Aklın başına gelmesi için yaş değil baş lazım.

70 7 0
                                    

-Aklıma gelen tek şey Esila'yı ailesinden istemekti. Ancak o halde yanımda ve mutlu olabilirdi benim meleğim. Annemlere gidip Esila'yı sevdiğimi dile getirdim. Annemler bu işin olamayacağına ikna etmeye çalışıyorlardı beni. Ama ben seviyordum. Vazgeçmeyecektim. Ertesi gün bizde böylelikle yola çıktık. Ben siyah bir gömlek ve siyah bir takım elbise giymiştim. Annem diz altı nezih bir elbise,babamsa siyah bir takım elbise ve beyaz bir gömlek giymişti. Çikolata ve çiçeğimiz hazırdı. Evin önüne geldiğimizde babam bir besmele çekip ardından zile bastı. Hoşgeldin beş gittin ile içeri girdik. Esila'nın babası baş köşede oturuyordu. Ah... Bir görsen nasıl güzeldi Dayı. Toz pembe diz üstü bir elbisesi vardı üstünde. Babası yanımızda olduğu için bakışlarımızı yerden kaldırıp birbirimize bakamıyorduk. Babam gecenin sonunda lafa girmişti. Nutkum tutulmuştu. "Allah'ın emri Peygamber'in kavli ile kızınız Esila'yı oğlumuz Deniz'e eş olarak istiyoruz. Çocuklar birbirini sevmiş beğenmiş Şevket Efendi. Sen ne dersin ?" dedi babam. Esila'yla gözlerimiz buluştu o anda. İkimizde mutluyduk,ağzımız kulaklarımıza varmıştı. O sırada "Bende sizin oğlana sevdirecekte verilecekde kız yok. Önce gitsin bir baltaya sap olsun Osman Efendi. Benim kızım senin oğluna kalmadı." dedi Şevket Amca. Beynimden vurulmuşa dönmüştüm o anda. Beni öldürse daha iyiydi. Esila'nın gözleri dolmuştu. Kahrolmuştum. Onsuz eve dönmek bitiriyordu beni. Babamda yerin dibine geçmişti benim yüzümden. Haklıydı Şevket Amca. Liseden sonra hiç bir işe girip de uğraş vermemiştim. Esila'yı alıp gelsem zaten bakamazdım ki... Neyime güvendiysem işte... Eve gidene kadar babam şerefimi iki paralık etmişti. Esila'nın orada üniversite okuyacağını biliyordum. Eğer onu istiyorsam benimde üniversite mezunu olmam gerekirdi. Dokuz ay boyunca odamdan çıkmadan çalıştım Dayı. Konservatuar bölümünden yüksek bir derece ile mezun oldum. O zamanlar üniversite mezunlarına iş çoktu. Özellikle de kendi mesleğimde... Beş yıl önce karşı meyhanedeki Adnan Abi ile karşılaştım. Onun sayesinde çok iyi bir maaşım olmuştu. Esila burdan dokuz saat uzakta kalıyordu. Hiç karşılaşmayı beklemiyordum. İkimizinde birbirimize ulaşım imkanı kalmamıştı. Bir gün bir kitap fuarında karşılaştık. Meğer oda Edebiyat öğretmeni olmuş. Yaz tatili vakitlerindeydik. Fuarın olduğu şehirde kalıyormuş. Buraya yaklaşık beş saat mesafesi vardı. Çok sevinmiştim. Tam dört yıl sonra bir fuarda sevdiğimle karşılaşmıştım. Ama yılların etkisi ile sarılamamıştık birbirimize. İletişim bilgilerimizi aldık hemen. Kafe teklifinde bulunmak istemiştim ama Adnan Bey tam zamanında arayıp acil sahneye çağırmıştı. Yedek solist hasta olunca gitmek zorunda kalmıştım. Artık bir evim bir arabam vardı. Bir tanınmışlığım vardı. Tam da Şevket Amca'nın istediği gibiydi her şey. Ne de olsa kızını çulsuz bir adama vermeyecekti.

Saki Dayı ilgiyle dinlerken başının üstünde ki saat ilgimi çekti. Saat sabah yediye gelmişti. Şafak sökmüştü... Saki Dayı hikayenin devamını merakla bekliyordu.

- E... Evlat dinliyorum ?

Saatlerdir konuşuyordum. Sabah olmuştu ve akşama sahnem vardı. Daha bir gram uyku girmemişti gözüme.

- Saki Dayı saat sabahın yedisi olmuş. Devamı sonraya borcum olsun. Dinleneyim ki sesimde dinlensin. Her Allah'ın günü sahnedeyim biliyorsun.

Saki Dayı'nın üzüldüğü belliydi. Eh pekii dercesine kafasını aşağı yukarı salladı.

- Haklısın evlat, tamam. Öyle olsun bakalım. Söz mü ?

Saki Dayı yüreği çok şeffaf bir insandı. İçinden ne geçiyorsa yüzüne yansırdı. Tıpkı ne yaşadıysa yüzünde iz bıraktığı gibi...

-Senin dilin de ahd-u misak eylerim ki söz Saki Dayı.

Bizim yaşlı Saki Dayı gözlerinde bir ışıltıyla sağ elini havaya kaldırdı.

- Hadi bakalım git dinlen yiğit oğlan.

Başının hizasında kaldırdığı elini sağa sola oynatarak uğurladı beni. Meğer sandıklar ne doluymuş böyle. O kadar yorgundum ki en son bitirdiğimiz şişe dahi etki etmemişti vücuduma. Akşam hiç sahneye çıkacak halim yoktu. Aslında evde biriyle yaşamıyor olmanın güzel yanı buydu. Hesap mesap yok. Kimse "Deniz bu halin ne ? Ay... Leş gibisin. Çabuk üstünü çıkarda yat." demiyordu. Mmm... En sevdiğim...

NEFESSIZIM  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin