Bölüm 25: Yaklaşan Cenaze

198 20 16
                                    

(Bu sefer bir değişiklik yapıp ilk başa yorumumu yazmaya karar verdim.😊 Umm... Baya uzundu.. Gerçekten!😒Ama artık telefon değil pc'den yazıyorum ve daha kolaay!😍😊 Bölüm'ün sonlarına doğru gerçekten çok eğlendim. Sizinde eğleneceğinizi sanıyorum. Bu bölüm 3431 kelime😏)

Komui Lenalee'nin omzundan okşarken Lenalee ise Komui'nin omzunun içine burnunu çekti. Uyandığında ona haberler verildiği için Lenalee ağlıyordu. Komui Lenalee'nin Kara Emir'deki herkesle yakın ilişkilerinin olduğunu biliyordu bu yüzden Chaoji'nin ölümünü kabullenmesi oldukça zordu. Komui başhemşireyle konuşmak zorunda olduğundan 10 dakika boyunca yalvardı fakat başhemşire odanın diğer tarafında yüksek sesle ağlayan birisi olduğu için bunu reddetti.
"Bunlar senin suçun değil Bayan Miranda, sen onu korumak için en iyisini yaptın. Kimse seni suçlamıyor eminim."
"Hayır, hepsi benim suçum! Kafam karışmıştı! A-Allen-kun ile ilgili bir terslik olduğunu anlamalıydım. Onu kurtarmak için çok geç kalmıştım! İşe yaramazın tekiyim, tamamen işe yaramazın tekiyim! Neden denemeye çalışıyorum ki?"
"Öyle söyleme, bu herkesin başına gelebilir."
"Orada ben dışında başka kimse yoktu. Gittiğim heryere kötü şans getiririm ve başkaları benim şanssızlığımın hesabını öder." Miranda avcunun içine doğru bağırdı.
Lenalee oturdu ve onun gözyaşlarını sildi. Miranda'nın kambur durmasına hafifçe gülümsedi.
"Chaoji'nin ö-ölümü senin hatan değildi. O sadece tehlikeli bir tehdit için savaşıyordu, eğer A-Allen-kun bir tehlikeyse..."
Lenalee'nin sesi kırıldı ve boğazına kuru bir hıçkırık takıldı. Duygularını aşağı itti ve Miranda'yı rahatlatmaya devam etti.
"Aslında, anladığım kadarıyla, masumiyetini kullanarak onun yanından ayrıldığında bile onu korumaya çalıştın. Denediğin için teşekkürler Miranda. Sen en iyisini yaptın. Eminim Chaoji'de yaptıkların için sana minnettar olurdu."
Miranda ellerini araladı ve umutla baktı.
"Öyle mi düşünüyorsun?"
"Öyle olduğunu biliyorum." Komui Miranda'ya güven verici bir şekilde gülümsedi ve başhemşire omzunu ovuşturdu. Miranda mutsuz bir şekilde başını salladı hıçkırıkları ile burnunu çekmesini azalttı. Hemşire gülümsedi ve daha fazla işlere karışmadan kendi işine döndü. Miranda yatağında yorganının altına saklanıp kestirmeye karar verdi.
"Cenaze ne zaman, Nii-san?" Lenalee fısıldadı, bu yüzden Miranda tekrar ağlamaya başlamadı.
"Yarın. Zaten bilim adamlarıyla planlamıştık." Lenalee yarım kalbiyle güldü.
"Bilim adamlarına her işi vermemelisin. Zaten yeterince onları sıkıyorsun."
Komui gülümsedi. "Bunun sebebi, her zaman tatlı, küçük kardeşimi düşünüyorum. İşe zaman harcayamam." Komui alay etti.
Lenalee kıkırdadı ve abisinin koluna hafifçe vurdu. Bir an için, huzurlu sessizlik havaya karıştı. Komui Lenalee'nin uzayan saçlarını okşadı. Tekrar büyüdükleri için mutluydu. Lenalee saçlarını kaybettiğinde neredeyse ölecekti. Ama bu şekilde, nerdeyse tekrar küçük bir çocuk gibi duruyordu. Küçük kız kardeşini özlüyordu ama o bir exorcist olduğundan bu yana, her zaman kendi yaşından beş yaş daha büyük görünüyordu. Lenalee, Allen geldikten sonra kendini sevmeye başlamıştı. Komui onun aşık olmasından endişe duyuyordu ama sonra, onun Allen'in umurunda olmadığını fark etti. Kardeşini korumak istediği kadar, mutlu olmasını da istiyordu. Allen'in hiçbir şeye zarar vermeyişi yüzünden Lenalee için sorun olmaz diye düşünmüştü. Tabii ki, bu olayların yanlış olduğunu kanıtlamak gibiydi. Belli ki Lenalee'de aynı şeyleri düşünüyordu.
"Allen-kun asla geri dönmeyecek mi?" Sesi acıklı ve sessizdi, Komui'nin kalbini kırıyordu.
Cevap vermekten kaçınmayı düşündü ama cevap vermek en iyi seçimdi.
"Emin değilim. O kendinde değil, kesin olan bu. Geri dönse bile Allen olacağından emin değilim, ama On Dördüncü."
"On Dördüncü Kont'a ya da başka bir şeylere karşı değil miydi? Bize katılmak ister mi diye düşünüyordun?"
"Noah'ları tahmin etmek zor. Belki On Dördüncü'de exorcistlerden nefret ediyordur." Lenalee hemen cevap vermedi ve onun sözleri hakkında düşündü.
"Onu hala kurtarabilir miyiz?"
Komui içini çekti. "Eğer daha fazla insan hayatına mal olacaksa, Lena. Bir Noah için exorcistlerimizi harcamak istemiyorum."
"Allen-kun bir Noah değil!" diye bağırdı Lenalee.
Hızla ağzını kapadı ve uyuyan Miranda'ya baktı. Neyse ki hiçbir hareketlilik göstermedi.
"Allen-kun bir Noah değil."Lenalee tekrarladı.
"Ama stigmasını sende gördün. Exorcistken bile bir Noah'tı."
Lenalee 'exorcist' kelimesine ürktü, ama içini çekti.
"Allen-kun'un bir yerlerde olduğuna eminim. On Dördüncü'nün onun yaptıklarını etkilediğine eminim. O aptal Allen'in vücudunu ele geçirip, kendi zevki için insanları öldürmek ve işkence etmek için onu kullanıyor. O Noah ağır bir şekilde cezalandırılmayı hak eden bir canavar." Lenalee zehrini kustu. Kendi battaniyesini süzdü, sanki onun kendisi On Dördüncü Noah gibiymiş gibi.
"Birşeyler düşünürüz. Şimdilik, Kont'u nasıl yeneceğimize odaklanmalıyız. Allen'i kurtarmaya devam edemeyiz yoksa bir dahakine seni kaybedebilirim." Komui üzgünce Lenalee'ye baktı, eli Lenalee'nin başındaydı. Başını göğsüne çekti ve ona sarıldı. Lenalee ona sarılmak için döndü ve mutlu bir şekilde gülümsedi.
"Ben iyi olacağım Nii-san. Merak etme. Allen'in bana gerçekten zarar vereceğini sanmıyorum."
Komui kaşlarını çattı, ondan aldığı yaraların yenice iyileşmeye başladığını düşündü. Sonunda, Lenalee yatağına uzandı ve yastığına başını koyarak dinlendi.
"İşine geri dön, Nii-san. Bilim Departmanı'nda muhtemelen imzalaman gereken yığınla kâğıt var. İşin bittiğinde senin için burada olacağım."
"Ama Lena! Bana karşı çok kötüler. Saatler boyunca kâğıtları imzalamak istemiyorum. Bileğim kasılıyor ve parmaklarım acımaya başlıyor! Lütfen bunu bana yapma!"
"Hayır, devam et. O kadar kötü olamaz."
"İyi. Yakında geleceğim. Söz veriyorum." Komui isteksizce ayağa kalktı ve kapıya doğru süründü.
"Nii-san? Benimle akşam yemeğini yer misin?" Lenalee mırıldandı. Komui parlak bir gülümseme ile döndü.
"Elbette." Bununla birlikte, gitti.
Lenalee kapıya özlemle bakmadan önce kitaplıktan bir kitap aldı. Neredeyse iki saat boyunca, kitabı okudu. Koridordan sesler gelmeden önce kitabın sonuna yaklaşıyordu.
"İçeri gel." Lenalee sessizce seslendi, Miranda'yı rahatsız etmemeye çalışıyordu.
Lavi'yi ortaya çıkarmak için kapı açıldı. Tek kolu bandajlıydı ama yüzü her zamanki gibi parlak ve neşeliydi.
"Merhaba Lenalee! Nasılsın? Boğazın iyileşti mi?"
"Şey, evet. Zorlu bir şey hissetmiyorum, gerçekten. Buradan yarın sabaha kadar çıkacağımı umuyorum."
Lavi başını salladı ve Lenalee'nin yanındaki yatağa baktı.
"Miranda neden burada?"
"Şok içinde. Olayları kabullenemedi." Lavi anlamış gibi başını salladı. "Neden çıktın? Başhemşirenin kırık bir kolun varken dışarı çıkabileceğine izin verdiğini sanmıyorum." Lavi sırıttı.
"Yaşlı Panda çıkardı beni. İlgilenmem gereken önemli Bookman görevleriyle onu ikna etti. Aslında, görünüşe göre öyle oldu. Sadece kütüphaneye gittim. Sıkıldım ve Kanda sohbet etmek istemediğinden seni görmeye karar verdim. Aptal tavşanlar hakkında meditasyon yapıyordu. Dürüst olmak gerekirse, aptal tavşanlara ve soya filizlerine takıntısı olduğunu düşünüyorum. Sürekli onları kullanıyor."
Lenalee homurdandı ve Lavi ise şakacı bir şekilde güldü.
"Kanda şuanda ne yapıyor?"
"Dediğim gibi, meditasyon yapıyor. Ancak yakında eğitim alanına gidecek sanırım. Bu saatlerde pratik yapıyor. Saat kaç, 5.25? Evet, normalde 5.30'da antrenman yapıyor."
Lenalee Lavi'nin, Kanda'nın programı hakkında bu kadar çok şey bilmesine şaşırdı. Onu takip mi etmişti? Muhtemelen.
"Komui yine garip davranıyor."
"Nasıl yani?" Lenalee sordu.
"Bir iki saat önce Jerry ile mutfağa gittiler, Jerry'e akşam yemeği hakkında bir şeyler fısıldıyordu. O zamandan beri onu görmedim, ama mutfakta bağırışlar duydum ve Jerry isle kaplı bir şekilde ortaya çıktı. Bu konuda herhangi bir şey biliyor musun?"
Lenalee güldü ve gözlerini devirdi.
"Ona akşam yemeğini benle yiyebilir misin diye biraz önce sormuştum. Sanırım yemek yapma işini kendi üzerine alındı. Bundan korkmalı mıyım? Her zaman kahvaltıda yumurtaları yakmak için kullandı ve kreplerin tadı yarı yanık oluyordu. Spagettiyi saymıyorum bile. Solucan gibi bir tadı vardı."
Lavi homurdandı. "Buna inanıyorum. Komui Jerry'nin sobasını yaptığında Kanda'nın bu iksiri ormana döktüğünü hatırlıyor musun?"
"Evet, bazı hayvanlar ondan sonra konuşmaya başlamıştı değil mi?"
"Bu doğru, bir havuzun tamamını kahveye çevirmişti. Komui bu iksirle ne yapmayı planlıyordu ki?"
"Dürüst olmak gerekirse bilmiyorum ve sormaya da korkuyorum."
"Ama o senin abin. Meraklı olduğun için seni öldürmeyecektir. Eğer ben soracak olursam, muhtemelen benden sonra çalışmalarını sabote etmek için bir Komurin yollardı." Lavi gözlerini devirdi.
"Onun hala daha neden denetçilikten alınmadığını duymaktan korkuyorum. Abim garip biri."
"Şuan bunun farkında mı?"
"Hayır."
"Umarım değildir. Kardeşinin normal düşünmesini sağlamak için çok yoğun olmalısın."
"Bu iyi bir şey, yoğun değilim."
Aniden, kapı fırlayarak açıldı ve Cross nerdeyse içeri koşarak girdi. Lavi Cross'a neler olduğunu söylemeden önce bir an için gözlerini kırpıştırdı.
"Ne oldu?"
"Lanet olsun, alkollerin tutulduğu yer bura değil, değil mi?"
"Ah, hayır."
"Ah, gerçekten viski istiyorum. Dün geceden beri alkol almadım." Cross kapı çerçevesine eğildi, saçlarını karıştırdı. Bir sigara ve çakmak çıkarıp durdu.
"Başhemşire revirde sigara içtiğini görürse seni öldürür." Lenalee dikkat çekti.
"Umurumda değil. Buna ihtiyacım var. Red bu sabah beni gerçekten de çok kızdırdı. Alkol arıyordum. Karşılaştığım her odayı kontrol ettim ve bulabileceğim tek yer olan kafeteryaya gittim ama gey şef bana vermeyi reddetti."
"Red mi?" Lenalee sordu.
"Şey, hiç kimse Lenalee." Lavi Cross için yanıtladı.
Lenalee kuşkuyla Lavi ve Cross arasına bakıyordu. Lavi zorla gülümserken Cross sırıtıyor ve resmen bıyık altından kıkır kıkır gülüyordu.
"Oh hadi ama Junior, neden Lenalee yanlış olanı bilsin ki?"
"Şimdi değil." Lavi mırıldandı. Cross sadece gözlerini devirdi ve ağzındaki dumanı üfledi.
"Yani ikinizde alkollerin nerede olduğunu bilmiyorsunuz?"
"Hayır, sadece Jerry ve General Cloud' da biraz görmüştüm." Cross'un gözleri fal taşı gibi açıldı ve arkasını döndü.
"Cloud! Onu nasıl unutabilirim?" Cross takip etmeyi bıraktı ve arkasında bir duman bulutu bırakıp, kapıyı çarparak çıktı. Lenalee Lavi'ye döndü.
"Red kim?" Lenalee sordu.
"Önemsiz biri."
"Eğer bana söylemeyeceksen abime sorarım."
"O da sana söyleyemez. Çünkü bilmiyor. Merak etme, önemli bir şey değil, sana söz veriyorum."
Lenalee bir an için baktı içini çekti ve kollarını çaprazladı.
"İyi. Ama bir gün bana söyleyeceksin."
"Belki." Lenalee cevaptan memnun görünüyordu ve konuyu değiştirdi.
"General Cross gerçekten Jerry'e böyle hakaret etmemeli. Ne söylediğini duydun değil mi?"
"Gey şef?"
"Aynen öyle! Oldukça kabaca."
"Biliyorum, herkes onun biseksüel olduğunu biliyor." Lenalee okuduğu kitabı yakaladı ve Lavi'nin kafasına fırlattı.
"Ah! Sadece şaka yapıyorum! Evet, çok kaba bir hareketti. Ama tabiî ki Jerry'nin biseksüel olduğunu söylerken şaka yapmıyordum. Bana kendisi söyledi. Bununla gurur duyuyor."
"Gerçekten, Jerry'nin aşk hayatını bilmek istemiyorum."
"Oh, ama çok ilginç! Bir keresinde Reever'a çıkma teklifi ettiğini biliyor muydun? Ama sonra bir ay boyunca çoğunlukla konuşmadılar çünkü Reever ondan kaçtı. (kusacağım) Jerry'nin söylediğine göre ondan oldukça hızlı kaçıyormuş ama Reever'a el sallayıp onu ucubeden kaçarmış gibi görmek oldukça eğlenceliydi."
"Bu... Biraz. Bunu bilmiyordum. Aklıma geldi de, Reever'ı kafeteryada hiç görmüyordum. Her zaman işleriyle meşgul olduğunu düşünmüştüm, bu yüzden onu çok özledim ya da öyle bir şey."
"Evet, o da var, ama genelde Johnny'e bir şeyler alıp almayacağını sorarmış, aslında oldukça komik. Ama sadece bu da değil, duyduğuma göre bir kız bulucu ve Jerry-..." (Lavi dedikoducu teyzeler gibisin)
"Ben iyiyim! Dediğim gibi, Jerry'nin aşk hayatı hakkında hiçbir şey duymak istemiyorum." Lavi sırıttı ve Lenalee'nin yatağının yanındaki sandalyeye oturdu.
"Tamam. Durdum. Ama bana bütün haberleri söylüyor. Görünüşe göre, insanüstü bir duyma yeteneğine ya da öyle bir şeye sahip ve bütün masalardaki tüm konuşmaları dinliyor. Son zamanlarda bir bulucu çifti bir araya gelmiş ama sonra üvey kardeş olduklarını öğrenmişler. Babalarının farklı ilişkileri ya da öyle bir şeyleri varmış ve sonra çift gerçeği öğrendikten sonra garipleşti ve dağıldılar."
"Umm, bu çok kötü. Bunları bana neden söylüyorsun Lavi?"
"Çünkü ilginç değiller mi? Neden söylemeyeyim?"
"Çünkü belki özel kalması gereken bir bilgidir?"
"Eh, zaten bulucular bunu konuşuyor. Herkes de bunu biliyor. Aslında, exorcistler bu işin dışında. Gerçekten bulucular ile vakit geçirmenin eğlenceli olduğunu düşünüyorum. Aslında, bugün iki adam ile öğle yemeği yedim, İspanya ve kökeni hakkında konuştuk. Bulucular tarihe oldukça düşkün görünüyorlar, bu yüzden bende biraz arkadaş edinmeye karar verdim."
Lenalee gözlerini devirdi ve Lavi'nin konuşmaya devam etmesine izin verdi. Gerçekten kitabı Lavi'ye fırlatmamayı dilemişti. Şimdi odanın diğer tarafındaydı...
💚💜💙💚💜💙💚💜💙💚💜💙
Siyah Gemi

INNOCENT MONSTER ( D. Gray Man)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin