı yolladığım kızı ararken aslında seni araması gerektiğinden haberi olmayacak. O gerçeği öğrenene kadar ben zaten senden kurtulmuş olacağım." Kısık gözlerimin arasından rahibe bakarken güldü ve ayağa kalktı. "Kızı bağlayın ve arabanın arkasına koyun. Piramide gideceğiz ve bu gece kraliçeyi uyandıracağız. Bu kızın işini kendisi bitirmek isteyecektir."
Rahip beni bırakıp başka bir arabaya geçtiğinde, iki muhafız kollarımdan tutarak beni zorla ayağa kaldırdı. Tüm gücüm çekilmiş gibiydi, itiraz edemiyordum.
"Kızı bayıltın," dedi tok sesli bir adam. Birkaç saniye geçmeden gözlerim kapandığında dipsiz bir karanlık karşıladı beni.
***
Bedenim sarsıldığında gözlerimi zorlukla araladım. İki kişi, arkadan bağladıkları bileklerimi, kaçmamam için sıkıca tutuyordu. Büyük Piramit'in önünde olduğumuzu görünce neler olduğunu anlayamamıştım. Ne yani, kraliçe tüm o uyuyuş süresi zarfında burada mı kalıyordu?
Rahip, beni tutan adamlara işaret verdi ve onlar da beni zorla yürütmeye başladılar. Her adım atışımda acıyla sızlayan kaslarımla onlara karşı koymaya çalışsam da beceremiyordum.
"Hızlanın! Bana sadık olmayan bazı muhafızlar var, kızı görüp Karavera'ya haber yetiştirmeleri riskini alamam," dediği an idrak ettiğim gerçekle gücümü toparlayıp bağırmaya başladım. Bahsettiği muhafızlardan biri beni duyarsa, Aytun'a haber verebilirdi. Sonuçta o liderdi ve kimse beni tanımasa bile bir kızın küçük bir ordu eşliğinde zorla içeri götürülmesini rapor ederlerdi.
"Bırakın beni! Bırak dedim sana," dedim kolumdaki adamlara. Biri sertçe ağzıma elini bastırdığında bağırmalarım boğuk bir konuşmadan öteye gidemedi.
"Acele edin! Hadi, hızlı!"
Piramidin içine girdiğimizde rahip öndeydi, biz de onu takip ediyorduk. Dar koridorları, kalın sütunları geçtik, biraz merdiven indik. Rahip, merdivenin sonunda duvardaki meşalelerden birini aldı ve daha dar olan bir koridora girdi. Koridorun sonundaki duvara yaklaştığında kabartma resimler ve hiyeroglifler dikkatimi çekti. Duvar, normal taşlara oranla daha koyuydu. Tam ortasında güneş simgesi vardı ve bir kadın kanatlarını açarak etrafını sarıyordu. Yan tarafı tamamen hiyerogliflerle doluydu ve hiç şüphesiz bir şeyi anlatmaya çalışıyordu. Eski Mısır dili bildiğimden yazıların bir kısmını okuyabiliyordum, ancak aralarda bilmediğim semboller vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY DÜĞÜMÜ
FantasyArkeolog olan Ayliz hayatının en büyük hedefini gerçekleştirmek üzere başına neler geleceğini bilmeden Mısır ülkesinde bir piramidin içine girer. Her şey olağan bir şekilde ilerliyordu. Ta ki Ra'nın gözünü bulana kadar... Onu kendi dünyasından ala...