(Üniversite sınavlarım yüzünden birkac bölümü geciktireceğim. Hepinizden şimdiden özür dilerim gomen. Iyi okumalar.)
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Road öncülük etti ve bükümlü koridorlardan geçtiler. Allen'in bir daha odasını asla bulamayacağını biliyordu. Sonunda iki akuma tarafından korunan bir kapıya ulaştılar. Allen'in gözü bir anlığına aktif oldu ve irkildi.
"Buna alışmalıyım."
Allen bir kez daha Noah'ların etrafında rahat olduğunu fark etti. Ya da en azından Road'ın yanında.. onun dırdırlarınada zaman geçtikçe alışmıştı.
"Hazır mısın Allen?" Road aslında biraz ciddileşti. Ailesini ya da Allen'i tehlikeye sokmak istemiyordu, fakat Allen kararlılıkla başını salladı ve herzamankinden kendine daha fazla güven duyuyordu. Yani artık herşeye hazırdı. Road kapıları açtı ve onun varlığını duyurdu.
"Ben buradayım! Ve de Allen'i getirdim!" Masanın etrafında oturan beş Noah, Road'ın arkasındaki çocuğa bakarak sessizce çay bardaklarından sütlerini yudumladılar. Biri hariç.
"Hey, Shounen."
"Merhaba." Allen kendini Road'ın arkasına gizlemeye çalıştı ama Road kapıda onu yalnız bırakarak Kont'un kucağına atladı.
"Günaydın Millenie!"
"Günaydın, Rodo. Allen-kun'u da beraberinde getirdiğine sevindim." Road'a mutlu bir şekilde başını salladı ve Earl titreyen eski exorcistte ilginç bir bakış yakaladı.
"Lütfen otur." Allen Earl'dan iki koltuk uzakta olan sandalyelere doğru gitti. Bir an için hangisine oturacağı konusunda kafası karıştı.
"Hiii, General'in çırağı değil mi bu?"
"Evet Jasdero! Onun burada ne işi var?"
"Jasdebi sorularınıza daha sonra yanıt verilecektir. Yiyin."
Ikizler sandalyelerini geri çektiler ve ağızlarına yiyecek tıkamaya başladılar.
Allen korkutucu sandalyeye gömüldü ve ona tepside yemek taşıyan hizmetçileri izledi. Road Millenie'nin kucağından indi ve ikisinin arasına oturdu. Minnetle önüne konulan tabakları kabul etti ve Allen'in kendini Akuma hizmetçilerin karşısında kaskatı kesilmiş olduğunu farketti.
"Merak etme. Sadece sakin ol Allen."
Allen onun tavsiyelerini takip etti ve sert omuzlarını indirdi. Fakat çatal almadan önce yüzü kızardı.
"Şey..."
"Shounen?"
"Ş-şey. Benim oldukça büyük bir iştahım varda. A-acaba biraz daha alabilir miyim?"
Allen'in yüzü utangaçlıktan daha da koyu kırmızı olmuştu. Tyki onun kadar utangaç birini gördüğünü sanmıyordu.
"Tabiki de. Sen! Biraz daha getirebilir misin?"
"Um, üç tabak daha alabilir miyim?" Allen akumaya seslendi. Tyki başını eğdi ve çocuğa baktı. Sandalyesinin içinde daha da küçülüyordu sanki. Allen neden bukadar gergin olduğunu bilmiyordu.
"Çırak, bütün bunları yiyebileceğine emin misin?" Debitto sordu.
"Ha?" Iki hizmetçi üç tepsiyle yemek odasına gelmişti. Tabakların hepsi yerine konulduktan sonra, Allen çatal aldı ve elinden geldiği kadar temiz bir şekilde yemeye başladı. Yeni eldivenlerinin kirli olmadığından emin olarak ve her birkaç ısırık sonrası ağzını peçeteyle silerek yiyordu. Normalden daha yavaş yemesine rağmen yemeğini herkesten önce bitirdi. Lulubell sütünü bile bitirmemişti. Road Allen'in iştahına kıkırdadı ve yanakları kızardı. Kont birşeyler söyler gibi oldu.
"Masumiyet yüzünden olmalı." Allen başını salladı ve Road'ın yemesini izledi. Aklından hızlı yemesini istiyordu çünkü onu bu çok sessiz odadan o çıkarabilirdi.
"Ne?" Tyki Kont'a bir açıklama yapması için baktı.
" Parazitik masumiyetini taşıyıcı aktif ettiğinde harcadığı enerjiyi telafi etmek için doğal olmayan miktarda taşıyıcının yemek yemesine neden olur." Allen Kont'un bunu bilmesine şaşırdı ama onun sözleri üzerine yorum yapmadı.
"Ne, Millenie. Ben doydum. Allen ile beraber oynamaya gidebilir miyim?"
Kont izin vermeden önce bir süre Road'a baktı.
"Hiçbir şey kırma tamam mı? Ve siyah gemiyi de terk etme."
"Tamam!" Road ayağa fırladı ve Allen'i kolundan çekerek odadan dışarı koştu.
"Ne yapmak istiyorsun, Alle~en?" Koridorda Allen'i aşağı çekerek sordu. "Eee.." Allen bir an cevap veremedi.
"Bilmiyorum. Normalde görevde değilken ya da boş zamanlarımda Kara Emir'de bilim adamlarıyla konuşurdum veya eğitimde olurdum."
"Eehh! Hiç bir şey çaldın mı?"
"Evet, gemideyken piyano çaldım." Road hemen yanıt vermedi ama sonra bir odaya doğru aniden onu aşağı çekti.
"Burada. Benim için çal." Allen odaya baktı. Odanın köşesinde siyah kuyruklu bir piyano gördü.
"Herhangi bir şarkı biliyor musun?"
"Birkaç tane." Allen pek şarkı bilmiyordu ama piyanonun önüne oturduğu zaman çalmak için birşeyler bulabilirdi. Böylece odanın köşesine doğru yürüdü ve fildişi tuşları olan piyanonun sandalyesine oturdu. Parmaklarını piyanoya koydu ve kafasından bir melodi bekledi.
"Burada."
Allen beynine bir şarkı akışı duydu ve tüm konsantrasyonunu ona verdi, usulca çalmaya başladı. Şarkıyı çaldıkça kendine daha çok güveni geldi. Çalmaya başladığı an, çevresine olan tüm bilincini kaybetti ve tempo ile birlikte sallanmaya başladı. Tyki'nin odaya siyah bir kediyle daldığını ve piyanonun yakınlarındaki bir koltukta Road'ın yanına oturduğunu fark etmedi.
Birkaç dakika çaldıktan sonra, ses seviyesini düşürmeye başladı ve bambaşka bir şarkıya geçti; sessiz bir ninniyle başlayıp yüksek sesle vurgular daha yoğun hale geldi. En sonunda ise bir savaş melodisi gibi hızlı bir hal aldı.
Allen'in parmakları tuşlar üzerinde hızla hareket ediyordu, tuşların farkında değildi. Sadece şarkıyı duyuyordu ve açık göz kapaklarından şarkı akıyordu.
Keskin ninniyi yaklaşık altı dakika sonra yumuşak bir akora uzun süre basarak sona erdirdi. Allen gerçekliğin içine geri döndü ve odanın etrafına bakınarak ona gülümseyen Road ile şık görünen Tyki'yi gördü.
"Ne?" çekinerek sordu.
"Bu harikaydı Allen." Road defalarca iltifat ederken Tyki'de ona katıldı. Allen her iltifatı geri çevirdi onun yerine pencereden gelen sabah güneşinin altında yatan kedi dikkatini çekti.
"Kedi?" Kedi tek bir altın gözünü açıp Allen'e baktı.
"O Lulubell. Eminim onun güzel olduğunu biliyorsun." Allen Road'ın sözlerini atladı ve çok kaba olmamak için bir an baktı.
"Ne, Allen. Başka bir şey çalabilir misin? Tyki daha fazla çalmanı istiyor. (Sen istiyor olma.) Tyki Road'a kaşlarını çattı ama ifadesini değiştirmedi. Onun yerine bir sigara almak için elini uzattı. Gümüş bir çakmak çıkardı ve sigarasını yaktı. Tyki'nin sigarasını yakması üzerine Allen bir an ustasını hatırladı ve irkildi. Road'ın tepkisiyse farklıydı.
"Uggg, Tyki! O şeyi burdan çıkıp içemez misin? Ya da en azından nezaketen insanların ciğerlerini zehirlememek için dışarıda içemez misin?"
Tyki içini çekti ve gönülsüzce yanan sigarayı söndürdü. Allen içini çekti ve tekrar piyanoya döndü. Tuşlara parmaklarını koydu ve başka bir parça için ödünç anılarını aradı. Bir şeyler ararken düşünceleri bu sabah gördüğü rüyaya kaydı. Berbat olduğunu biliyordu. Bir an başında sanki bütün tuşlar aynı anda vurulmuş gibi bir ses duydu.
"Dönüşümünün bir sonraki bölümü için hazırsın."
Allen Neah'ın sesini duydu ve bilincini kaybetti.
"Allen?"
"Shounen?"
Lulubell dört ayak üzerinde durdu ve insan formuna geri döndü.
"Dönüşümü devam ediyor gibi görünüyor."
"Erken değil mi? Ama bu gece olacağını düşünmüştüm." Tyki ayağa kalktı ve uyuyan çocuğu almaya gitti.
"On dördüncü'nün anılarını aktarması için izni var gibi görünüyor. Ona direnmeyi bıraktı. Böylece daha az acı çekecek."
Tyki Allen'i kucağına aldı ve dışarı taşıdı. Lulubell' de onu takip etti. Yürürken daha rahat olduğu için kedi formuna geri döndü. Grup köşeyi döndüğü zaman, birbirlerine ateş eden ikizler karşısında tökezledi.
"Sessiz olun. Birisi uyuyor."
Jasdebi ateş etmeyi bıraktılar ve Tyki'ye döndüler. Sonra kollarında Allen'i gördüler.
"Avvv, çırak uykusu mu ?"
"Hiii! Uyuyor mu?"
"Kapa çeneni!" Road çizgili mumları ikizlere doğrulttu.
"Evet, hanımefendi."
"Hiii! Road korkunç!"
"Teşekkürler Road." Tyki ve onun bacaklarına kuyruğunu dolayan Lulubell yürümeye başladılar. En son Road yanlarından geçti ve geçerken yaramaz çocuklara keskin bir bakış attı.
"Eğer önümüzdeki günlerde Allen-kun'a herhangi bir şey yaparsanız sizinle şahsen ben ilgileneceğim ve zindanımda birkaç gece daha geçireceksiniz." Ikizler irkildi ve duvara yaslanıp yutkundular.
Road sonunda oradan ayrıldı ama mumları hala ikizlerin etrafındaydı. Kız gitmişti ve onlarda hareket ettiler fakat mumlar her hareketlerini takip etti. Nereye gittilerse kendilerini bir mum ordusunun içinde buldular. Road'ın onlara laf etmekten çok tehdit ettiğini fark ettiler.
Bu arada Road Tyki ve Lulubell'e Allen'in odasına giderken yetişti. Girdikleri zaman, Tyki Allen'i yatağına bıraktı. Bıraktıktan kısa bir süre sonra Allen'in vücudu seğirmeye başladı ve alnında hafif bir parlaklık göründü. Road'da Allen'in yanına yattı ve koluna sarılıp gülümsedi.
Tyki dudaklarını büktü, ama Road onun ifadesini görmezden geldi. Allen'in üstüne yorganı çekti.
"Road, gerçekten uykun mu var?"
"Tabii ki hayır, ama kendi rüyalarımda sıkılıyorum. Bu nedenle bugün Allen ile uyurum."
Bu sözler üzerine Tyki'nin gözleri parladı.
"Tam bir sapıksın, Tyki." Tyki sadece homurdandı ve dışarı çıktı. Şaşırtıcı bir şekilde Lulubell Tyki'yi takip etmedi. Bunun yerine yatağa fırlayıp Road'ın kucağına kıvrıldı.
Road siyah kediye sırıttı. Sonra başını Allen'in başının yanına koydu ve yüzünü inceledi. Yüzü rahat görünüyordu fakat vücudunun gergin olduğunu hissedebiliyordu. Kafasına hafifçe vurdu ve kendine gülümsedi.Hayır, o Allen'den asla sıkılmazdı..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
INNOCENT MONSTER ( D. Gray Man)
FanfictionArkadaşlar bu benim ilk hikayem. Aynı zamanda ilk çevirim. Hikaye bana ait değildir. Yabancı bir fanfic sitesinde okuyup çok beğendiğim bir fanfictiondur. Gerçekten çok hoşuma gittiği için sizde okuyun istedim. Allen hapse atılır ve Tyki Mikk ile...