➡Multimedyaya Karadeniz şarkıları koymak da ayrıca öykümüzün havası. 😍
"Koyverdun gittun beni oy koyverdun gittun beni" diyor Beyza. 🙍
📆📆📆
Sevmek, hayatındaki her şeyin tepetaklak olmasıydı. Rafları kitap dolu dolabın, üzerine yıkılmasıydı. Sırt üstü yatarak kaldırdığın dambılların, elinden kayıp üstüne düşmesiydi.
Kısacası sevmek, aniden gelip acı veren bir durumdu.
Tabiki de bu, sevgiden korkacağımız anlamına gelmiyordu. Yani mantıken korkabilirdik tabiki, bilmiyorum. Sonuçta benim sevgiden korkacak kadar zamanım olmamıştı. Elimde, saçı küt kesilmiş barbie bebeğim vardı daha sevmeye başladığımda. Peşinden koştuğum futbol topu vardı. En cadı halimle mahallenin erkekleriyle kavga ederek geçirdiğim günler vardı.
Nasıl bilebilirdim sevgiden korkulması gerektiğini?
Zaten, korksam da bir şey değişmezdi ya! Benim kaderimde vardı Fatih'i sevmek. Benim kaderimde vardı onunla yaşanılacak her şey. Yoksa Fatih, kalbime girerken sormamıştı.
Pis Fatih, kapı çalmayı bile bilmiyor.
Kalp bir dergahtır, destursuz girilmez benim klasik bir sözümdü. Aynı zamanda da WhatsApp durumumdu. Hiç değiştirmemiştim. Değiştirmeye de niyetim yoktu. Olur ya, belki bir gün Fatih görürdü de üzerine alınırdı. Gerçi alınsa ne olacaktı ki? Çıkıp, bir daha mı girecekti izin isteyerek? O zaman çok beklerdi. Çıktığında bak ben bir daha onu içeri kabul eder miydim.
Kendi kendine gelin güvey olmak da buydu sanırım.
Ah, bir deniz insana neler düşündürüyordu böyle. Oturmuşuz denizi göreceğimiz şekilde banklara, Yaren ve Zeynep kendi aralarında konuşuyorlarken, ben düşüncelere dalmışım. Farkında değildim yani düşündüğümün. Yarenler de farketmemişti muhabbete dahil olmadığımı. Oysa, şu anı çok iyi değerlendirmemiz gerekiyordu. Birazdan birbirimizden ayrılacaktık.
Ya, biz bu denizi bırakıp, Ankara'ya niye gidiyoruz baba? Anlatsana biraz.
Tabiki sadece deniz yoktu. Trabzon'du ya burası! İçinde Fatih vardı. İçinde sevgim vardı. Hırçınlıklarım vardı. Karadeniz gibi hoyrat dalgalarım vardı. Bu şehirde benliğim, çocukluğum vardı.
Benim her şeyim buradayken, Ankara'da ne işim vardı?
"Batan gemini mi arıyorsun Beyza? Yüzünün hali ne böyle?"
Yaren'e çevirdim kafamı yavaşça. Üzüldüğümü biliyordu. Kendisi de üzülüyordu ama işi şakaya vurmaya çalışıyordu. Farkındaydı gittiğimin. Kim bilir, bir daha ne zaman gelirdim. Ne kadar acı bir düşünce olsa da Fatih'ten yana da umudum yoktu. Her halime bilip bilmeden sinirlenen bir insan, benimle bir ömür geçirmeyi ister miydi ki?
"Batacak gemim bile yok. Gör, o kadar çaresizim."
"Sana bu haller yakışmıyor, gül biraz."
Zeynep'e baktım bu seferde. Hassas bir kız olduğunu saatlerdir yaptığımız muhabbetler sayesinde anlamıştım. Şimdi de benim halime üzülmüş, hüzünle bakıyordu bana gözleri. Kendimi toparlamam lazımdı. Kimseyi üzmeye hakkım yoktu.
Kendimi zorlayarak gülümsedim. Bir şeyler daha da diyecektim ama annemler kalktı. Yüzüme zoraki yerleştirdiğim gülümseme anında solarken, hafiften gözlerim de dolmaya başlamıştı. Bitmiş miydi şimdi bu tatil?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çıkmaz Ayın Son Çarşambası (İslami Yaşantılar serisi/3)
Spiritual#1'in Spiritüel "Ya ben de sana hediye hazırlamıştım ve sana verecektim ama evde unutmuşum." Deli dolu Beyza, yerini mahcup bir çocuğa bıraktığında, Fatih, anlık olarak gülümsedi ama Beyza farkedemedi. O sırada terliğiyle, yerdeki taşla oynuyordu çü...