Allen geminin kenarına yakın bir kapıdan dışarı çıktı. Buradan geçmeden önce hiç exorcist olup olmadığından emin olmak için etrafına bakındı. Sonuçta beyaz gemi ile hala bağlantılılardı.
"Sadece kapıları kapatmam lazım. Eğer bunu yaparsam diğer şubelerde geçmek için tren kullanmaları gerekecek ve yolculuk için geri yürüyerek gitmek zorunda kalırlar."
Allen bir an için düşündü ve omuz silkti.
On Dördüncü'nün şarkısını mırıldanarak bağlantılı olan kapıların hepsini kapattı. Bir an için her şey normaldi ama sonra birden yorgun hissetmeye başladı.
"Çünkü sandık şu an hiçbir şeyle bağlantılı değil. Üstünde tam bir kontrole sahipsin fakat biraz güç tüketiyor. Bir yere bağlıyken bile gücünü tüketir ama belli bile olmaz. Şu anda nereye gidersen git gemi arkanda olacak."
"Kimse bunu görecek mi?"
"Hiç Sanmam. Yine de bırakmak için bir yer bulmalısın."
Allen başını salladı ve bir sonraki gideceği yeri zihniyle aradı. Siyah geminin kapısını nasıl bulacağı hakkında bir fikri yoktu. Her zaman Road'ın kapısıyla oradan ayrılmışlardı.
"Şimdi ne yapacağım?" Allen Neah'a sordu.
"Pekala sana yol gösterebilmesi için bir akuma bulmak gerekiyor, etrafına bak."
"Ama bana saldırmazlar mı? Çünkü masumiyete sahibim."
"Masumiyetin olsa bile Akuma bir Noah'ın emirlerine itaat etmek zorunda."
Allnen içini çekti ve rastgele nereye gideceğini umursamadan bir kapı açtı. Daha önceden gitmiş olduğu yerler biliyordu.
Kapıdan çıktığında Fransa'nın meşgul sokaklarına çıktı. Oraya gittiğinde orada gece olduğunu farketti.
Allen bir fırın fark etti ve atıştırmak için orada durmaya karar verdi. Bir kaç metre yürüdü ve sonra yavaşlayıp durdu. Başını eğdi ve aniden depresyona girdi.
"Hiç param yok. Hiçbir şey alamam. Öğle yemeği için eve hiç de yakın değilim! Bu hayatımın en kötü günü, resmi olarak. Aslında geri baktığımda Cross'un öğrencisi olduğum günler hayatımın en kötü günleriydi."
Cross'un borçlarını ödediği günleri düşününce düşünceleri ayyuka çıktı.
"Euh, excusez-moi monsieur, êtes-vous d'accord?" (Uh, Afedersiniz bayım, iyi misiniz?)
Allen yukarı baktı ve üç dört kişilik bir grubun ihtiyatla baktığını farkettiğinde karanlık aurası kayboldu. Allen doğruldu ve onunla konuşan adama gülümsedi.
"Je vais bien. Je pensais juste. Désolé de vous inquiéter."
(Ben iyiyim. Sadece düşünüyordum. Üzgünüm endişelenmeyin.)
Adam ciddi bir şekilde gülümsedi ve nereye gidiyorsa yürümeye devam etti. Küçük grupta aynı şekilde yanından ayrıldı. Allen bir gece önce Road'ın kapısının olduğu yere gitmeye başladı. Şaşırtıcı bir şekilde kaybolmadı ve kendini tanıdık bir sokakta buldu. Fakat şüphelendi, sokak boştu. Road herkesin yürüdüğ bu sokakta kapısını bırakacak kadar Aptal değildi, ama umutluydu. İçinı çekerek sokaktan dışarı çıktı, biraz keşfetmeye karar verdi.
Allen caddede bir kaç blok boyunca yürüdü ve her restoranın penceresinden özlem ile içeri bakıyordu. Gemiye dönüp başka bir yer denemeye karar vermeden önce bunu bir saat devam ettirdi. Ama kapıyı çağırdığında arkasından düşük uğultular gelmeye başladı.
Allen etrafında döndü, onun önünde uçan üç tane seviye 2 Akuma gördü. Belliki onun Noah olduğunun farkında değillerdi. Muhtemelen masumiyetini tespit etmişlerdi. Akumalar gelişigüzel bir şekilde Allen'in yönünde karanlık madde ateşlediklerinde Allen yüzünü buruşturdu. Ama ateşledikleri hedef o kadar berbat ki kaçınmasına gerek bile yoktu.
"Ölmeye hazır ol exorcist!"
"Sinir bozucu. Size exorcist olmadığımı söylemediler mi?" Allen alay etti.
Soruna neden olan Akuma birkaç saniye içinde nefes nefese Allen'i inceledi ve hızla yere düştü.
Yoldaşları ise Allen'in önünde eğildiği zaman kafaları karıştı.
"Sorumsuz davranışlarım için özür dilerim Lord Noah. Sadece elinizdeki iki adet masumiyet yüzünden dikkatim dağılmıştı."
Diğer iki Akuma atlayıp hemen yere dizlerinin üzerine düştüklerinde Allen sırıttı.
"Her neyse. Anlıyorum. Lütfen ayağa kalkın." Allen hafifçe gülümsedi ve Akumalar ayağa kalkıp öylece durdular. Allen gemiye gitmek için arkasını dönmek üzereydi ama sonra durakladı.
"Hmm, Akuma, sizler için bir görevim var. Eğer bana karşı nazik olmak istiyorsanız bana bir gemi kapısı bulabilirsiniz. Çaresizce eve gidip öğle yemeğine yetişmeye çalışıyorum. Çok geç kalmaktan ve ailemin bensiz yemeği yemesinden korkuyorum. Her iki şekilde de bir kapıya ihtiyacım var."
Akumalar başını salladı ve kalkış yapmaya başladılar. Oradan ayrılan son Akuma Allen'in üzerinden uçtu ve onu koltuk altlarından tuttu.
"Ne-..?"
"Bu kapıya varmak için en hızlı yol efendim. Bu yola başvurmak zorunda kaldığım için özür dilerim efendim."
Allen sadece başını salladı ve Akuma onu taşımaya devam etti.
Allen dalıp gitmeden önce beyaz geminin kapısını kapatmayı unuttu.
Birkaç mil uçtuktan sonra Allen sol kolun ona sinyal vermeye başladığını hissetti ve ona çok yakın olduğu için Akuma'yı yok etme dürtüsüyle titriyordu. Bir süre sonra titremesi Allen'in kolu acıttı ve hafif acıyla ağrı başlayarak kolu yanıp sönmeye başladı.
Acıyı görmezden gelmeye çalışırken Akuma onun titremesini fark etti.
"İyi misin?" Allen kibarca sordu.
Akuma biraz homurdandı ve sessizce yanıtladı.
"Sadece bir masumiyet. Halledemeyeceğim bir şey değil efendim. Nerdeyse oradayız Efendim." Akuma güvence verdi.
"Allen ceketinin cebine baktı ve masumiyet ile ne yapması gerektiğini merak etti. Sanırım onu yok edecekti fakat bunu yapabileceğini düşünmedi. Aklı masumiyeti yok etmeyi reddediyor gibi görünüyordu ama diğer yarısı, içindeki Noah, oracıkta yok etmesini istiyordu. Anlaşılan Noah tarafı o kadar güçlü değildi ve Allen masumiyeti yok edemeyeceğini düşündü, ondan ne kadar nefret etse de.
Allen düşünürken grup yavaşladı ve yere daha yakın olmaya başladı. Allen rahatsız edici düşüncelerini bir kenara fırlattı ve etrafı inceledi. Boş bir alana hız yaptıklarını görüyordu. Yere daha da yakın oldular ve Siyah gemi kapısını görmek daha kolaylaştı. Sonunda başardıklarında, Allen Akumanın onu yere bırakmamasına şaşırdı. Kapının içine girdiklerinde Akuma Allen'i bıraktı.
"Needen sadece yürüyerek geçmeme izin vermedin?" Allen biraz sinirli bir şekilde sordu.
Evet, Lord Noah. Kapının etrafı mayın tarlası. Onlardan birinin üstüne basabilirdiniz."
Allen geri çekildi ve Noah'ların ortalık yere bir giriş kapısı koymayacaklarını fark etti. Çok belliydi, fakat mantıklıydı. Kapıyı bir mayın tarlasının ortasına koyunca oraya kimse giremezdi.
"Şey, teşekkürler, sanırım." Allen kafasını kaldırdı ve Road'ın ona doğru hızla yaklaştığını gördü. Lero yanındaydı, kollarını açmış ve ona doğru yaklaşıyordu. Önce Lero durdu' Road ona doğru fırladı ve Allen ile birlikte yere düştü.
Allem kafasını çarpıp baş dönmesi hissettiğinde bağırdı. Bir çift yumuşak dudak ona kendini bastırdığında aklı durdu.
"Oh, Allen, o kadar korktum ki o pislik Cross seni aldı ve nereye götürdüğünü bilmiyordum. Kont ise beklememi söyledi. Daha kötü olmadan seni bulmak için gitmek istedim. başlamadın her şey bitmiş olacaktı. Ama Cross bana üç kere vurdu ve çok canım yandı! İyileşmek sonsuza kadar sürmüş gibiydi ama uyandığımda sen ve tüm exorcistler gitmiştiniz! Birilerini öldürmek üzereydim! Tyki tüm Avrupa'yı katletmeden önce beni durdurmak zorunda kaldı ve....... ve-" Road sadece sustu ve Allen'e sıkıca sarıldı. Allen onın tepkisi karşısında kısmen şok oldu. Yavaş yavaş oturdu. Road'ın kollarının beline sahip olmasına izin verdi.
"Ah, merhaba Road. Buraya nasıl bu kadar hızlı geldin?"
"Buralardayım." Road tişörtünün üstünden mırıldandı.
Bir süre böyle kaldılar. Lero hafifçe öksürdü ve Allen büyük bir kırmızılığa büründü.
"Bir masumiyet getirdim." Lero soluk soluğa idi ve Road Allen'den kollarını açıp sırıttı.
"Hissettim." Allen'i aradı ve pantolonunum cebinden masumiyet parçasının bulduğunda kıkırdadı.
Noah formunda genişçe sırıttı ve onu dışarı çekti. Yavaş yavaş yeşil kürenin etrafında parmaklarını kapattı. Allen Road'ın onu avcunun içinde sıkıp yok etmesini izledi. Road avcunu açtı ve yeşilimsi kum yığını aşağı düştü, kumlara üfledi ve uzağa uçarak havada süzüldüler.
Allen bilinçsizce yüzünü buruşturdu ve yeşil haç bulunan eli nabız gibi atmaya başladı. Road onları uzağa üflerken olanlardan habersizdi ama Lero Allen'in yüzünü yakından inceledi. Road ayağa kalktı ve Allen'i kaldırmak için sol elini uzattı. Bunu yapmak yerine Allen yerden yukarı kendini ittirip kalktı.
Masumiyetin yok olurken ona olanları Road'ın görmesini istemiyordu.
"Malikaneye geri gidiyoruz. Henüz yemek yemedik."
Allen rahat bir nefes aldı ve parlak bir şekilde gülümsedi.
"Tanrı'ya şükür. Yemeği kaçıracağımdan endişeleniyordum."
Road kıkırdadı ve Lero'nun üzerine zıpladı. Yere yakın uçarak geminin merkezine doğru giderken Allen yürüyordu.
"Hoşgeldin Allen-kun." Allen ve Road yemek odasına geldiklerinde Kont seslendi.
"Ah! Çırak geri dönmüş. Öldüğünü sanıyordum!"
"Hii, ölü! Ölü!"
Allen Jasdevi'nin yorumlarına gözlerini devirdi ve Kont'a hafifçe boyun eğdi.
"Geri döndüm." Allen belirtti.
Road onun yanından geçti ve kontun kucağına atladı. Kalım boynuna küçük kollarını sardı ve Kont'un omuzuna yüzünü gömdü. Kont sadece güldü ve sırtını okşadı.
"Kızım harika bir çocuk. Kendime söylemem gerekirse çok endişelendim. Road son birkaç saat boyunca sürekliç somurtuyordu."
Sheryll masada oturuyordu. Kenetlenmiş parmakları dudaklarında dinlenerek sevgiyle tatlı kızına bakıyordu.
"Somurtmuyordum Baba. Sadece kızgındım. Eğer birisi somurtuyor olsaydı, bu Tyki olurdu. Allen-kun için çok endişeleniyordu."
Road'ın gözlerinden kıvılcımlar çıktı ve Tyki'ye çatık kaşlarla baktı.
"Unutma, Avrupa'yı yok etmek isteyen sendin."
"Evet kızgındım. Ama somurtmuyordum. İkisi arasında büyük bir fark var. Köpeği tekmeler gibi etrafa tekme attığın yalan mıydı?" Road sırıttı.
Tyki hiçbir yorum yapmamaya karar verdi ve gözlerini devirdi.
Allen sandalyesine oturmadan önce büyük bir açlıkla yemekleri süzdü.
"Yani, Allen-kun. Kara Emir'de ki kısa ziyaretin nasıl geçti?" Kont sordu.
Allen içini çekti ve gözleri hala daha yemekteydi.
"Pekala, eski odamda uyandım ve sarhoş pislik Usta ile Lavi geldi. Bana bazı sorular sormaya çalıştılar. Sonra kız kardeş kompleksli Komui ve BaKanda kısa bir süre sonra gelip bana birkaç şeyler teklif ettiler. Açtım ve kapıdan dışarıya kaçmaya karar verdim."
Kont deli gibi Allen'in kelimelerine sırıttı ve Road gülmeye başladı.
"Yani," Kont başladı. "Nasıl masumiyeti elde ettin?"
Tyki gözlerini kırpıştırdı ve Kont'a baktı.
"Shounen masumiyet mi getirdi?" Tyki şaşkın bir şekilde sordu.
"Evet gemiye girdiğini hissettim."
"Yine de onu yok ettim! Hepsi gitti!" Road mutlu bir şekilde açıkladı.
Lulubell hariç herkes Allen'in hikayesini dinlemek için ona ümitle baktı.
"İyi bir çıkış kapısı ararken kayboldum ve yardım istemeye karar verdim. İki exorcist Miranda ve Chaoji'ye rastladım.
Miranda'ya yolu sordum, yol tarifini bitirecek ti Chaoji bana saldırdı. Beni gittikçe rahatsız etti, masumiyetini alıp onu öldürdüm. Şimdi fark ettim de sesi gerçekten de sinir bozucuydu. Sonra pencereden dışarı atladım ve bir gemi kapısı aramaya başladım. Son olarak Akumalar beni mayın tarlasının içinden geçirerek kapıya götürdüler ve buradayım."
Allen yemeklere bakmadan önce Kont'a kısa bir süre gülümsedi.
"Aslında çok açım. Öğle yemeğini yememizde bir sakınca var mı?" Allen mümkün olduğunca kibarca sordu.
Herkes hikayesini sildirdikten sonra kısa bir sessizlik oldu. Kont elini iki kere çırptı ve etrafına bakındı.
"Herkes yemeye başlayabilir! Rodı
lütfen sandalyene otur." Road içini çekti ve Kont'un kucağından aşağı kayarak Allen'in yanına kendi sandalyesine oturdu.
Allen önüne konan yemeklerden yemeye başladı. Yengeç, balık, patates, yeşil fasulye, (Biz ona taze fasulye diyoruz) köfte, spagetti ve başka bir sürü yemeği üç tane tabağa koydu. Tyki üç ekmeği yutarken Allen'i izliyordu.
"Yani, Shounen exorcist mi öldürdün? Bunu beklemiyordum." Tyki yorumladı.
Allen ağzındakini yuttu ve Tyki'ye baktı.
"Ne bekliyordun?"
"Hemen hemen her şeyi. Bu hariç."
"Neden? Bu kötü bir şey mi?" Allem sordu.
Kont hariç kimse konuşmadı.
"Tarafsız oldun Allen-kun. İlk görevin üzerine iyi iş çıkardın."
"Eh? Shounen'in görevimi vardı?"
"Evet Tyki. Allen'e bir exorcist öldürmesi emredildi. Ama Kont konuklarımızdan biri olmasını bekliyordu. O lanet Cross planlarımızı bozdu." Road yanıtladı.
Tyki mırıldandı ve Sezar salatasına geri döndü. Allen tabağını temizledi ve bir anlığına dikkate dağıldı.
"Tanrım, Shounen, daha ne kadar yiyebilirsin?"
Allen omuz silkti.
"Bir sürü."
Tyki gözlerini devirdi ve masanın diğer tarafından ikizlerin altın silahları ve birbirine tehdit etmesini izledi.
"Aptal Jasdero, ekmeği istediğimi söyledim! tereyağlı ekmeği ver!"
"Duh, Debitto, ilk ben aldım, hii!"
"Hayır ben ulaştım!" diye bağırdı Debitto.
"Hayır hii!"
Debitto silahını kaldırdı ve Jasdero'nun gırtlağına bastırdı.
Jasdero elindeki ekmeği bıraktı ve silahıyla Debitto'yu elmacık kemiğinden iterek cevap verdi.
Lulubell müdahale etmeseydi, muhtemelen birbirlerine ateş edeceklerdi.
"Kapayın çenenizi ve yemeğinizi yiyin!"
Jasdevi homurdandı ama silahlarını indirdiler. Masanın diğer ucunda Road kıkırdadı ve onların paylaşamadığı ekmek güçlerini kullanarak kendi boyutuna çekerek ikizlerden çaldı.
Jasdero bunu fark etmedi ve eli tereyağlı ekmeğine uzandığında onu bulamadı. Ayağa fırladı.
"Ekmek nereye gitti, hii!" Jasdero bağırdı.
Debitto mükemmel tereyağlı ekmek tabakta bulamayınca kaşlarını çattı ve Road'a doğrultarak tekrar silahını getirdi.
"Onu. Geri. Ver. Şimdi." Debitto ısrar etti.
Road güldü ve Jasdero yağlı ekmeğini kaybetmesi üzerine hızlı nefesler almaya başlamasını izledi.
"Bende değil." Road ısrar etti. "Tyki yedi onu."
"Ne? Road, ne? Ben yemedi-.."
"Bizim ekmeğimizi çaldın. Onu geri ver ŞİMDİ!"
Jasdevi silahlarını Tyki'nin kafasına doğru nişan aldı. Tehditkar bir şekil Tyki'yi süzüyorlardı.
"Sizin aptal ekmeğinizi almadım. Zaten beş saniye önce buradaydı! Beni görmüş olurdunuz!"
Allen lokmalarını yerken onların anlaşmazlıklarına sessizce güldü.
Bir tesadüftü, ama Noah'lar hakkında en sevdiği bölüm buydu. Her zaman aile gibi hissettiriyordı.
"Allen-kun?" Kont Seslendi. İkizlerden dikkatini uzaklaştırarak Allen Kont'a döndü.
"Orada koluna ne oldu?"
"Biraz ağrıyor. Gerisi iyi. Neden?"
"Yemek yerken sağ elini daha çok kullanıyor gibisin." Kont yanıtladı.
Allen kızardı ve kafasını aşağı eğerek eldivenli ellerine baktı.
"Şey. Benim için bir sorun yok."
"Hmmm, senin bana söylediğinden daha fazla rahatsız ettiğini düşünüyorum."
Allen sandalyesinde kıpırdandı ve kasvetle yemeğine baktı.
"Şey, Road masumiyeti yok ettiğinden beri beni rahatsız ediyor. Geçecektir eminim."
Kont yavaşça başını salladı ve bir peçeteyle ağzını sildi.
"O masumiyet hakkında bir şeyler yapmak zorundayız." Allen yemeğini bıraktı ve bir an için kolunu koruyucu bir şekilde tuttu. Ama çabucak bıraktı ve geri bir kaşık ile greyfurt almak için dışarı gitti.
Road sempatikçe Allen'in koluna baktı. Ona zarar verdiğini fark etmemişti. Allen'in kolunun titrediğini gördüğünde iki büklüm oldu.
Konuyu değiştirmek için ona verilen ev ödevini yapmayı istemediği hakkında gevezelik etmeye başladı. Tyki seve seve sohbete katıldı ve onun şansızlığı hakkında alay etmeye etmeye başladı.
"Bu sadece bir örnek, Road. İhtiyacın olan tüm notları ders kitabından alman gerekiyordu."
"Ama Tyki! Ders kitabı oldukça sıkıcı! Daha ilk cümlede takıldım kaldım!"
"Bu benim sorunum değil. Öğleden sonra bölüm okumak ve örneklere başlamak zorundasın."
"Fakat yapmam gereken iki çalışma daha var. Karekök öğreniyorum ama çarpma işlemi nasıl yapılır bilmiyorum."
Allen neredeyse ağzındakileri çıkaracaktı.
"Çarpma işlemi yapamıyor musun?" Allen sordu.
Road dudaklarını bir öpücük şeklinde büktü.
"Hayır, çok zor."
"Peki okulu nasıl geçiyorsun sen?"
Kont ve Lulubell her zaman ödevlerimi benim için yaptılar. Babamdan iyi nir öğretmen tutmak için ikna ettim." Road sırıttı.
Allen'den ter damlası düştü ve Sheryll mutlu bir şekilde öttü.
"Benim güzel Road'ım kendi çapında bir dahi! Donuk insan öğretmenler ondaki parlaklığı göremiyorlar! Sadece onun başarısız olmasına izin veremem!" Sheryll ağladı.
Road sadece gözlerini devirdi.
"Shounen hiç okula gitmediğini söylemiştin. Çarpmayı biliyor musun?" Allen başını salladı.
"Kara Emir'e ilk katıldığımda Bookman öğretti. Matematikte iyi olduğumu düşünüyorum. En azından daha basit şeyler de."
"Al~len-kun, bana öğretmek ister misin? Söylediğin her şeyi dinleyeceğime söz veriyorum."
"Oh, şey, muhtemelen iyi bir öğretmen değili-.."
"Bu çok iyi fikir bence. Road kendi yaşıtlarıyla muhtemelen daha kolay öğrenebilir." Lulubell belirtti. "Ben asla ona ulaşamadım, ama Allen ile Road kesinlikle bir şeyler öğrenebilir.".
Allen kızardı ve kendini yemeklerin arkasına saklamaya çalıştı.
"Önerin nedir Lulubell? Güzel kızımın Allen'e dikkat edeceğini mi düşünüyorsun? Çocuğu seviyor mu sence?" Sheryll çorba içinde kaşığı tutarak hafifçe sordu.
Lulubell sırıttı ve Tyki sessizce güldü.
b
"Bazı şeyleri geç görüyorsun Sheryii." Tyki mırıldandı.
Sheryll'in kafası Tyki'den Road'a çevrildi.
"Bu doğru mu?" Sheryll sordu.
"Mmm, onu seviyorum baba. Allen çok tatlı, değil mi?" Road genişçe sırıttı. Sheryll'in yüzü yavaş yavaş karanlık bir parlama ile açıldığında Allen kendini sandalyenin içine doğru çekti. Neredeyse kıskanç Noah'tan yayılan karanlık aurayı hissedebiliyordu ve bu onun sandalyesinde daha çok küçülmesine neden oldu. Sonunda Allen mümkün olduğu kadar geri çekilmişti ve Sheryll yavaş yavaş oturduğu yerden kalktı.
"Road'ıma ne yaptın?! Aklımı zehirleyip tatlı masumiyetini mi bozdun?!"
"Ne? Hayır! Ne yapıyorsun- Hayır!" Allen kekeledi.
Sheryll ikna olmuş gibi görünmüyordu, Allen'in aklını kontrolü altına almaya çalışıyormuş gibiydi ama Kont anlamlı bir şekilde öksürdü. Sheryll geri oturmadan önce Allen'i süzdü.
"Merak etme Sheryll. Yemeğini bitir." dedi Kont.
Sheryll sessizce kendi kendine homurdandı ama sıcak çorbasını yudumlarken geri gitti.
Öğle yemeğinin geri kalanı olaysız bir şekilde devam etti. Allen nihayet yemeği bitirdiğinde Road, Allen ve Tyki'yi aile odasına sürükledi.
"Benimle oynamanızı istiyorum."
Bacaklarından sürüklenmekte olan Tyki geri çekildi ve sinirli bir şekilde gülmeye başladı.
"Road gerçekten meşgulüm. Bu yüzden seninle oynayamam."
"Neyle meşgulsün?"
"Ummm, Allen ile....... poker oynayacağız! Ona söz vermiştim!" Tyki tekrar güldü.
Bacaklarından sürüklenmekte olan Allen Tyki'ye başını salladı, gözleri genişlemişti.
Road ile oynamak istemiyordu.
"Sadece sizin oyunuzu izlemek istiyorum. Oh, ve kesinlikle strip Poker oynamak zorundasınız. (Strip pokerde kaybeden üstünü çıkarır) bu eğlenceli hale getirir."
Tyki ve Allen bu sözlere irkildi ama her ikisi de kabul etti. Oyun süresince elbise giymek yoktu.
Road onları aile odasına çekti ve kahve masasının önünde bıraktı. Kartlar masanın üzerindeydi ve Road tatlı tatlı sırıttı.
Oyun başlamadan önce Road Tyki'nin kulağına eğilip fısıldamak için üzerine yürüdü.
"En iyisini yaptı Tyki-pon. Senin yenmene ihtiyacım var. Bir tek sen soyunursan bu eğlenceli olmaz." Road kıkırdadı ve Tyki kızardı.
"Kes sesini Road. Hoy Shounen! Bu sefer seni yeneceğim."
Allen siyah biçmine kaydı. (Belki de bilinçsizce) şeytanca sırıttı.
"İyi şanslar, buna ihtiyacın olacak..."
Ve böylece, poker oyunu başladı.(Yine ben...🙋😪 24. Bölüm gerçekten kısa olduğu için yarın saat 20.00 civarı yayınlamayı düşünüyorum bir aksilik olmazsa, çünkü gerçekten çok hastayım ve ilaçlar beni uyutuyor.😷 Beni 2.000 okunma sayısına ulaştıran sizlere teşekkür ederim. Hepinizi aishiterüüü!💕😍)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
INNOCENT MONSTER ( D. Gray Man)
FanfictionArkadaşlar bu benim ilk hikayem. Aynı zamanda ilk çevirim. Hikaye bana ait değildir. Yabancı bir fanfic sitesinde okuyup çok beğendiğim bir fanfictiondur. Gerçekten çok hoşuma gittiği için sizde okuyun istedim. Allen hapse atılır ve Tyki Mikk ile...