Ben çevirirken ağladım, sulu göz olmaya başladım sanırım..😔
Allen halsizce gözlerini açtı ve kendini tanıdık bir hücrede buldu. Etrafına baktı, Tyki ve Road'ın onu bir hafta önce buradan aldığını hatırladı.
Tüm vücudu üçüncü Exorcistlerin kâğıtları ile kaplıydı. Allen onları çıkarmak için bir şarkı bulmaya çalıştı, ama aradığı gibi, zihni bulanıktı ve Neah'ı duyamıyordu. Sessizce inledi ve yana kaydı. Cross'un yaralarını hissediyordu. Göğsündeki acının iğneleyici olduğunu ve yaklaşık bir saatten az bir süredir bilinçsizce yattığını söyleyebilirdi.
Aniden, düşünceleri Road'a döndü, sinirli bir şekilde etrafa baktı, sadece karanlıkta gizlendiğini umuyordu. Ne yazık ki, çok güçsüzdü ve duvara doğru ilerlemeye çalıştı.
Ayak sesleri gelmeye başladı ve sadece iki dakika sonra merdivenlerden indi, kapının önünde durdu. Kilit sesi geldi ve kapıyı sessizce açtı. Onların herhangi bir müdahalesinden önce, Timcanpy hücrenin içine fırladı ve Allen'in kafasına çarptı.
"Sen gittiğinden beri kaybolmuş yavru köpek gibi davranıyor." Cross altın golemi takip etti. AllenTimcanpy'nin seğiren kuyruğunu görmek için gözlerini yukarıya kaydırdı ama gözleri arka kapıya dikilmişti. Cross'un arkasındakiler onu arkadan sardılar ve Allen'in etrafında yarım daire oluşturdular. Komui'nin en sağında bereli olan yerinde duramıyordu, yanında Reever vardı ve arkasında bir şey saklıyor gibiydi. Cross'un diğer tarafında ise Link vardı.
"Seni görmek güzel Allen-kun." Komui başladı. Allen kibarca başını salladı ama Cross'a olan dik dik bakışlarını korudu.
"Bizimle gel, Red." Cross üzerine yürüdü ve Allen'i yakasından tuttu. Allen nefesini dışarı vermek için mücadele etti ve bacaklarıyla onu tekmelemek için bir yol buldu. Cross durdu ve Allen'e sırıttı. Reever'a işaret verdi ve elinden kaymakta olan ağırlığı da tutuyordu. Allen gözlerini kısarak loş ışığı inceledi ve birini farketti. O kişi bilinçsizdi.
"Eğer kız arkadaşının iyi olmasını istiyorsan uslu olmayı deneyebilirsin." Cross pişkin pişkin konuştu. Allen daha yakından baktı ve mavi diken gibi saçların Reever'ın omzunda dinlendiğini gördüğünde o kişiyi tanıdı.
"Road!" Allen çırpınmaya devam etti ama bu sefer Road'a ulaşmaya çalıştı. Cross Judgement'i dışarı çıkardı ve Road'ın kafasına doğrulttu. Reever geri çekildi ve tehdit eden silahtan uzaklaşmaya çalıştı. Allen dondu ve silahı süzdü.
Bu yüzden, Allen ayağa kalktı ve itaatkâr bir biçimde sessizce oradan çıkmakta olan Cross'u takip etti. Endişeyle ona bakıyordu. Reever ve Road sağındaydı, Komui ise solunda. Link Allen'in arkasından geliyordu herhangi bir davranışında onu yakalayacaktı.
Merdivenlerin sonuna yaklaştılar ve boş koridora indiler. Herkes dışarıdaki savaşla meşgul gibiydi. Allen sürekli Road'a baktı, uyandığında onun iyi olmasını diliyordu. Fakat onunda aynı şekilde kendisinde olduğu gibi kâğıtlarla sarılı olduğunu fark etti. Road'ın onları dışarı atıp atamayacağını merak etti. Road'ın onun gibi bulanık düşünmesi daha olasıydı.
Yol boyunca kimse konuşma başlatmaya çalışmadı, ancak Allen Komui'nin birkaç bakışına maruz kaldı. Onları görmezden geldi ve sadece Cross'un başının arkasıyla Road'ı izledi. Henüz kimse harekete geçmemişti. Allen, silah yarası dışında kafasında garip bir ağrı hissetti. Donuk, zonklama hissi vücudunu salladı ve yere bakmak için kafasını döndürdü ve kararlıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
INNOCENT MONSTER ( D. Gray Man)
FanfictionArkadaşlar bu benim ilk hikayem. Aynı zamanda ilk çevirim. Hikaye bana ait değildir. Yabancı bir fanfic sitesinde okuyup çok beğendiğim bir fanfictiondur. Gerçekten çok hoşuma gittiği için sizde okuyun istedim. Allen hapse atılır ve Tyki Mikk ile...