(Bu bölüm benim filler bölüm diyebileceğim bir bölümdü. Yazar kafayı sıyırıp biraz fantazi kasmak istemiş. AllenxRoadxTyki üçlemesi var. İyi okumalar.)
"Hissettin mi, Kont?"
"Evet, Tyki-Pon. Şu exorcistler kolay kolay pes etmeyecekler gibi görünüyor."
"Geminin içine girmelerine şaşırdım. Masumiyet kullanmayacak kadar akıllı olduklarını sanırdım." Tyki içini çekti ve sigarasından bir fırt aldı.
Kont güldü ve ellerini iyice sıkarak elindeki pembe şemsiyeye sıkıca yapıştı.
"O lanet olasıcalar On Dördüncü'yü benden alabileceklerini sanıyorlar."
Tyki Kont'un yüzüne baktı. Şimdiye kadarki gülüşü azalmış, hırıltılı bir şekilde bakıyordu. Gözleri garip bir ışıkla parladı ve Tyki bir noktada dondu. Kont pencereden dışarı bakıyordu.
"Peki Tyki-Pon, Allen-kun ve Rodo-chan'ın sana kız üniforması giydirdiklerini duydum."
Tyki'nin yüzü kızardı ve başka yöne baktı. Sigaranın dibindeki dumanı teneffüs etti.
"Planın bir parçası değildi. Hiç kimseye elbise giydirmeyecektik ama son dakikada Shounen her şeyi değiştirdi. Hepsinin Road-ın planı olduğuna eminim. Shounen asla bir planı bu kadar acımasız hale getirecek kadar acımasızca düşünmezdi."
"Ah, ama onu öldürmeye çalıştığın için intikam aldığını söylemedi mi?"
"Onu NEREDEYSE öldürüyordu! (Gönderdiği akumadan bahsediyor.) Hiç kimse ölü ya da diri olmanın arasındaki farkı bilmiyor mu? Gah!" Tyki öfkeli bir şekilde konuştu ve gülen Kont'u yalnız bırakarak odadan dışarı çıktı. Tyki odadan çıktıktan en az bir dakika sonra, Kont arka pencereden baktı.
"Anladınız mı exorcistler? On dördüncü benim."Allen odasından çıktıktan sonra Road'ı izledi. Tyki'nin odasına gitmek için ondan rehberlik etmesini istediğinden beri nerede olduğu hakkında bir fikri yoktu ve bunu dert etmedi. Koridorda yürüdükleri bunca zaman boyunca Road Kont için yaptığı şarkıyı mırıldandı. Allen zar zor şarkıyı hatırladı ve sözlerin hepsini de hatırlamıyordu ama sonra bir kağıttan okuyormuşçasına şarkı sözleri aklına gelmeye başladı. Sonunda, Allen de Road ile birlikte mırıldanmaya başladı. Şarkıyı öncekinden ürkütücü ve unutulmaz yapıyordu. Allen Road'ın arkasında olduğu için, Road ile mırıldanmaya başladığında onun yüzüne yayılan büyük sırıtışı görmedi. Road yavaşladı ve Allen'in elini yakaladı. Çocuk gibi ileri geri sallandı. Allen Road elini tuttuğunda kızardı ve Road tekrar şarkının sözlerini mırıldanmaya devam edince Allen elini tuttuğunu unuttu.
Sennen ko ha Sagashiteru
Daijina hearto sagashiteru
Anata wa atari?
Tashikameyo
Sennen ko ha Sagashiteru
Daijina hearto sagashiteru
Watashi wa azure
Tsugi wa dare?
Anata wa atari?
Tashikomeyo
Şarkı bittiğinde Allen Road'dan, onu alkışlamak için elini çekti. Road şakacı bir şekilde eğildi ve Allen'in kolunu yakaladı.
"Bu şarkıyı benim yazdığımı biliyor muydun?"
"Tahmin etmiştim."
Road kıkırdadı ve Allen'in kolunu daha da sıkmaya başladı, bunun üzerine Allen yine kızarma başladı.
"Er, Road? Tyki'nin odasına yaklaşıyor muyuz?"
Road kafasını kenara eğmeden önce parlak gülümsemesi yanıp sönüyordu.
"Tyki'yi unut. Randevuya çıkalım Allen-kun!"
Allen yerinden sıçradı ve kendini Road'dan çekti ve öfkeli bir şekilde kızardı.
"Bir r-randevu? R-Road, b-bu biraz, um," Allen Road'dan yüzünü saklayarak kekeledi.
"Neden olmasın?" Road gülümsedi, Allen'e yakınlığı arttı. "Seni daha önce öptüm! İki kez de sen uyurken yanaklarından öpmüştüm."
"Ben uyurken mi?" Allen bağırdı ve ona yaklaşan Road'dan utangaçlıkla uzaklaştı.
"Haha! Sadece şaka yapıyordum. Uykunda seni öpmedim. Henüz." Road son kısmı fısıldadı ama Allen'in hassas kulakları için duyulabilir bir sesti. Buğulu ses Allen'in kulağına geldi ve neredeyse yüzüne yayılan ısıyı hissedebiliyordu. Kalbi yüksek sesle ve hızlı bir şekilde, sanki yerinden fırlayacakmış gibi atıyordu.
"Uykunda seni öpmemi ister misin?"
Road masum bir şekilde sordu. Allen tekrar yerinden fırladı ve yere düştü. Şimdi, ayaklarının dibinde duran Road ise ona emekleyerek yaklaştı. Yavaş yavaş Allen'in dizleri üzerine düştü ve Allen'in vücuduna eğildi. Yüzü sadece Allen'in yüzüne dönüktü.
"Ya da şimdi öpüşebiliriz..." Road boğazından köpürüyordu ve kahkahasını bastırmaya çalışıyordu. Allen'in tepkisi paha biçilemezdi. Bağırdı ve başını geriye çekmeye çalıştı ama kafasını sadece arkasındaki duvara vurdu. Daha fazla geriye gidemedi. Road ise üzerindeydi. Daha yakına ve yüzüne daha da yakınlaştı. Yüzünü çocukça bir gülümsemeye boyadı. Eğildi ve alnını Allen'in alnına koyarak burnunu da Allen'in burnuna değdirdi. İkisinin gözleri birbirine çok yakındı. Allen ateşli altın gözler dışında başka bir şey göremedi ve kendi gri fırtınalı gözleri onunkilere bakıyordu.
"Oy! Orada neler oluyor?"
Anide, Road'ın yüzündeki gülümseme eridi ve kızgın bir surat oluşturdu. Arkasında bir mum sürüsüyle saldırganlık gösterdi. Road'ın yüzü hareket etmedi, bunun yerine Allen'in gözlerine bakmaya devam etti. Onun kaçmasına izin vermiyordu.
"Tyki," Road mırıldandı. "Defol git."
Tyki geniş gözlerle zeminde duran gençleri izliyordu. Zar zor önünde süzülen tehditkar mumları farketti.
"Ne yapıyorsun Shounen?"
Tyki onlara doğru yürümeye başladı ama, iki mum omuzlarına uçarak geldi. Tyki içinden geçmeleri için izin vermedi ve keskin mermi gibi olan mumlar omuzlarına saplandı. Onları geri çekti,yere düştüklerinde Tyki'de geri çekildi. Kesilen bölgesi iyileşti ama gömleği şimdi yırtık ve kanlıydı.
"Bunun için teşekkürler Road. Neden Shounen'i baştan çıkarmaya çalışıyorsun?" Bunu söyler söylemez Allen geri çekildi ve verdiği mücadeleyle kaçmaya devam etti. "Onun iradesine karşı mı?" Tyki çarpık bir şekilde ekledi.
"Kendi iradesine karşı değil, bunu kendisi de istiyor, değil mi Allen-kun?"
Allen hiçbir şey söylemedi ama ona da cazip geliyordu. Hala kendi arasında sadece birkaç santimetre olan Road'ın pembe dudaklarına baktı. Sıcak nefesi yüzünü gıdıklıyordu ve dudakları şekerle tatlı kokuyordu.
"Kıskanıyor musun Tyki? Böyle yapacağını bilmiyordum!"
Tyki kızardı ama Noah formu içinde olduğu için görmek daha zordu. Gri derisi kırmızılığı sakladı ama yinede yanakları ipucu veriyordu.
"Hayır! Road, değilim- Ne düşünüyorsun?"
Road gülümsedi ve Allen'in yüzünden çekildi. Ona nefes alması için bir şans verdi.
"O zaman bunu yaparsam sorun olmaz."
Road Tyki'den Allen'e geri döndü ve onu dudaklarından öpmeden önce sırıttı. Allen şaşırdı, sadece Road'ın istediğini yapmasına izin verdi. Road onun kucağına ata biner gibi oturmuştu. Allen kaskatı kesildi ve Road Allen'in dudaklarını kendine çekti. Tyki onlardan birkaç metre uzakta onları durdurmak ya da kaçıp kaçmamak arasında karar vermeye çalışıyordu. Sonunda, birkaç saniye sonra, Road kendini geri çekti, derin derin nefes aldı. Allen ise kıpkırmızıydı ve aynı bir domatese benziyordu. Dudakları sanki hâlâ öpülüyormuş gibi donuktu. Road sırıtarak Tyki'ye tekrar baktı.
"Görüyor musun? O da bir şey söylemedi."
Tyki'nin çenesi tamamen açıldı ve halen yanan sigarası yere düştü.
"Road, onun k-kardeşin olması gerektiğini biliyorsun, d-değil mi?"
"Kan bağımız yok! Zaten umrumda da değil. Senin de yok değil mi Allen?"
Yavaş yavaş Allen kafasını salladı, hâlâ suskundu. Road kıkırdadı ve ona sarıldı, başını göğsüne koydu. Allen'in kalp atışlarını uçan bir kuşun kanatları gibi duyunca baş döndüren gülümsemesi daha da büyüdü. Allen onu kucaklayan ya da iterek kendinden uzaklaştırmak arasında gidip geldi ama yine de ikincisini yapacak cesareti yoktu. Bunun yerine hiçbir şey yapmadı. Road zemine bırakılmış gevşek kolu yakalayıp iyice sokuldu. Tyki izledi ve göğsünde yükselen kıskançlığı aşağı itmeye çalıştı.
"Hayır! Shounen'i sevmiyorum! Umrumda değil! Umrumda değil! Bu beni rahatsız etmiyor! Evet, geri döndüğümde bunu Shounen'in beni kandırmaması için sonra kullanabilirim. Evet, kıskanç değilim..."
Tyki aklıyla savaştıktan sonra arkasını döndü ve elinden geldiğince hızlı bir şekilde ayrıldı. Road'dan gelen keyifli kıkırdamaları görmezden gelmeye çalıştı ve Road onu izledi.
"Sonra görüşürüz Tyki!"
"Acaba kaç sigarayı birden içebilirim? Hayır, içkiye ihtiyacım var. Belki bunların hepsini unutacak kadar sarhoş olurum."
Ama bunların hepsini unutmayacağını biliyordu ve bara gitmek için bir Ark kapısına koştu. Poker oynayarak her şeyi unutmayı deneyecekti. Bu arada Road, hâlâ Allen'e sarılmaya devam ediyordu.
"R-Road? Neden? Neden b-böyle bir şey-?"
"Çünkü seni seviyorum Allen-kun!"
Road bir süre aynı pozisyonda oturdu. Tekrar mırıldanmaya başladı. Allen de sonunda sakinleşmeye ve rahatlamaya başladı. İkinci kez kalp şarkısını mırıldandıktan sonra Allen'in göğsünden ayrıldı. Ayağa kalktığında Allen'e yardım etmek için elini uzattı.
"Biraz yemek ye ve sonra restorants randevuya gidelim."
"O zaman burada yemek yememin anlamı ne?" Dedi Allen, aslında Road ile randevuya gitmek zorunda kalacaktı.
"Peki, çok fazla yediğin için muhtemelen şefler daha fazla mesai yapmak zorunda kalacaklar. Bu yüzden bir tabak sipariş verip benimle birlikte yiyebilirsin."
Allen kızardı ve başını salladı.
(Yazar Notu: Her şekilde kızarabiliyor.)
Road, elinin Allen'in elinden ayrılmasına izin vermedi ve akşam yemeği için odaya yürümeye başladı. Sonunda, Kont'u sallanan bir sandalyede pencerenin yanında otururken buldular, Lero ile sohbet ediyordu.
"Merhaba çocuklar, Nasılsınız?" Kont'un ışıltılı gözlerinde Allen göründü ve muzip bir şekilde sırıttı.
"Oh, Millenie! Allen beni randevuya çıkaracak! Bu harika değil mi?"
Allen'i zaten aşağı dönük pembe yanakları, iyice kırmızı oldu.
"Road-tama! Allen senin kardeşin Lero! Ne düşünüyorsun Lero!" Lero bağırdı.
Road sadece gülümsedi ve Allen'in koluna sarıldı. Kont güldü.
"Mantıklı. Koridorda olanlardan sonra,"
Road kıkırdadı ve Allen yere baktı. Kont'un bunu nasıl bildiğini merak etti.
"Allen-kun sana güzel bir yemek hazırladım. Randevudan önce biraz doyabilirsin. Hadi ye!"
Allen başını salladı ve onlara yakın bir sandalyeye oturdu. Road arkasından geldi ve onun yemek yemesini hayranlıkla izledi. Bütün tabaklar yemekle doluydu ama beş dakika içerisinde bütün tabaklar temizlenmiş oldu. Sonunda Allen bitirdi ve ağzını peçeteyle sildi. Sabırsızlıkla, Road Allen'i sandalyesinden çekip bir kapı açtı.
"Sonra görüşürüz Millenie!"
Kont'un sırıtışı daha geniş bir hal aldı ve Road ile Allen gemiden kayboldu.
"Şuanın exorcistlerin yanına gitmek için iyi bir zaman olduğunu farkettim." Tekrar dışarı baktı ve tehditkar bir şekilde güldü. Sokakta koşup duran üç exorcisti izledi ve beyaz bir binaya girdiler.
"Lero, Tyki'ye misafirlerimizi selamlamasını söyleyebilir misin? Oh, bir de Allen'in kaydını tutmasını söyle. Allen-kun'un ne yapacağını görmek istiyorum."
Lero Kont'un söylediklerinin tamamını anlamadı ama yine de Tyki'yi bulmak için uçup gitti. Tabii Tyki'nin bir bara içmeye gittiğini bilmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
INNOCENT MONSTER ( D. Gray Man)
FanfictionArkadaşlar bu benim ilk hikayem. Aynı zamanda ilk çevirim. Hikaye bana ait değildir. Yabancı bir fanfic sitesinde okuyup çok beğendiğim bir fanfictiondur. Gerçekten çok hoşuma gittiği için sizde okuyun istedim. Allen hapse atılır ve Tyki Mikk ile...