Bölüm Şarkısı; Aydilge - Yine ben Aşık Oldum
Doğrusunu söylemek gerekirse bölümü mahkeme duvarı gibi bir suratla yazdım jsskwdjkw. Umarım size yansımamıştır.
İyi okumalar...
"Aman anne! Bilmez misin sanki babamı? İlhan'ın ailesi gelse, güzellikle istese yine de vermez beni. İlle de başlık parasıymış." dedim karşımda duran annem Türkan'a.
Bu oyunu yazan şahsa en içten küfürlerimi yollamak istiyorum. Başlık parası nedir abi? Bu oyunu yazarken Kemal Sunal filmi falan mı izlemiştin?
"Bilirim, bilirim. Ama sen canını sıkma kızım. Bir şekilde konuşup halledicem ben." dedi annem rol icabı. Yapamıyordu ki. Giremiyordu role.
"Leman Hanım!" diye bağırdı sevgili yönetmenimiz. Annemin her sahnesini en az 10 kere prova yapıyorduk. Bıkkınlıkla gözlerimi devirdim ve ayağa kalktım. Yönetmenimiz Ömer Sanlı annemin yanına gelmişti. Oyunculukla ilgili bir şeyler söyleyecekti muhtemelen. Ama bu adam her seferinde söyleyecek farklı bir şeyi nasıl buluyordu bilmiyorum.
Dünün ortasına damga vurarak gelmişti Ömer Bey. Hani şu yakışıklı dediğim adam var ya. Hah! İşte oymuş yönetmenimiz. Şimdiyse çalışmaya çalışıyorduk. Melih'le sadece tek bir sahneyi prova etmiştik. Çünkü bizim birlikte olan sahnelerimiz oyunun son perdesindeydi. Ve biz -annem sağ olsun!- hala ilk perdeyi çalışıyorduk.
"Evet!" deyip ellerini bir kez birbirine vurdu Ömer Bey. "Herkes yerlerine."
Tekrar sahnedeki yerimi alıp rolüme girmek için derin bir nefes aldım. "Aman anne! Bilmez misin sen babamı? İlhan'ın ailesi gelse, güzellikle beni isteseler yine de vermez o beni. İlle de başlık parasıymış!"
"Bilmez miyim hiç! Ben babanla konuşup halledicem kızım. Sen canını hiç sıkma."
Annemin sonunda sahneyi düzgün oynamış olması gözlerimi yaşarttı. Ellerimle gözlerime yelpaze yapıp "Ağlamayacağım." diye söylendim. Ellerimizde büyüdü kerata. Az zahmet çekmedik bu lafları söyleteceğiz diye. "Ağlamayacağım."
Ben ellerimle gözlerime yelpaze yapmaya devam ederken birinin elini omzumda hissettim. "Gelin olmuş gidiyorsun..." diye şarkı söyleyen Emirhan'dı.
Babam oturduğu kırmızı koltuktan kalkıp olaya müdahale etmekten hiç çekinmedi. "Hey! Nereye gidiyor? Daha vermedik kızı."
Emirhan elini omzumdan çekip sahnenin tam ucunda durdu. Ellerini havada savururken "Geç sen o işleri Cemal abi." dedi. "Eninde sonunda vereceksin kızı."
Babam kaşlarını çatıp "Bizde boşta gezene verecek kız yok!" dedi. Bu iş içinden çıkılmaz bir hal almaya başlıyordu.
Emirhan "Önceden belli Cemal abi senin kızı vereceğin." dedi.
Babam tek kaşını kaldırdı. Bu konuşma cidden ciddiyete bürünüyordu. "Kim demiş?"
Emirhan bilmiş bir edayla "Senaristler." dedi. Şu an sahnede olmasam alkış tutardım.
Bir dakika ya! Sahnede olmam neden alkış tutmama engel olsun ki? Hatta buranın havası daha güzel. Daha bir akustik. Alkış sesi daha güzel çıkar. Kendimi gaza getirip ellerimi yavaş yavaş birbirine çırptım. "Sen ne zeki bir insansın öyle." deyip Emirhan'ın suratına övgüyle bakmaya başladım.
Kaşlarını kaldırıp gözlerini kısa bir süre kapattı. Bu hareketi ego doluydu. "Teveccühünüz!"
Yine o övgü dolu ifade yüzümdeydi. "Vay be!" dedim. "Hele şunun kullandığı kelimelere bak! Hele şu sıfata bak! Hele şu burun. Hele şu gözler. Hele, hele, hele..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzü Pembeleşinceye Kadar
HumorHikaye, ana karakterimiz Gülce'nin etrafında dönüyor. Gülce eğlenceli ve genellikle mutlu biri. Bazen sıkılabiliyor. Ama sıkıldığı zaman "Bu da hayatın tuzu, biberi," deyip tekrar mutlu hayatına geri dönüyor. Kızımızın hayatı tabi ki her daim neşeli...