⇨ Merhaba sevgili okurlarım!
⇨ Multimedya; Sümela Manastırı. Ayrıca bölüm şarkısı; tam da bölüme uygun.^^
📆 📆 📆
Tesadüf kelimesinin yerine, tevafuk denmesi gerektiğini, bu kelimeyi kullanmanın daha iyi olduğunu lisede öğrenmiştim. İlk başlarda, bir kaç kitapta okumuştum ve bir türlü anlayamamıştım o kelimeyi. Sonradan okulda, arkadaşlar arasında bu kelime yaygınlaşmaya başladığında öğrenmiştim ve dilimi alıştırmaya çalışmıştım. Zor olmamıştı zaten, herkes anlıyordu ne demek istediğimi. Hatta, tesadüf diyen arkadaşlarımızı da uyarıyorduk.
Şimdi, konuya neden bu şekilde girdiğimi açıklamak istiyorum. Bugün cumartesi. Genelde insanlar tarafından sevilen bir gündür cumartesi. Tatil günüdür, gezme, eğlenme günüdür.
Benim için bu açıklamaların pek bir anlamı yoktu. Zaten günlerdir tatildeydim ve geziyordum. Fatih'i gözardı edersek eğlenmiştim de. O yüzden cumartesi benim için sevinme günü değildi. Aksine hüzün günüydü bugün. Trabzon bile parçalı bulutluydu kalbim gibi. Çünkü ben gidiyordum, Trabzon'un havasının derdini bilemiyordum tabi. Yani o zaten anlaşılmazdı. Geçen gün, sabah fırtına, öğlen güneş, akşam yine fırtına gördükten sonra pes etmiştim. Anlaşılmıyordu. Fatih'i anlamak kadar zordu.
İnsanı da Trabzon'un havası gibiydi. Ne olacağı anlaşılmıyordu.
Havayı da Fatih'e bağladığıma göre artık, neden tevafuk kelimesine dair geçmişimi anlattığımı söyleyebilirdim.
Yani, şuan nerede ne yaptığımı söyleyeceğim size.Şuan, bir arabadaydım. Bugün planladığımız Sümela Manastırı gezisi için, yollara düşmüştük. Buraya kadar her şey normaldi tabiki de. Benim kalbimi hoplatan, başka bir şeydi.
Sağımda annem, solumda Ayşegül teyze oturuyordu. Araba da tabiki Fatihler'in arabasıydı ve Fatih, ön koltukta oturuyordu.
Buna benim minik kalbim nasıl dayanırdı Allah aşkına?
Bu hale nasıl geldiğimizi daha yeni idrak edebiliyordum. Çünkü, olay esnasında, Ayşegül teyzenin kolumu tutup, kendi arabalarına çekmesiyle, başım dönmüştü. Arabaya çekilmeden önce bir şeyler de konuşulmuştu ama dediğim gibi her şey çok hızlı olduğu için anlayamamıştım. Aslında zor değildi. Biz üç aile, iki araba geziye gittiğimiz için, arabalara dağılıyorduk. Ben, ilk gezide olduğu gibi yine Yaren'in yanına oturacaktım ama benden önce o yeri kapan, bir insan vardı. Yaren'in kuzeni!
Kendi çapında süpriz yapmak istemiş bu Zeynep kuzen. Sümela Manastırı gezisi de ona süpriz oldu tabi. Hakkında başka bir şey bilmiyordum. Çünkü sadece kızın yüzünü görebilmiştim. Bizden küçük olduğunu tahmin edebilmiştim.
Neyse işte, o arabanın sadece ön koltuğu boştu. Fatihler'in arabasında da iki kişilik boş yer vardı. Abisi, işleri olduğu için geziye katılamamış. Bunu da arabaya bindikten sonra öğrendim tabi. Arabada Ferhat abinin olmadığını farkedemeyecek kadar şaşkındım çünkü.
Şaşkın ve çirkin ördek yavrusuna dönüştürmüşlerdi ana oğul beni!
Babam, bir erkek olarak bu arabaya oturamazdı. Diğer arabanın ön koltuğunda boş yer varken zaten niye buraya otursundu ki!
Ve bu şekilde yola çıkmıştık. Yirmi dakikadır da yoldaydık. Yolun yarısından fazlası bitmişti nasıl olduğunu anlayamadan. Fatih'in yüzünü henüz görememiştim bile. Tabi bunun sebebi, oynadığım parmaklarıma odaklanmaya çalışıyor olmamdı. Biz arabaya bindiğimizde de ne yaptığını bilmiyordum. Belki beni görmüştü ve yine geçen olduğu gibi kaşlarını çatmıştı. Suçumun olmadığı bir olay yüzünden!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çıkmaz Ayın Son Çarşambası (İslami Yaşantılar serisi/3)
Spiritual#1'in Spiritüel "Ya ben de sana hediye hazırlamıştım ve sana verecektim ama evde unutmuşum." Deli dolu Beyza, yerini mahcup bir çocuğa bıraktığında, Fatih, anlık olarak gülümsedi ama Beyza farkedemedi. O sırada terliğiyle, yerdeki taşla oynuyordu çü...