Ben geçtim de kalbim geçmemiş...

128 12 0
                                    

Masanın başında Buray'ı beklerken zil çaldı. Kapıyı açtığımda elinde bir sürü torbayla sırıtıyordu. Sanki birileri sabah sabah beni yalnız bırakmadığı için altın madalya takmıştı boynuna. Buray'ın arkasından karşı komşumun bizi izlediğini gördüm. Ah Melis Teyze... Şu huyundan hiç vazgeçmiyordu. Evime kimi davet etsem,kim kapımı çalsa, kapının arkasından geleni gideni gözetliyordu. Allah bilir kendine benim için bir ziyaretçi defteri dahi yapmıştır. Arada bir denk gelirdik "Deniz oğlum kız arkadaşını ne zaman davet edeceksin ?" diye merakla sorardı. Ama ne zaman göreceğiz demezdi hiç. Çünkü davet etsem kapısının arkasından görecekti zaten. "Melis Teyze sen bul. Ben davet ederim." desem de geçiştiremezdim Melis Teyzeyi. "Biz buluyoruz da sen beğenmiyorsun oğlum . Anan doğunca Hint kumaşına mı sarmış seni." demeye başlardı hemen. Melis Teyze bir an kapıyı açtı.

- Deniz oğlum nasılsın ?

Sanki hiç beklemiyormuşum gibi cevap vermeye çalıştım.

- Günaydınlar Melis Teyze. Sen nasılsın ?

Böyle zamanlarda pek bir keyiflenirdi Melis Teyze.

- Sağ ol çocuğum. Bu Bey kim sabah sabah ?

Ayıptır söylemesi,bende ne zaman soracak diye bekliyordum.

- Tanıştırayım Melis Teyze. Buray benim ilkokuldan arkadaşım.

Melis Teyze Burayı yukarıdan aşağıya bir şöyle bir gözden geçirdi. Yaşına göre gözleri hiç durmuyordu maşallah.

- Im... Çok hoşmuş. Merhaba Buraycığım.

Olaya el atma zamanı gelmiş gibi duruyordu. Buray aramızda kalmış bir ona bir bana bakar olmuştu.

-Melis Teyze,Buray evli.

Melis Teyze'nin hiç hoşuna gitmeyen bir haberdi bu. Birden yüzüne huysuz bir ifade yerleştirdi.

-Aman be ! Hadin size iyi günler.

Melis Teyze kapıyı yüzümüze çarpar gibi kapattı. Melis Teyze altmış yaşında olmasına rağmen kendini lise öğrencisi gibi görmekten hiç vazgeçmemişti. Dışarı çıkarken topuklu ayakkabılarını giymeyi,kırmızı rujunu sürmeyi de hiç ihmal etmezdi. Birde bana misafir olan arkadaşlarıma göz atardı bazen. Evli olduklarını öğrendiğinde hemen huysuzlanır giderdi. Buray'da onlardan biri olmuştu şimdi. Elinde poşetlerle kapıda kalan arkadaşımı içeriye davet ettim.

-Gel kardeşim,geç içeri. Hoşgeldin.

Buray çok güleç biri olduğu için yüzündeki şaşkın ifade yerini tebessüme bıraktı.

-Hoşbulduk kardeşim. Kurt gibi açım.

Doğrusunu söylemek gerekirse bende acıkmıştım. Hemen yemek masasına doğru ilerledik.

- Hemen otur başla kardeşim. Bende seni bekliyordum.

Buray kahvaltı masasına şöyle bir baktıktan sonra karşımda yerini aldı.

-Eline sağlık kardeşim. Eylül olmayınca uyanmaya dahi üşeniyorum.

Benim halim farklıydı sanki. Gerçi evli adamın hali daha bir farklı olmalıydı.

-Benim evim her zaman boş birader ben ne yapayım ?

Ev benim için otel gibiydi artık. Sabah git akşam gel. Buray bana gülmemek için kendini zor tutuyordu.

- Birader kendin edip kendin buluyorsun. Gel başını bağlayalım diyoruz. Yok.

İşte... Yine başlamıştık. Beni evlendirmek son zamanlarda insanların en büyük gayesi olmuştu.

- Ya birader bende istiyorum herhalde evli,mutlu,çocuklu mod : on olsun. Ama zamanı değil.

Deniz ellerini saçlarının arasından geçirerek bir nefes verdi.

- Oğlum her gün karşına biri çıkıyor. Seç beğen al işte.

Başkasıyla yaşamak istediğim hayalleri oturup Buray'a anlatamazdım şimdi. ' Yine mi Esila ? ' diye dövünmesini çekemezdim.

-Kardeşim sen kahvaltını yapm bir gün olacak.

Deniz'in aklına bir fikir geldiği belliydi. Gözleri parlamıştı bir an.

- Deniz bugün çocuklarla maça çıkacağız gelsene sende.

Aylar değil yıllar olmuştu erkek erkeğe bir şeyler yapmayalı. Ama doluydum işte. Buray'ı da bozmak istemiyordum.

- Kardeşim bugün iki mekanda da sahne alacağım. Gelmem imkansız bir olay. Ama isterseniz maçtan önce siz beni dinlemeye gelebilirsiniz.

Buray evlenip bir yuva kursa dahi yaşının adamı olmamıştı hiç. İçindeki çocuk hep yaşlanmaksızın nefes alırdı içinde. Hemen gözleri parlayıverdi teklifimi duyunca.

- Geliriz tabii kardeşim. Ne zamandır uğramamıştık.

Aslında hata onlarda değildi. Ben kimseyle ilgilenemiyordum. O mekandan bu mekana derken başımı dahi kaşıyamıyordum. Buray daha fazla oturmadan kahvaltıdan hemen sonra gitti. Buray'ı yolcu ettikten sonra kahvaltı masasına şöyle bir baktım. Ev işlerinden hiç hoşlanmıyorum. Oldum olası böyleyim aslında. Erkek olarak sevmiyor olmam normal tabii ki ama tek başına yaşayınca da huriler gelip temizlemiyor ki şu kahvaltı masasını. Şu eve bayan bir yardımcı şart abi. Erkek dediğin iş mi yapar ya ? Gerçi Esila'ya yardım ederdim. Ama onunla her işi yapmayı severdim ki zaten. O,yanımda olduktan sonra dünyayı omuzlarım da yaşatabilirdim. En sevdiğim şey de iş yaparken onu kızdırmaktı. Onun içindeki küçük yaramaz kızı seviyordum. Bana karşı nasıl tepki vereceğimi bilemeyen masum küçük kız çocuğunu seviyordum. Sahneye çıkmadan önce şarkı repertuarımı beraber hazırlardık. Esila'dan sonra ise orkestra ne çalarsa ona uyar oldum. Tek kuralım var benim. İlk çıktığım mekanda ilk şarkım daima "Beyaz" olur. Hayatımda Esila'dan başka Beyazım olmadı hiç. Bu yüzden bu başlangıcı değiştirmeye hiç niyetlenmedim.
Her sahneye çıktığım da alkış tutan ellere bakardım. Belki bir gün içlerinde Esila'yı görmeyi umut ederdim. İlk zamanlarda bu,morelimi çok bozuyordu;artık morelim bozulmuyorda kalbim bu gidişe çok bozulmuştu. Çünkü beklemekten hiç vazgeçmedi o. Geçenlerde kalbime dönüp baktım geçerken. Ben geçtim ama o geçmemiş. Halâ bekliyordu onu aynı yerde...

NEFESSIZIM  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin