Ama kalp bir kalbi tanımıştı çoktan.

50 5 0
                                    

Wow ! Saat 12.33' e tekabül ediyordu ve ben daha güne yeni ayıyordum. Gözlerimi kırpıştırarak elimi telefonuma uzattım. Buray'dan iki cevapsız çağrı ve üç mesajım vardı. Sabah sabah hangi kabusunda baş rolü bana layık görmüştü acaba ? Offf başım...

- Günaydın Buray .

Şimdi saat kaç oldu oğlum sen ne yapıyorsun der diye beklerken "Günaydın kardeşim." diye bir karşılık verdi. Bugün iyi gününe denk gelmiştik anlaşılan.

- Beni aramışsın kaç kere ne oldu ?

Aramayalım oğlum ne bu tavır demesi gerekirken "Akşam yengenle yemeğe çıkacağız sende gelsene kolunda biriyle." dedi. Eylül bugün sabah Buray'a ne yapmıştı acaba.

- Kardeşim ben şimdi yeni kalktım. Sen bir kapat. Ben sana haber vereceğim tamam mı ?

Hiç itiraz etmedi nedense.

-Tamam birader görüşürüz.

Yemeklere genelde tek başıma katılırdım ama günler önce Su arayıp yemeğe gitmek istemişti. Sahnem olduğu için teklifini geri çevirmek zorunda kalmıştım. Yemek teklifinde bulunsam sanırım gönlünü alabilirdim. Ahh... Nasıl da her yerim ağrıyor... Şimdi Esila olsa bir kere sarılsa ne gam kalırdı ne keder... Allahtan ki akşama sahnem yoktu. Biraz üşenerekte olsa telefonda Su'yu bularak aramaya koyuldum.

- Deniz,nasılsın ?

Su'yun da bu olayı vardı. Telefonu hiç bir şey olmamış gibi açardı. Aramam bile yeterliydi mutlu olması için.

- Sağ ol canım bak ne diyeceğim. Geçenlerde işlerden dolayı yemeğe gidememiştik hani. Şimdi ben onun telafisini buldum. Yemeğe gidemeyen Deniz için telafi yapmışlar. Bir arkadaşım eşi ile yemeğe davet etti beni. Sende gelmek ister misin ? Tek gitmek olmaz diye düşünüyorum.

Aaa kusura bakma canım olmaz diye bir cevaba hazırlıyordum kendimi. Ama Su beni şaşırtarak " Saat kaçtı alıyorsun beni?" demeyi tercih etti.

Su ile artık rahatca konuşabiliyorduk. Tabii bu sadece telefonda kalıyordu
Çünkü yüz yüze geldiğimiz zaman halen konuşamayabiliyordu. "Sen yanımdayken konuşacağım şeyi şaşırıyorum." diyordu.
Bende Esila yanımdayken öyle olurdum. Beraber büyümüş olsakta konuşmayı şaşırırdım. Tam söyleyeceğim vakit ne diyeceğimi unuturdum. Sonra da Esila anlamasın diye "Aşkım bak." derdim. Oda bana kaybolduğum maviş gözleriyle bakar "Bakıyorum ya aşkım işte." derdi. Ben halâ ne diyeceğimi hatırlayamadığım için onu oyalamaya çalışırdım;" Aşkım öyle değil ya." der mızıkcılık yapardım. İlk başlarsa gerçekten anlayamaya biliyordu. "Ne öyle değil Deniz anlamıyorum ki aşkım." der düşünen mimikleriyle karşılardı beni. Ah o mimikleri... "Boş ver sevgilim yok zaten bir şey" derdim hemen. Bazen o mimikleri yüzünden bunu demeyi bile unutabiliyordum. En sonunda hafif çatardı kaşlarını ama mimikleri halâ düşünceli kalırdı. "Bak dedin baktım. Şimdi neyi boş vereyim aşkım? " diye sorardı masum masum. Kıyamazdım o kaşlarını kaldırıp masum masum bana bakan şaşkın mimiklerine. En sonunda beyaz bayrağı çeker pes ederdim. Çünkü söyleyeceklerim halâ aklıma gelmemiş olurdu. " Ya aşkım senin yüzünden unuttum diyeceğim şeyi." derdim. Bu duruma çok mutlu olurdu. "Şapşalım benim seni seviyorum." der kocaman bir kahkaha atardı. Severdide sevdiğim.

Buray'ı aramak yerine mesaj atmak tercihimdi. "Kardeşim altını çiziyorum lütfen dikkat et akşam normal bir arkadaşım ile yemeğe katılacağız. Bak normal bir arkadaş diyorum kızın yanında mahcup etme beni birader. Akşam görüşürüz."
Umarım akşam Su'ya karşı bir pot kırmazdı Eylül. Buray yemeğe gelmeden önce Eylül'e Su'yun normal bir arkadaşım olduğunu aktarsa iyi olurdu. Eylül yüksek bir olasılık ile Su'yu sevgilim olduğu kanısına varacaktı. Eylül'de lise de Esila ile ortak arkadaşımızdı. Hatta Esila'nın en yakınıydı. Aramızda geçen her şeyi harfi harfine bilirdi. Esila'dan sonra hayatıma kimseyi almadığımı da biliyordu. Büyük ihtimalle bugün akşam Su'yu gördüğün de o yüzden şok geçirecekti. Yıllardır oda Esila'ya ulaşamamıştı. Esila da ona... Öz kardeş gibiydik hepimiz. Buray-Eylül, Deniz-Esila çiftleri olarak çok vakit geçirmiştik. Özellikle şişe çevirmece o zamanların en yaygın eğlencesiydi.

NEFESSIZIM  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin