Umutla gözlerimi araladım. Günaydın güneş. Günaydın Aşk günüm. Yorgunluk yoktu üzerimde. Fazlasıyla aşk vardı,umut vardı,Esila vardı. Zor mu sevdim çok mu sevdim bende bilmiyorum ki.
Gözlerimi ovuşturdum. Saat yine kaç olmuştu.Bir de erken uyanacaktım. Nerde... kalkıp elimi yüzümü yıkadım. Aynada şöyle bir kendime baktım. yüzümdeki ifadeyi kendim bile anlayamadım.Umut vardıda,hicran da vardı...Bende karar verememiştim sanırım. Bu işin akıbeti gerçekten belli değildi. Yüzümü hafifce tokatladım. Kendime gelmem lazımdı. Bugün düşünerek hareket edemezdim.Odama gidip telefonu kaptım. Eylül'ün yolladığı yayınevinin numarasını çevirdim. Kalbim heyecandan tüm vücuduma basınç uyguluyordu.
"Alo ? " dedi karşımdan biri.
-İyi günler Beyefendi. Ben bir konuda danışmak için aramıştım sizi.
İçimden lütfen yardım etsin diye dua ediyordum.
"Buyrun Efendim;nasıl yardımcı olabiliriz? " dedi. Sonunda sorması gereken soruyu sordu.
-Yeni bir kitap okudum. Yeni çıkmış sanırım. Yazarı Beyaz Kadın. Kitabın içindeki örgü benim hayatımı anlatmakta. Çok önceden tanıdığım birinin bu kitabı yazdığına inanıyorum. Sizde kişisel bilgilerinin olduğunu biliyorum. Bende bir yazarım. Kendisine ulaşmak istiyorum. Bana yardımcı olabilir misiniz ?
Soruyu epey uzun sormuştum. Ama en azından kendimi anlatabildiğimi biliyorum. Katil ruhuna bürünüp "Beyaz Kadın'ı bana verin diyemezdim. Lütfen... Lütfen... Lütfen...
- Anlıyorum Bey Efendi, ama üzgünüm. Üyelerimizin bilgilerini paylaşamıyoruz.
Tam küfür edecektim ki kendime engel olabilmek için telefonu kapattım. Adamlarda haklı tabii. Bunun böyle olacağı belliydi. Bütün umudumu yitirmiştim nerdeyse. Omuzlarım şöyle bir çöktü. Of... Son umut Saki Dayı'nın verdiği kartın üzerindeki numarayı çevirdim. Çaldı... Çaldı... Çaldı... Tam telefonu kapatacakken karşıdan ses geldi. "İyi günler."dedi karşımdaki Bayan. Allah'ım lütfen... "İyi günler Hanımefendi. Tugay Abi'nin aracılığıyla size ulaştım. Bir konuda yardımınıza ihtiyacım vardı. "dedim. Hadi artık sorsana şu soruyu...."Tabii ki buyrun." dedi. Buda soru sayılırdı. "Beyaz Kadın mahlaslı yazara ulaşmam gerekiyor. Bende bir yazarım. Tugay Abi bu konuda sizin yardımcı olabileceğinizi söyledi." dedim. Oh... bir çırpıda söyleyiverdim. "Tabii ki Bey Efendi. Bir kaç saat için de ben dönüş yapacağım size." dedi. Sanırım beklemekten kafayı yiyecektim. "Çok teşekkür ederim. Haber bekliyor olacağım. Kolay gelsin." dedim. Oh... Şükürler olsun...Tugay Abi'ye bir ömür borçlu hissettim kendimi. Bir kaç saat gibi beklemek bir ömür beklemek gibi gelmişti....Eylül ve Buray'a haber vermek geldi aklıma. Ama henüz ortada bir şey yokken onları da karıştırmak istemezdim. Özelliklede Beyaz Kadın Esila değilse...
Yerimde duramıyordum.Dolabı açıp bir göz gezdirdim. Kırmızı tuborg sanki göz kırptı bana. Aaa... Birayı alıp koltuğa attım kendimi. Televizyonda izleyecek bir şey bulamazdım genelde. Aklıma Esila ile izlediğimiz film geldi. Yıllar önce;bu evde,bu koltukta izlemiştik bu filmi. Dvd'yi raftan alarak baktım. Filmin adı; Kalbini Dinle. Oynatıcıya koydum ve koltuğa oturdum. Filme odaklanırsam zaman daha çabuk geçecekti. Biranın sonuna doğru midem bulandı. Dün akşam Avm'den aldığım konserve bozuktu herhalde. Ama yorgunluktan hiç farketmemiştim. Koşarak banyoya gittim. Buz gibi suyu açıp yüzümü yıkadım. Biraz rahatlamıştım. Koltuğun üstüne şöyle bir attım kendimi. Tam uykuya dalacakken telefonum çaldı. Numara kayıtlı değildi. Merakla açtım telefonu. "Merhaba Efendim. Bir kaç saat önce aramıştınız bizi. Hitap için adınızı alabilir miyim ?" dedi karşımdaki bayan. Vereceği cevap bu muydu yani? Adımın ne önemi vardı ? "Deniz diyebilirsiniz." dedim. Umarım daha fazla saçmalamaz. Sıkıntıdan gözlerimi devirdim. "Deniz Bey istediğiniz bilgileri aktaracağım size. İsterseniz bir yere not edebilrsiniz."dedi. Not almaya gerek yoktu. Esila ilgili her şey beynimde yer ediyordu zaten. Sabır taşı olsa çatlardı. Hadi be yavrum söyle şunu. "Yazarın gerçek adı İrem."dedi. Konuşmaya devam etti. Sözde adı İrem olan yazarın numarasını da vermişti. Hikaye bu kadar tesadüf yazılmış olamazdı.Eğer bir başkası tarafından benim hikayem yazılmışsa bunu bana en yakın olandan dinlemiş olması gerekirdi. Buray ve Eylül yapmadıklarına göre benim hayat hikayemi bir yazara anlatacak tek isim Esila'ydı. İrem Hanım'a ulaşırsam,Esila'ya da ulaşabilrdim öyleyse. Yada her kim anlattıysa... Öncelikle İrem Hanım ile bir görüşme ayarlamam gerekiyordu. Beni hiç tanımayan bir bayana benle buluş diyemezdim. Teorik olarak "sapık" damgası yiyebilrdim. Yayınevi kişisel bilgilerine ulaşabildiyse bir görüşmede ayarlayabilrdi. Tuşlara dooğru tekrar harekete geçtim. Telefon açılır açılmaz konuşmaya başladım. Daha fazla safsataya gerek yoktu. "Hanımefendi ben Deniz. Az önce yazar İrem Hanım hakkında bilgi vermek için aramıştınız. Sizden rica etsem bir görüşme ayarlayabilir misiniz ? Yalnız adımı söylemeyin. Süpriz yapmak istiyorum Hanımefendiye. " dedim. Kadın bir kurtulamadık yine mi sen dese haklıydı. "Tabii ki Bey Efendi. Fakat bu işlemlere yayınevimizin sahibi;aynı zamanda müdürümüz ilgileniyor. Ben kendileri ile iletişime geçip size zaman ve mekanı mesaj olarak atabilirim." dedi. Oh... Bir an böyle bir şey mümkün değil diyeceğini bekliyordum. O kadar mutluydum ki... Bara koşarak gidebilirdim. Saki Dayı sağ olsun,Esila'ya ulaşmama ramak kalmıştı belkide. Hemen üstümü değiştirip çıktım. Tam apartman kapısında Melis Teyze'nin radarına yakalandım. Sahneye geç kalabilirdim. "Deniz oğlum gözlerin parlıyor. Hayırdır? Ne bu acele? Ne bu mutluluk ?"dedi Mutluydum tabii ki. Ama bu o kadar belli oluyor muydu ya hu ? Kaçmak için can atıyordum. "Melis Teyze gayet normal bir gündeyim. Sahne için geç kalacağım. Gitsem kusura bakmazsın değil mi?" dedim. Saat kaç olmuştu haberim yoktu. Yayınevi arama uyumak üzereydim. "Aman Deniz oğlum ne kusuru . Git tabii git."dedi. Çok şükür kaçtım ama kovalanmadan kurtuldum. Melis Teyze bugün iyi günündeydi anlaşılan. "Görüşürüz Melis Teyze. Kendine İyi bak."dedim. Koşar adım barın yoluna koyuldum. Saki Dayı'ya teşekkür borcum vardı daha. Mesaj gelene kadar sahne sürem dolmuş olacaktı. Ağzım kulaklarımdaydı. Yürürken bir an otuz iki diş güldüğümü farkettim. Aklıma Esila gelmişti. Bir gün sabah uyandığımda Esila yanımda yoktu. Evden yanıksı bir koku geliyordu. Yüzümü gözümü açamadan American mutfaklı odaya doğru yürüdüm. Esila televizyon açık halde uyuya kalmıştı. Sağ kolu koltuktan aşağı sallanıyordu. Kızartma makinesindeki ekmeklerden yanık kokuları yükseliyordu. Neredeyse makine patlayacaktı. Ekmeklerde simsiyah olmuştu. Dolaptaki askıya asılı olan küçük el havlusu hemen elimin altında duruyordu. Kaptığım gibi kızartma makinesinin fişini çektim. Kısa devre yaptığını gösteren bir ışık çıkmıştı prizden. Esila yaramazlık yapmaktan yorgun düşmüş çocuklar gibi uyumaya devam ediyordu koltukta. Başı biraz yana düşmüştü. Ah içindeki küçük kızı sevdiğim. Masumluğu güldürmüştü beni. Yatak odasından bir yastık getirdim hemen. Başını ilk önce elimle kavrayarak kaldırdım. Tam yastığı boynunun altına yerleştirecektim ki ; iki elini başını tuttuğum koluma dolamıştı. "Aşkım kahvaltı nasıl olmuş?" demişti. kahkahamı tutamamıştım. hemen kalkmıştı o an . "Hi! Ekmekler! Deniz!" diye bağırdı . Şaşkın şaşkın iki eli ile ağzını kapatmıştı. Bir bana bir mutfak tezgahının üstündeki kızartma makinesine bakıyordu. Sakarlıklarını bile özledim be...
Bugün sahne için dizleri deri siyah bir kot seçmiştim. Üstüne de kahve tonlu bisiklet yaka bir kazak seçtim. Seyircilerim her akşam ki gibi beğenmişlerdi. Sahnemi bitirip hemen Saki Dayı'nın yanına koştum. "Dayıcım ne haber?"dedim. Şöyle bir baktı bana. Epey şaşırmışa benziyordu. Çenesini okşayarak cevap verdi;"İyiyim daim müşterim. Sen nasılsın bakalım?" dedi. Doğru. Barın daim müşterisi gibi olmuştum. "Sana nasıl teşekkür etsem azdır Dayı. Çok sağ ol be! Hakkını helal et." dedim. Sevinmiş gibiydi. Anlamıştı sanki sarf ettiğim sözlerin sebebini. "Evlat sen mutlu ol. Aşk-ı saadete sebep olduysam bana da ne mutlu." dedi. Evvela kalkarak elini öptüm."Sağ ol Dayı. Sen olmasan daha çok arardım. Senin sayende onlara ulaştığımı söyleyince her şeye yardımcı oldular." dedim. biraz düşünceli gibiydi. "Başka sorun var mı evlat?" dedi. Sanki bir sorunum varsa onu da çözecek gibiydi. "Dayı aslında Esila'ya ulaşamadım. Beyaz Kadın isimini kullanan kişi İrem isminde biri çıktı." dedim. İçimde hala bir burukluk vardı. Asıl amacım direkt olarak Esila'ya ulaşmaktı.Saki Dayı'nın da beklediği bu değildi sanki. Elini çenesine götürerek çenesini ovuşturdu. "Esila olduğundan çok emindin evlat nasıl oluyor bu ?" dedi. Hala emin olduğum çok şey vardı. Henüz hiç bir şey bitmiş değildi. "Dayı şu an da emin olduğum tek şey Beyaz Kadın'ın yazmış olduğu her şeyi bilen yaşayanbenden başka bir kişi daha vardı. Oda Esila. Beyaz Kadın her ne yazdıysa Esila tarafından anlatılmış olabilir. Yayınevinden Beyaz Kadın ile bir görüşme ayarlamasını istedim.Yayınevinin sahibi her kimse bunu ayarlayabileceğini söylediler. Yeri ve mekanı mesaj atacaklar. Böylece Beyaz Kadın'la görüşerek Esilaya ulaşabilirim."dedim. Saki Dayı biraz dalgınlaşmıştı. Gözleri sanki uzaklardan birini arıyormuş gibiydi. Donmuştu. Söylediklerimi onaylar şekilde aşağı yukarı kafasını salladı. "Telefonuna baktın mı evlat ? Belki mesaj gelmiştir." dedi. Sahneye ve Sali Dayı'ya dalmıştım. Mesajın geleceğini unutmuştum. Elimi cebime atarak hemen telefonumu çıkardım. Bir mesajım vardı. Sahnedeki orkestranın sesinden titreşimi hissetmemiştim.
" Yer: Kır Çiçeği Çay Bahçesi
Saat:15:30' da Beyaz Kadın ve yayınevimizin sahibi sizi bekliyor olacaktır. İyi günler dileriz." yazıyordu.
"Dayı hemen yarın için bir buluşma ayarlarmışlar. Çok şükür tekrardan sağ ol Saki Usta. " dedim. Çok rahatlamıştım. Epeyde heyecan vardı içimde. Yanlışlıkla çerez tabağına çarpmıştım. Saki Dayı içten bir kahkaha attı. Eğlenmiş gibi.bakıyordu bana. "Sakin ol evlat. Sayılı gün çabuk geçer demişler." dedi. Ben yıllarca bekledim. Bir kaç saat daha bekleyebilirdim. Bir keresinde akşam yemeği için sözleşmiştik. Edebiyatçılar konferansından sonra direkt restauranta gelecekti. Bende de sahne yorgunluğu vardı. Arabanın için de beklemeye karar vermiştim. Restaurantın yanında park halinde beklemeye karar vermiştim. Defalarca aramıştım ama konferans dolayısı ile bakamamıştı telefonuna. Sahne yorgunluğu ile arabada uyuyakalmıştım. Arabamı bulmuş ve yanıma gelmişti ama kapılar kilitli olduğu için arabaya binememişti. Camıma tıklatılan parmak sesleriyle uyanmıştım. Karşımda Esila duruyordu. Bir polis edasıyla arabadan inmemi işaret ediyordu. Benimle gece boyunca dalga geçmişti. 21:00'da yiyeceğimiz yemek için yanıma geldiğinde saat 00:00'dı. Böylece sahilde salaş bir mekanda ızgara köfte yemek zorunda kalmıştık.
Şimdi de yorgunluktan yine uyuyakalacaktım. Aslında zaman böyle daha çabuk geçmiş olacaktı. Fakat 15:30 normalde zar zor uyanabileceğim bir saat olduğu için 14:00 'a alarm kurdum. Bir buçuk saat içinde hazırlanıp çay bahçesinde olabilirdim. Bundan sonraki evre artık Beyaz Kadın'da gizli olan Esila'ya bağlıydı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFESSIZIM
RomanceNefesinle Örtülü Tenim Açıldı. Gel Ört Beni. Gel Ört Üzerimi. Yorumu sizlere bırakıyorum. ☺