Lero konakta her kapıdan vızıldayarak geçti. Tyki'yi hiçbir yerde bulamayınca panik olmaya başladı. Sonunda, Lero Tyki'yi konağın dışında aramaya gitti. Binaların ve sokakların üzerinden uçtu. Sigara dumanı veya uçan kelebeklerden bir iz arıyordu. Tyki kelebeklerini bir yerde bırakmıştı. Lero, sonunda kıpırdanan kelebekleri farketti.
(Yazar Notu: kelebek grubuna ne deniyor? Ne diye seslenebiliriz?)
(Çevirmen Notu: bunu neden söylediğini bende bilmiyorum -.-)
"Sen, Tease! Efendin nerede, Lero?"
Tease yol göstermeden önce iki kez kanat çırptı ve konağa doğru yola çıktılar.
Lero sonra uçtu, grupla beraber Tyki'nin geçtiği kapıya kadar onları takip etti.
"Burayı zaten kontrol ettim, Lero!" İçini çekti ve kapıyı dürttü (sihirli bir şekilde) kapı açıldı. Tease odanın diğer tarafındaki gardıroba uçtu ve etrafında heyecanla çırpındı. Lero'nun kafası karıştı, onu açtı ve gerçek dünyaya açılan bir geçit olduğunu gördü. Tease uçtu ve Lero çılgınca takip etti.
Diğer tarafa çıktıklarında, yağmur altında karanlık bir sokakta kaldılar. Lero sağındaki binanın kirli penceresinin yanına döndü ve baktı. Dikkat çekmemek için uğraşıyordu. Yeteri kadar emindi, Tyki oradaydı, dört şişe kırmızı şarap ile çevriliydi. Diğer iki adamla kumar oynuyordu. Lero, Tyki'nin adamlardan birine çok yüksek sesle bir şeyler söyleyip güldüğünü gördü ve sarhoş olduğunu tahmin etti. Lero tekrar içini çekti ve cama kafasını vurdu. Tyki yukarı baktı ve Lero'yu gördüğünde gülümsedi. Saygılı bir şekilde parmağını kaldırdı.
"Bir dakika bekle."
Lero, Tyki'nin hızlı bir şekilde eli sonlandırdığını ve kapıyı işaret ederek rakiplerini kibarca selamladığını izledi.
Tyki onların yanından ayrıldı ve birkaç saniye sonra dar yoldan geçerek dışarı çıktı. Lero ve Tease onu bekliyorlardı.
"Ne oldu? Kont'un bir şeye mi ihtiyacı var?"
Tyki'nin sesi biraz geveleyerek çıkıyordu fakat davranışlarını kontrol ediyordu. Dört şişe şarap içmesine rağmen suratı sakin görünüyordu.
"Evet Lero! Earl misafirlerle ilgilenmeni istiyor."
Tyki içini çekti ve göğsüne elini uzattı. Düşen yağmur damlalarından yüzünü ve saçlarını korumak için siyah bir şapka çıkarttı.
"Exorcistler, ha? Tamam hadi gidelim."
Bir adım attı ve Tyki biraz yalpalıyordu ama yürüyüşünü düzeltti ve Lero'yu geçide giderken takip etti. Arkasında iki tane uçan Tease vardı.
Tyki'nin odasına geldiklerinde Tyki Lero'yu izledi.
"Bu geçit bir sır tamam mı? Hiç kimse bilmiyor. Sadece sen ve Kont biliyorsunuz."
Lero yutkundu ve kabak kafasını salladı.
"Neredeler?"
"Kim, Lero?"
"Exorcistler?"
"Oh, beni takip et!"♡♥♡♥♡♥♡♥♡♥♡♥♡♥♡♥♡♥♡♥♡♥
Gemi
Exorcistler beyaz binanın kapısını açtılar ve kendilerini başka bir boyutta bulmuş gibiydiler. Dışarıda gibi görünüyorlardı ama tüm mermer karolar dışında etrafta hiçbir şey yoktu.
Odada duran tahta kapı, bir çay seti ve çay ile dolu dört bardak yavaş yavaş havada süzülüyordu. Bunun dışında oda tamamen boştu. Kapı bir geçit olmalıydı.
"Hmm, bu boyutta acaba Toma ile iletişime geçebilir miyiz acaba? Yani demek istediğim Komui ile iletişime geçemiyoruz ve sadece aynı boyutta olduğumuz zamanlarda konuşabiliyoruz. Buradan belki bir sinyal iletmek mümkün olmayabilir."
Lenalee omuz silkti ve Lavi'yi yeni siyah bir golemi dışarı çıkarıp içindeki anahtarı çevirirken izledi.
"Merhaba, Toma? Beni duyabiliyor musun?"
Golemden küçük bir bip sesi geldi ve tam bir sessizlik içerisinde beklediler ama hiçbir sinyal bulamadılar.
"Şey, sanırım ben haklıydım." Lavi içini çekti.
Kanda havada duran çay setine doğru yürüdü ve sanki bir şeyler arıyormuş gibi onu süzdü.
"Ne, Yuu çaydanlık seni rahatsız mı etti?" Lavi alay etti.
Kanda'nın kaşları seğirdi ve Lavi'ye bakmak için döndü.
"Bana. Böyle. Seslenme."
"Pekala, tamam Kanda, fakat orada ne yapıyorsun?"
"Heryere bakıyorum ama sen.." Kanda homurdandı.
"Ah."
Lavi sırıttı ve ceketinin cebine golemi sıkıştırdı.
"Peki, ne yapmamız gerektiğini düşünüyorsunuz?"
"Sadece hızla içeri dalamayız, bunu biliyorum."
Lavi Lenalee'ye güldü.
"Evet, bir anda ölmüş olurduk. Hmm." Lavi elini çenesine koydu.
"Belki biz yapabiliriz... Hayır, eğer bunu yaparsak, her yere gidebiliriz. Merak ediyorumda... Hmm. Bu konu üzerinde durmalıyız. Belki oranın kapısıdır..."
Lavi düşüncelere dalmışken, Lenalee ise ona garip bir şekilde bakarak Lavi'nin ne düşündüğünü anlamaya çalışıyordu. Kanda Lavi'ye dik dik bakıyordu. Ayrıntıları vermediği için rahatsız olmuştu.
"Konuş. Baka Usagi."
"Heh? Oh, peki, o kapının konağın içine açılabilir bir kapı olduğunu düşünüyordum."
"Bu pek olası gözükmüyor. Geminin içine girdiğimizden beri burası sürprizlerle dolu."
"Tek sorun, yakalanma riskine giremeyiz ve eminim ki konağın içine girmek için deneyebileceğimiz farklı yollarda vardır. Ayrıca bazı yeraltı tünelleri de olabilir ve bunların içine gizlice girebiliriz ama nereye bakarak başlamamız gerektiğini de bilmiyorum. Sadece Moyashi olsaydı... Gemi hakkında çok şey biliyor."
"Che. Ama yok." Kanda belirtti.
Lenalee gözlerinde bir hüzünle baktı.
"Sözü açılmışken, merak ediyordum da Allen-kun iyimidir acaba?"
"Öyle umuyorum. Çok kötü görünüyordu. Road'dan bahsediyoruz."
Lenalee içini çekti ve omzuna kadar uzanmış olan saçlarının uçları ile oynamaya başladı. Lavi tekrar düşünmeden önce Lenalee'ye sempatik bir şekilde baktı ve kafasını yere döndürüp düşünmeye başladı. Oda birkaç dakika boyunca sessiz kaldı. Lenalee dizlerinin üstüne yere oturdu ve Kanda elini Mugen'in üzerine oturtarak tek bacağının üzerine eğildi. Gözü Lavi'yi izledi ve seğirmeye başladı.
"Otur, Lanet olası. Yürümeyi bırak." Kanda sonunda bağırdı.
Lavi oturmadan önce şaşkın bir bakış attı, bacaklarını çaprazladı. Daha fazla dakikalar geçti ve odada hiçbir ses çıkmadı. Lenalee kendi golemini çıkardı ve önündeki boş alanda, etrafında uçması onu eğlendiriyordu. Çaydanlık uzun zamandır havada duruyordu ve Kanda goleme bakıp kalmıştı. Lavi inledi.
"Biz ne yapıyoruz? Burası düşman bölgesi ve burada hiçbir plan yapmadan oturuyoruz. Allen'i kurtarmamız gerekmiyor mu? Bildiğim kadarıyla ölmüş bile olabilir! Dışarıdan nasıl bir şeyler bulacağız?"
"Baka Usagi. Eğer bilgi istiyorsan, casusluk için bir golem gönder."
Lavi dondu ve Kanda'ya döndü, yavaş yavaş gülümsemeye başladı.
"Ve bu fikrin varken on dakika önce neredeydin?" Lavi sinirli bir şekilde sordu.
"Che. Hiç sormadın."
Lenalee homurdandı ve parlak kızıl saçlarını parmağıyla ayıran Lavi'ye gülümsedi.
Lavi kendini sakinleştirdikten sonra tekrar golemini çıkardı ve basının etrafında uçmasına izin verdi.
"Erm, golem?"
Siyah golem etrafında çırpınıp duruyordu ve Lavi'nin yüzünün önünde durdu. Yerini korumak için kanatlarını çırpıyordu.
"Köşkün etrafında uçup Allen'e bakmana ihtiyacım var. Eğer onu görürsen, geri dön ve bana rapor ver."
Golem aşağı yukarı sallandı ve kapıya uçtu. Lavi ona doğru yürüdü, kapıyı araladı ve golem fırladı. Lavi kapıyı kapattı ve diğer ikisine döndü.
"Her on dakikada bir Allen orada mı diye kontrol etmek için kapıyı açacağız."
Lenalee başını salladı.
"Şimdi ne olacak?"
Lavi bir an için sessizleşti. Cebinden taze bir meyve çıkardı.
"Şimdi yiyeceğiz."
Lavi mermerin üzerine oturmadan önce sırıttı. Ceketiyle meyveyi temizledi ve Lenalee'de aynı şeyi yaptı. Meyveler küçük bir yığın halinde yerde duruyordu. Kanda onlara baktı, yine yüzünde sorunlu bir tavır aldı.
"Ne bakıyorsun? Aç değil misin?"
Kanda bir şeyler mırıldandı ve kafasını çevirdi.
"Ha?" Lavi sordu.
"Soba değil." Kanda biraz daha yüksek sesle söyledi.
Lavi yüksek sesle güldü ama sesi gitmesin diye sessizleşti.
"Tamam. Eğer miden çok yüksek sesle guruldadığı için yakalanırsak beni suçlama."
Kanda biraz homurdandı ve yürümeye başladı.
"Hey, nereye gidiyorsun?" Lavi seslendi.
"Keşfetmeye." Kanda tek kelimelik cevap verdi.
Lenalee sadece omzuna silkti.
"Burada kaybolamaz değil mi? Çünkü burası oldukça boş." Lavi katıldı ve ikisi birlikte akşam yemeğini yemeye başladılar. Lavi Kanda'ya biraz ayırmaya karar verdi. Ne olur ne olmaz diye onların üçte birini ayırdı ve düzgünce yere koydu. Kanda gelmeden önce on dakika boyunca Kara Emir hakkında konuştular. Lavi'nin kafası karışık gibiydi.
"Ne?" Lavi sordu.
"Che. Diğer taraftan gittim ve buraya geldim."
Kanda'nın soldan gittiğini düşününce, ters yönden geldiğini fark ettiğinde Lavi başını kaldırdı.
"Bir çember içerisindeyiz sanırım."
"Kanda biraz istersin diye sana yiyecek bıraktık. Çay var ama soğumuş olmalı." Lenalee çay hakkında konuşurken termosu ona fırlattı.
(Termosu nerden buldunuz? -.-)
Kanda sessizce termosu yakaladı ama ona ayırdıkları yiyecekleri gözardı etti. Lavi içini çekti ve yiyecekleri geri topladı.
"Tanrım, Yuu-chan her zaman soba yemekten sıkılmadın mı?"
Kanda'nın gözü seğirdi ve Lavi'ye ters ters baktı.
"Sana ne demiştim Baka Usagi?"
"Ne demek istiyorsun Yuu-chan? Bana hiçbir şey söylemedin." Lavi masumca gülümsedi.
Kanda çay setini yere koydu ve yavaş yavaş Mugen'i kılıfından çekti. Lavi'nin gözleri büyüdü ve Kanda'nın kılıcından rahatsız oldu.
"Tamam tamam Yuu, sakin ol."
Lavi bunu söylememeliydi. Kelimeler ağzından çıkınca, Kanda ileri atıldı ve kılıcını aşağı indirdi. Neredeyse Lavi'nin başını vuracaktı. Lavi son anda başını eğdi, sırıtıyordu.
"Dikkat et , kılıçla oyun olmaz!"
şimdi her şeyi daha da kötü yapıyordu. Kanda bir şeyler mırıldandı ve yanan böceklerin uğultusu kılıcını dışından geldi. Cehennem böcekleri de Lavi'nin etrafında daireler çizerek onu takip etti ve Lavi'nin yüzündeki sırıtış kayboldu. Böcekler sırtını dişlediler. Sivri dişler sırtına ve omzuna gömüldüğünde Lavi yakalandı, bağırmaya başladı.
"Ov!! Özür dilerim, Özür dilerim!" Lavi yalvardı. Kanda Mugen'i kılıfına soktu ve böcekler duman olup kayboldular. Aniden, yeni bir ses onlara seslendi.
"Oh, Özür dilerim, kötü bir zamanda mı geldim?"
Lenalee ayağa fırladı ve korku içinde kapının önünde duran Tyki Mikk'e baktı. Gülümsüyordu ve Lero arkasında ciddi bir şekilde uçuyordu.
"Sen nasıl-?"
"Nasıl bulamazdım, tatlım? Siz Exorcistler kendinizi oldukça belli ediyorsunuz. Gemiye girdiğinizi farketmediğimizi mi sandınız? Earl, sizin küçük masumiyetlerinizin geçit aracılığıyla ortaya çıktığından beri farkındaydı. Giriş bulduğunuz için sizi takdir ediyorum. Exorcistlerden daha azını beklemiyordum."
Tyki muzipçe gülümsedi ve özellikle Lavi'ye baktı.
"Bookman Jr'un seninle olma çabası."
Lavi gözlerini kıstı.
"Sen... sarhoş musun?" Lavi aniden sordu.
Tyki'nin yüzündeki gülümseme kayboldu ve titredi.
"Sarhoş değilim." Dişlerinin arasından konuşmaya başladı. "Keşke olsaydım. Eğer olabilseydim, bugün gördüklerimi unutmak isterdim."
Exorcistler ona şaşkınlıkla baktı ama Lero Tyki'nin önüne geçebilmek için etrafında uçuştu.
"Bunun Allen-kun ve Road-tama'nın randevusuyla ilgisi mi var?"
"Öyle de diyebilirsin." Tyki homurdandı.
Lero'nun söylediğini duyunca Lenalee'nin nefesi kesildi.
"N-ne?"
"Ah, evet. Son katılan üyemize senin bağlı olduğunu unutmuşum. Evet, ah, Road ve Allen oldukça yakınlar diyebiliriz."
Tyki'nin sesi sakin olmasına rağmen titredi ve sallanmaya başladı.
"Biraz yakın olduklarını söylemeliyim." Tyki fısıldadı. Sözlerini sadece Lavi duydu. Lenalee Tyki'ye şok olmuş bir biçimde bakarken onun yalan söylediğine dair ipucu bulmaya çalışıyordu.
"Bu gerçek olamaz!" Diye bağırdı.
Tyki kafasını çevirdi ve şeytanca gülümsedi.
"Evet. Dünya bazen hiç adil değil, değil mi Bayan Lenalee?"
Tyki onun adını söyleyince Lenalee hafifçe hırladı.
"Ne istiyorsun Mikk?" Lavi sordu.
"Şey, sıkıldım ve düşündüm ki benim biraz oynayabilirsiniz?"
"Che. Sarhoş bir adamla savaşmam ben."
Tyki Kanda'nın sözleri üzerine sinirlendi ama belli etmedi.
"Belki de kendimi tekrarlamalıyım. Fakat ne yazık ki sarhoş değilim. Sarhoş bile olsam, seni her zaman yenebilirim, kız Samuray."
Kanda Mugen'i sıkıca kavradı ve yüzü seğirerek Tyki'yi izledi.
Aniden, Lenalee masumiyetini aktifleştirdi ve yüzünde öfkeyle Tyki'ye doğru hamle yaptı. Tyki Lenalee'nin öfkeli yüzünü görünce gülümsedi. Ona yeteri kadar yaklaştığında, Lenalee'nin botlarını tuttu ve onun, göğsünü tekmelemesini durdurdu. Lenalee etrafına uzanmış diğer bacağıyla onu tuttu ve Kanda'ya fırlattı. Kanda yoldan çekilmeye çalıştı ama bir bowling topu gibi vuruldu.
Yerde kendine gelmek için çalışırlarken Lavi çekicini çıkardı ve Tyki'nin kafasına indirdi. Tyki kaçmak yerine, yerin içine battı, çekiç sadece yere çarptı. Tyki yerden doğrudan Lavi'nin arkasına geçti ve kolunu yakalayıp etrafında döndürüp büktü. Lavi kolunda bir şeyin çatlama sesini duyunca bağırdı. Tyki onu bıraktı, Lavi yere düştü ve kırık kolunu tuttu.
"Lavi!" Diye bağırdı Lenalee.
Yere indi ve tekrar Tyki'ye doğru atıldı. Onun erişemeyeceği bir yerde olduğuna dikkat ederek Tyki'nin yüzüne bir rüzgar fırlattı ve geçtikleri kapıya uçarak onu itti.
Bu kargaşa içinde Lero, herkesin başı üzerinde uçtu bu yüzden orada kaldı. Tyki hala kendini toparlamaya çalışırken Lenalee yukarı zıpladı ve Tyki'nin vücudu üzerine yoğunlaştı. Tyki'nin midesini tekmelemeyi hedefledi. Ona vurmak için hazırdı ama birkez daha, Tyki zeminin içine battı. Lenalee kendini durduramadı ve yere ayaklarıyla girip büyük bir çukur oluşturdu.
"Vay canına. Kıskançlık çok güçlü bir duygu. Senin masumiyetin duygularınla çalışıyordu değil mi?"
Tyki yerden kapının arkasında ortaya çıktı.
"İlk illuzon! Cehennem böcekleri!"
Böcekler Kanda'nın kılıcından çıkarak Tyki'ye doğru uçtu. Tyki onların etrafında manevra yaparak onlardan kolayca kurtuldu. Tekrar yere batmadan önce Kanda'ya gülümsedi. Aniden, Tyki'nin yüzü, önünde ortaya çıkınca içgüdüsel olarak geri sıçrayıp kurtuldu ama Tyki gömleğini yakaladı. Kanda'nın midesine kolunu soktu ve çok hızlı bir şekilde midesinde küçük bir delik açtı. Exorcist ağzını kapadı ve yere düştü. Midesini ve boğazına gelen kanı tuttu.
"Kanda!" Lenalee çığlık attı.
Hem Lavi hem Kanda yerden kalkmaya çalıştılar ama Kanda hareket edemedi. Lavi ise yavaştan hareket etmeye başladı. Tyki onun hareketlerini farketti ve mücadele eden Bookman'a yürüdü. Lavi'nin göğsüne ayağını koydu ve onu yere çarptı. Lavi'nin iki kaburgası kırıldı.
Lavi bağırdı ve ağzından kanlar akmaya başladı.
"Ah, merak etme, sadece birkaç kırık kemiği var. Kız Samuray ise çok iyi olacak. Son derece hızlı iyileşir diye duydum. Şimdi sadece sen ve ben varız Bayan Lena."
Tyki ona abisinin seslendiği şekilde seslenince öfkeyle çığlık attı. Birkez daha Tyki'ye koştu. Aklı uyuşmuştu. Aklı başında değildi, aklında sadece öfke vardı. Tyki onun öfkesine güldü ve tekmesinden kaçtı. Lenalee onu geçerek yerin içine girdi. Tyki ona doğru yürüdü. Lenalee yavaş yavaş kalktı ama kafasını yere vurduğu için başında keskin bir ağrı hissetti. Başını kaldırdı ve Tyki'nin ona yaklaştığını gördü. Yeterince yaklaştığında, onun kafasına vurdu ve ona kendini savunma fırsatı bile vermeden Lenalee'yi bayılttı.
"Çok kolay oldu... senin odana alalım bence. Lero?"
Lero onun yanına uçtu.
"Evet, Lero?"
"Onları taşımak için bana yardım eder misin?"
Lero şaşkınlık içinde başını eğdi.
"Onları Allen ve Road'dan saklayalım."
Lero terleyerek altında bilinçsizce yatan Lenalee'yi üstüne aldı. Tyki birkaç Tease çıkardı ve onlara Lavi'yi taşıma emri verdi. Beslenme dürtüsüne direnerek Tease yerde yatan exorcistin yanına uçtu ve kelebek bulutu onu kaldırdı. Tyki ise Kanda'ya gitti. Yakasından tuttu ve omzunun üzerine aldı.
"Hmm, bodrumda üç boş hücre olduğunu düşünüyorum." Tyki yorumladı.
Kapıya doğru yürüdü. Lero ve Tease ise onu takip etti. Tyki kapıyı açtı ve başka bir sokağa çıktı. Bir yere gitmeden önce, Tyki konağın penceresine baktı ve el salladı.
"Tyki-tama?" Lero sordu.
"Sadece Kont'u selamlıyorum."
Tyki her zamanki gibi Kont'u göremiyordu ama onun her zaman pencereden izlediğini biliyordu, bu yüzden 'görevin' başarılı olduğunu göstermek için el salladı.
"Tamam. Hadi gidelim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
INNOCENT MONSTER ( D. Gray Man)
FanfictionArkadaşlar bu benim ilk hikayem. Aynı zamanda ilk çevirim. Hikaye bana ait değildir. Yabancı bir fanfic sitesinde okuyup çok beğendiğim bir fanfictiondur. Gerçekten çok hoşuma gittiği için sizde okuyun istedim. Allen hapse atılır ve Tyki Mikk ile...