Su

67 5 0
                                    

Sahne bitimine yakın garson bir peçete uzattı. Yavaşca açarak içine bir göz attım ; "Mekanın karşısında olacağım." yazıyordu. Anlaşılan bu gece de rahat olamayacaktım. Sahnemi bitirip mekandan çıktım. Saki Dayı'nın başı epey kalabalıktı. Yoksa "Erkek adam sözünde durmaz mı ? Nerelerdesin sen evlat ? " diyerek hemen sarpa sarardı. Mekandan çıkmamı sağlayan son adımlarımda gerçekten bekleyen birinin olup olmadığını görmek için sağa sola bir göz attım. İşte gerçekten bekleniyordum. Sanki hiç bitmeyecekmiş gibi gelen adımlarla yavaş yavaş yanına gittim.

- Merhaba Hanımefendi

Uzaktan şöyle bir bakınca kötü bir görünümü yoktu aslında. Makyajı akmamıştı,kırmızı elbisesi gayet düzgün duruyordu. Ama anlayamadığım tek şey sarhoş olup olmadığıydı.

- Merhaba,kusura bakmayın. Ya da özür dilerim. Biraz emir vaki oldu bu konuşma.

"Olsun önemli değil." der gibi kaşlarımı indirip kaldırdım. Kibar bir bayan gibiydi ama evet emir vakilerden hoşlanmazdım. Ayrıca heyecandan mı sarhoşluktan mı anlamadım ama karşımda ne yapacağını bilemiyor gibi duruyordu.

-Deniz Bey,ben sizinle bir yemeğe gitmek istiyorum lütfen. Kabul eder misiniz ?

Bir bayan tarafından gelen yemek teklifini hiç bir zaman reddetmemiştim. Çünkü bu kırıcı olurdu. Ama gittiğim yemekte de niyetimi çok net bir şekilde belli ederdim.

- İsminiz neydi Hanımefendi ?

İsmini bilmediğim biriyle yemeğe çıkamazdım sonuçta.

- Su. Adım Su.

Uykusuzluktan ayakta zor duruyordum. Şu an adresini sormaya korkar bir haldeydim. Çünkü yazmak için kağıt ve kalem bulayım derken beni dakikalarca daha çok ayakta durmak gibi bir işkenceye maruz bırakacaktı. Ama sormaya mecburdum.

- Su Hanım adresinizi verirseniz yarın akşam 20.30 gibi sizi almaya gelebilirim. Sizin içinde uygunsa tabii ?

Şaşkınlıktan gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Bir an boynuma atlayıp defalarca teşekkür etti. Halâ sarhoş olup olmadığını anlayamamıştım ama gayet düzgün konuşuyordu.

- Pardon Deniz Bey,mutluluktan bir an ne yaptığımı bilemedim. Yarın akşam saat 20.30 da görüşmek üzere. Sizi daha fazla tutmak istemem. İyi geceler.

Elimi sıkmak için tuttu ve yanağımdan öperek uzaklaştı Su. Düşündüm de bir yıldır sürekli müşteriler arasında rastgeliyordu gözlerim Su'ya. Bilerek müşterilerle telefon alış-verişi yapmıyordum. Alkol müptelası birine denk gelince numaramı değiştirene kadar kurtulamıyordum. Ama kırmak istemediğim hayranlarımda oluyordu. O zamanlar bu şekilde ben de direk evlerinden alıyordum. Daha güvenli oluyordu. Dünyaca ünlü ve albümü olan bir solist olmadığım için magazinlerde boy boy haberlerimde çıkmıyordu. Su,giderken tuttuğu elime adresinin yazılı olduğu bir kağıt sıkıştırmıştı. Beni uğraştırmadığı için içten içe mutlu olmuştum. Ayrıca avcumun içine sıkıştırdığı kağıtta numarası da yazmıyordu. Kibar Su Hanım. Sanki adresini isteyeceğimi biliyormuş gibi bir de hazırlamış. Keşke her müşterim böyle olsa...

Artık çok ayarsızım. Bazen aynaya baktığımda kendimi tanıyamadığım da doğrudur. Ne yüzümde ki çizgilerden ne de şakaklarıma yağan karlardan değil. Gözlerimde ki yaşanmamışlıklardan... Ben,beni değil bizi yaşayamadım. Küçücük ömrüm bir ömür bizi yaşayamadan bitti... İzin kaldı canımda... Ne geçmek bilmezsin sen öyle. Madem sen ki geçmeyi bilmezdin neden bize bastın ve gittin... Neden bende bıraktın izi... Silkeliyorum kalbimi yine geçmiyorsun ey Sevgili ! İsteseydin canımı canına katabilirdim. Ama; sen ki ezberleyememiştin lugatından gitmekten başka bir şeyi...

Kalemi elime alınca saat kavramını unutur gibi oluyorum. Sanki evrende zaman kavramı yokmuş gibi... Bir kağıt ve bir de kalemim varmış gibi gözlerim başka bir şeyi görmezdi. Kalemi elime aldığımda adeta büyülenir gibi oluyorum. Saat yine sabah saatlerini gösteriyordu... Anlaşılan ben bugünde kalemimle uyuyacaktım... Ben onu bıraksam o beni bırakmazdı. Hayattaki tek sadıkane aşkımdı benim kalemim. Sanırım yazmak böyle bir şeydi...

NEFESSIZIM  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin