"Allen, Okaeri!" Neşeli bir ses kafeterya duvarlarında yankılandı. Allen, Kanda ve onun önünde oturan Bookman Junior'un sırıtışı parladı. Son görevlerinden gelen üç kişi el sallıyorlardı.
"Aç mısın Allen?" Eminim akumalarla savaşmaktan açlıktan ölmüşsündür." Lavi gözünü kırptı ama onu görmüş olanlar göz kırpma olarak algılamadılar.
Allen cevap verecekti ki, midesi yüksek sesle gurladı ve yüzünü bir allık kaplamaya başladı. Çinli kız Allen'in midesini duymuştu. Kıkırdadı ve Allen'i sağ kolundan tutarak Jerry'e doğru sürükledi. Link diğerlerinin gerisinde kaldı yüzünde bir sırıtma ile..
"Gerçekten Walker, o mideni kontrol etmek için biraz çaba göstermen gerekiyor. Eğer o yemeği yemeye devam edersen hasta olacaksın. Nasıl acıktın sen? Trene binmeden üç saat önce yemek yedin!"
"Aç olmamaya çalışıyorum ama sorun innoc-"
" Evet, evet. Masumiyetin enerjiye ihtiyaç duyar ve fazla yemene neden olur. Açıkçası Walker bu bahaneyi en az 20 kez duydum. En azından sağlıklı şeyler yemeyi dene."
"Oh!" Kafeteryada kimse konuşmuyordu. "Sen birgün içinde kahvaltıda benden daha fazla mitarashi dango ve börek yiyorsun, aslında bir saniye, son sözümü geri alıyorum. Sen pasta yemeden duramazsın."
Lenalee ikisi arasında geçen kim daha çok yiyor iddiasını yarım bir şekilde dinliyordu. Fakat Yardım edemiyordu ama Allen'in bir gün içerisinde yediği dango sayısı gerçekten gülünecek gibi değildi.
"Oh! Buraya bakın sevimli exorcistler. Tatlı ister misiniz?" Jerry ümitle lenalee orantısız bir tebessümle baktı.
"Eh, biraz Lo Mein alacağım tamam mı?"
"Elbette, hemen hazırlıyorum tatlım! Ve sen Allen-kun ?"
Jerry küçük bir not defteri çıkardı Allen'in dev sipariş kaydına hazır olduğunu göstermek için.
Allen Link'e gozlerini devirdiysede Jerry'e siparişini vermeye koyuldu. Birkaç dakika sonra Allen ve Lenalee'nin istedikleri mucizevi bir şekilde tamamlandı. Lenalee tepsisini aldı ve Allen masaya doğru arabasını itti. Lavi ve Kanda Link ile beraber oturuyorlardı, bir tabak kurabiye, iki elmalı turta, limonlu turtayı dengelemeye çalışıyorlardı.
"Hey Lena! Bayağıdır yoksun. Yuu seni çok!~~" Lavi'nin çenesinin altında bir kılıç vardı ve Lavi sırıtıyordu. Teslim olup kollarını kaldırdı.
"Sana söyledim Baka Usagi. Bana. Ilk. Adımla. Seslenme!. Herkes Kanda'dan gelen şeytani aurayı görebiliyordu ve Lavi donmuş olduğu yerde titriyordu.
Sandalyeden düşmeden önce "Ooh, bak Lenalee inkar ediyor!" diye fısıldadı Lenalee'ye doğru. Kılıç boğazına çok yakın gelmişti.
"Lavi, ben ve Allen dün ve bu sabah göreve gitmiştik okadar uzun zaman geçmedi."
"Ama Lenalee" diye sızlandı Lavi. Kanda sandalyesine oturdu nazikçe eski haline dönerek " Sadece küçük Moyashi ben olmadan hayatta kalamaz!" Lenalee bir kahkaha kesildi ve Allen'in tepkisini görmek için ona doğru döndü. Ama Allen bunu duymamış gibiydi. Lenalee'nin gülümseyen yüzü endişeli bir hal aldı.
"Allen iyi misin?" Lenalee sordu. Kanda soba yerken ne olduğunu görmek için Lenalee'ye baktı.
Allen yine yanıt vermedi, ancak bunun yerine boş bir bakışla önündeki kapıya baktı.
"Hey Moyashi?" Lavi dürttü. Allen sol kolunu çekti aniden oturduğu yerden sıçradı ve etrafına bakınmaya başladı. Gözleri Lavi'nin üstüne indi ve gözlerini kıstı.
"Benim adım Allen usagi. A-L-L-E-N Doğrusu bu!" Lavi ciddi bir şekilde güldü, ama herkes Allen'i yakından izliyordu.
"Ne?" Allen sordu.
"Birkaç saniye önce ne yapıyordun Walker?" Allen yüzüne tekrar gülümseyen maskeyi takmadan önce gölge kısaca tekrar parladı. Sadece Kanda, Moyashi'nin korktuğunu ve titrediğini farketmişti.
"Link, kapıya bakıyordum. Yeni exorcist Timothy' i gördüğümü sandım. Buraya ilk geldiğimizden beri onu hiç görmedim." Allen'in sözleriyle herkes rahatladı.
"Ah, evet. Timothy'i General Cloud' un gözetimine koydular. Ağabeyim geçtiğimiz haftalarda generalle beraber gezilerin dışında kaldıklarını söyledi. Oldukça da iyi yapıyor bence. Timothy'nin senkronizasyonu ilk geldiğine oranla daha iyiymiş.
"Bu iyi bir şey General Cloud gibi makul bir ustası olduğu için mutluyum. O usta ile bir hafta bile hayatta kalmanın mümkün olduğunu sanmıyorum. Timothy gibi masum bir ruh..." Allen'in kafasında iki sivri boynuz büyümeye başladı ve siyah bir aura yayılıyordu.
"Oh, hayır. Şeytani Allen geldi, herkes kaçsın!" Lavi karanlık çocuktan uzak, endişeli bir şekilde kıkırdadı. Lavi birkaç dakika önce Allen'in yüzünü ve ona olan bakışlarını unutmamıştı. Bookman olarak rapor için her ayrıntıyı kaydetmişti. Allen Lavi'nin küçük kardeşi gibi olmasına rağmen garip bir şeyler olduğunda şimdiden rapor etmesi gerektiğini biliyordu.
Aniden Link'in telsizinde patlama şeklinde bir ses duyuldu. Konuşan Leverrier'di.
"Allen Walker ve Howard Link lütfen komui Lee'nin ofisinde rapor verin. Allen Walker ve Howard Link Komui Lee'nin ofisine!.."
" 'LUTFEN', anca bu kadarını yapabiliyor demek" Allen mırıldandı ve içini çekti. Link ile beraber tabaklarını temizleyip çöpe attılar.
"Sonra görüşürüz çocuklar! Bu bir görev değildir umarım. Görevden yeni geri döndüm ve yorgunum.~" Allen tekrar gülümsedi ve kapalı kapıyı iterek daha hızlı yürüdüler.
"Güle güle Allen!" Dedi Lenalee. Yüzündeki endişe çok açıktı. Leverrier'e hala güvenmiyordu. Allen'e zarar verdiğini görmek istemiyordu. Bir şeyler olacak olursa Allen'i tüm gücüyle geri alacaktı. Bu adam herkesten uzak durmalıydı çünkü herkes için daha fazla acıya sebep olabilirdi.♡♥♡♥♡♥♡♥♡♥♡♥♡♥♡♥♡♥♡♥♡♥
"Daha hızlı Walker. Leverrier'in şuan sana ihtiyacı var. Eğer daha hızlı yürümezsen onu mutlu görmeyeceksin."
"Daha hızlı yürümek istemiyorum. Sadece huzur içinde yemeğimi yiyip sonra bir şekerleme yapmak istedim."
Allen olayı anlamaya çalışırken Link içini çekti ve tempolu bir şekilde yürümeye devam etti. Koridordaki sessizliği çizme sesleri dolduruyordu. Birden Link yanında Allen'in soluk alıp verişini duydu ve merakla Allen'in yüzüne bakti. Allen hala yürüyordu ama gözleri pencerenin yanında duran gölgeye dikilmişti.
Bilinçsizce Allen daha hızlı ve çabuk yürümeye başladı. Sol pencereli ofise yaklaşınca yavaşladı ve dinlendi. Link Komui'nin ofisine ulaşmadan önce bu davranışını zihninde not aldı.
Allen içeri girmek için Link'e yol verdi ama Link reddetti ve Allen'i içeri itti.
İçeri girdiklerinde odada narin bir çay fincanıyla Leverrier sakince çay içiyordu. Komui stresli bir biçimde parmaklarını masaya vuruyordu. Bookmansa gözlem için oradaydı. Allen kapıdan çekildi ve üç karga üyesi gölge gibi Allen'in üstüne doğru atıldılar.
Allen şok oldu ve içgüdüsel olarak onu çevreleyen insanlardan kurtulmak için sol koluna asılmaya çalıştı. Mücadele etmiş olsa da, Allen yere düştü ve yüz üstü yatıyordu.
Komui soluk soluğu bağırdı "O bir şey yapmadı! Ona neden saldırıyorsunuz?"
"Çünkü o potansiyel olarak tehlikeli. O canavarı da incitmek istemiyorum." Diye sırıttı Leverrier. Komui ağzını açtı ama Bookman'ın yüzündeki ifadeyi yakaladı ve bunun yerine sessiz kalmayı tercih etti.
Komui yerde yatan çocuğa baktı ve zar zor bir tutam beyaz saç ve gümüş rengi gözler gördü.
"Howard" dedi Allen. Allen'i yakalayan üç karga üyesinden biri de Link'ti. Birkaç kelime mırıldandı ve Allen'in sol kolunda siyah bir kağıt parladı. Hemen sonrasında kolunun ağırlığı nedeniyle Allen tekrar yere düştü.
"Teşekkür ederim... Sana söylemek istediğim birkaç şey var Allen Walker" dedi Leverrier.
Fincanını tabağına koydu Komui'nin masasının önündeki koltuktan ayağa kalktı. Allen'in ağır vücuduna doğru yürüdü ve Allen'in yüzünden uzak durdu.
"Allen Walker tutuklu ve sapkınlık suçundan dolayı yargılanacak. Masum olduğu ispatlanana kadar ölüm cezası altında.."
Allen yüzünü süpriz olmuş gibi yapmadı. Leverrier'i görebilmek icin mücadeleyle kendini ters çevirdi.
"Ne yaptım?"
"Milenyum Earl ile ilişki ve Kara Emir' e ihanetten cezalandırılacaksın!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
INNOCENT MONSTER ( D. Gray Man)
FanfictionArkadaşlar bu benim ilk hikayem. Aynı zamanda ilk çevirim. Hikaye bana ait değildir. Yabancı bir fanfic sitesinde okuyup çok beğendiğim bir fanfictiondur. Gerçekten çok hoşuma gittiği için sizde okuyun istedim. Allen hapse atılır ve Tyki Mikk ile...