Bölüm 13: Lanetli Göz

277 22 10
                                    

Komui korkunç habere şok oldu. Binlerce kişi, Allen Walker tarafından öldürülmüştü. Iki seçenek arasında kaldı, ya exorcistler onu gördükleri yerde öldüreceklerdi ya da onu sorgulamak için yakalama emri çıkacaktı. Yinede Allen'in kasten Londra'nın bir bölümünü yok ettiğine tamamen ikna olmuş değildi.
"Bunu gözardı etmek kolay değil malesef. Allen şu anda kötü bir durumda. Onu yakalayıp yaptıkları arkasındaki gerçeği ortaya çıkarabiliriz demek isterdim ama zaten masum olduğu ispatlanana kadar bir ölüm cezası vardı."
"Ne? Nii-san, ne demek istiyorsun?"
Komui kız Kardeşine hüzünlü gözlerle baktı.
"Leverrier onu kilitlediğinde, diğer sakladığı tüm şeyler ortaya çıkana kadar ölüm cezasına çarptırılmıştı. (1. Bölüm) Leverrier onu Noah'larla bulunca hedefi Allen'i öldürtmek olacak. Londra'daki olaylardan kimin sorumlu olduğunu bulması hakkında Leverrier'i uzak tutmak zor olacak."
Lenalee kalbi kırık bir şekilde baktı ve Komui onu alıp hâlâ küçük bir çocukmuş gibi ona sarılma dürtüsüne karşı çıkıyordu. Ama exorcistlerin ne kadar genç ya da ne kadar küçük olurlarsa olsunlar, onların asla bir çocuk olamayacaklarını biliyordu.
"Ne yapacağız?" Diye sordu Lenalee.
"Gerçeği gizli tutacağız ve gemide bir kapı aramaya devam etmenizi istiyorum. Eğer Allen'i bulursanız, Noah'larla hiçbir savaşa girmeden onu buraya getirin. Fakat biriyle birlikteyse, ozaman hiçbir girişimde bulunmayın. Hayatlarınızı herhangi bir riske atmanızı istemiyorum."
"Che." Kanda gözlerini devirdi ama Marie ona gülümsedi. Kanda'nın Komui'yi dinledigini biliyordu.
"Lavi, bir golemin var mı?"
"Hayır."
"Göreve gitmeden önce Reever'dan bir tane almanı istiyorum. Aslında, bir goleminin olmadığına şaşırdım."
Lavi omuzlarını silkti ve Reveer'ı bulmaya gitti.
"Komui," Marie başladı. Komui onun ne söyleyeceğini biliyordu. "Ya Allen geri dönmek istemezse, o zaman ne yapacağız?"
"Yine de onu buraya getirmenizi istiyorum. Allen Kara Emir'e aittir. O bir Noah değil." Komui kendinden emin bir sesle konuştu fakat Marie sesindeki titremeyi duyabiliyordu bu yüzden Lenalee'yi endişelendirmemek için hiçbir şey söylemedi.
"Evet, efendim."
Rahatsız edici bir sessizlik vardı. Kimse ayrılmaya ne de bir şey söylemeye istekli görünmüyordu. Bu yüzden hepsi yerde duran dağınık kâğıtlara baktılar. Kalan kahve soğuktu ve Komui kahve fincanından bir yudum aldı. Allen'i düşünen Lenalee'yi izliyordu.
Lenalee, Millenium Earl'ın neden Allen'i geri almak için öldürmeye istekli olduğunu anlayamadı. Allen'i geri alma uğruna Londra'nın geri kalanını yok etmeyi göze aldığına göre, Allen ile bir bağı olmalı diye düşündü. Yine de yanılmış olmayı diledi, çünkü eğer böyleyse onu alıp getirmek çok daha zor olacaktı.
Allen'in masum insanları öldürmesi üzerine dehşete kapılmasına rağmen, onu görmeyi çok istiyordu. Onu özlemişti ama buna hakkı yoktu. Allen haklıydı, bunu yapabilecekken onu kurtarmaya çalışmamıştı. Hücreden götürülmeden önce bir şeyler yapabilirdi. O zaman ona söylediği şeyi hatırladı.

Flashback

"Allen yoksa sen?"
Allen sadece başını salladı ve yüzünü gizlemeye çalıştı.
"Nasıl yaparsın?" Lenalee bağırdı.
Allen'in yüzünden dökülen yaşları izledi.
"Tüm bu insanlar, Allen! Neden? Bu canavarca!"
Aniden, Allen başını kaldırdı ve parlak altın gözlerle Lenalee'ye saldırdı. Allen ona ulaşamadan Marie'nin telleri onu geri ittirdi. Yüzünde ve kollarında kıyafetleriyle beraber küçük kesikler açtı.
"Ben canavar değilim."

Flasback son

Bu sözün onun için acı verici olduğunu Lenalee şimdi farketti. Her zaman alay konusu olan bir çocukluk geçirdiğini biliyordu ama yine de ona canavar dedi. Ona bağırdı ve herkesin ölümü için onu suçlamıştı. Belki de Allen o insanları öldürmeyi hiç istememişti. Allen öyle değildi, asla kasten birini öldürmek istemezdi, Noah'ları bile incitmekten acı duyarken! O herkesi kurtarmaya çalıştı.
Lenalee onu kırdığı için kendinden nefret ediyordu. Çizmelerine baktı, Allen'i kurtarması gerektiğini düşünüyordu.
"Teknede bekliyor olacağım." Lenalee odadan çıkmadan önce mırıldandı. Koridorda yürürken Kanda'nın onu takip ettiğini görünce şaşırdı.
"Kanda?"
Kanda hiçbir şey söylemedi ve Lenalee'nin yanından geçti. Lenalee kapıya elini koydu ve durakladı. Kanda'nın neden onu görmezden geldiğini merak ediyordu.
"Geliyor musun?" Diye sordu omzunun üstünden. Lenalee gülümsedi ve ona yetişmek için koştu. Bir süre birlikte sessizce yürüdüler. Lenalee'nin yüzündeki gülümseme yavaş yavaş soldu ve Kanda ona baktı. Lenalee'de ki kasveti fark etti.
"Kanda?"
"Hmm?" Diye mırıldandı.
"Sence," bir an için kekeledi. "Sence Allen-kun geri gelecek mi?" Lenalee gözlerini Kanda'nın gözlerinden kaçırdı ve ayaklarına baktı. Kanda ilk başta cevap vermedi. Uzun bir sessizlik oldu.
"Moyashi bir yere gitmiyor. O çok iyi biri." Lenalee araya girdi. "Sence Allen tamamlayıcı mı?" (Bu cümlenin çevirisi bu şekilde oluyor. Did you jus complement Allen. Ingilizcesi olan arkadaş varsa cümle bu, anlayabilirse yoruma yazarsa sevinirim.)
"Che." Kanda duvarın karşısında duran Lenalee'ye baktı. Gözlerini devirdi. Lenalee konuyu devam ettirmedi ama yüzünde küçük bir gülümseme belirdi.
"Teşekkürler." Diye fısıldadı.
Tekneye gidene kadar yürümeye devam ettiler. Çantası dolu bir bulucu onları bekliyordu. Lenalee onu tanıdı ve göz kırptı.
"Toma!" "Merhaba, bayan Lee. Görevinizde size eşlik ediyor olacağım. Denetçi bana detayları anlattı. Lavi geliyor mu?"
"Evet, Reever'dan bir golem almaya gitti. Birkaç dakika içinde burada olur."
Toma başını salladı ve gemide bir yeri gösterdi.
"Bayan Lee, oturmak ister misiniz?"
"Lütfen bana Lenalee diye seslen. Teşekkür ederim." Lenalee gösterilen yere oturdu. Kanda da onu izledi.
"Toma, Allen ile hiç tanıştınız mı?"
Lenalee Toma'ya baktığında Toma'nın gözlerinin ışıldadığını gördü.
"Bir keresinde onunla beraber göreve gitmiştik,evet."
"Onun hakkında me düşünüyorsun."
Hemen sonra, Toma bir deste kart çıkardı ve onları karıştırmaya başladı. Tavana baktı, düşündü.
"Bay Walker, çok nazik ve herkesi korumak için savaşıyor. Bazen çok fazla çalıştığını düşünüyordum. Hiç ara vermeyi düşünüyor gibi görünmüyordu ama çok ilham verici, sanırım. Ayrıca herkese karşı, hissettiklerini gizliyor gibi görünüyor. Herkes ona yardım etmek istese bile o kimseyi kendi sorunlarıyla sıkmak istemiyor." Toma karıştırdığı kartlara geri baktı. "Sadece bir çocuk olduğunu düşünüyordum."
Lenalee sessizdi. Toma'nın bütün söylediklerine de katılıyordu ve şaşırdı. Söylediği her şey doğruydu.
"Merak etme Lenalee, onu bulduğumuzda bizimle gelecek."
Lenalee şaşkınlıkla gözlerini kırptı.
"Nasıl?"
"Denetçi durumu hakkında beni bilgilendirdi. Londra'da neler olduğunun farkındayım.
" Bay Walker'ın doğrudan bunu hedeflemiş olabileceğini sanmıyorum. Bunu zorla yaptırdılar ya da sanırım beyni yıkandı. Merak etme." Toma ona güven verdi.
Lenalee Toma'nın sözlerine başını salladı ve gülümsedi.
"Hey, Yuu! Ben buradayım! Tabii ki Marie de öyle. Siz hazır mı-"
Aniden yanıp sönen bir kılıç dönerek Lavi'ye gitti ve Lavi duvara yapıştı.
"Vaaaah! Yuu-chan, bu acıttı. Sen kötü birisin. Yani, demek istediğim b-ben özür dilerim. B-birdaha olmaz."
Lavi parlayan kılıç boynuna yaklaştığı için ötüyor gibi konuşuyordu. Son olarak, Kanda parlayan kılıcı çekti ve Lavi'yi serbest bıraktı.
"Hey, Toma! Gitmeye hazır mısın?" Lavi heyecanla sordu.
"Evet, efendim."
"Çocuklar, ben burada kalacağım. Londra'danın tamiri için Komui'nin yardıma ihtiyacı olacak. " dedi Marie
"Fakat akuma bulmamıza yardımcı olabilirdin." Dedi Lenalee.
"Evet biliyorum ama eminim ki iyi olacaksınız. Dışarıyı dinleyip Kara Emir'deki diğer tüm insanların güvenliğini sağlamalıyım. Siz üçünüz gidiyorsunuz ve görevde olmayan sadece birkaçımız acil bir durum için burada olacak. Merak etme, akuma bulmak okadar da zor değil. Iyi şanslar çocuklar!"
Lavi gülümsedi ve Marie'nin koluna hafifçe vurdu.
"Biz iyi olacağız. Bizi bir daha gördüğünde Allen ile beraber olacağız."
Marie sırıttı ve geri adım attı. Tekneden uzaklaşmaya başladı. Lavi tekneye bindi. Bir yere sıkıştı. Kanda, Lavi ve Lenalee'nin önündeydi. Toma da arkalarında kürek çekiyordu.
"Iyi şanslar!" Yeni bir ses kapıdan geldi.
"Nii-san! "
"Eve çabuk dön Lenalee."
Lenalee sıkıca başını salladı.
"Hoşçakal!" Lenalee elini salladı.

INNOCENT MONSTER ( D. Gray Man)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin