Müzik Önerisi; Özgün - Altın Kafes
Şarkının bu bölümle pek alakası yok. Ama sözleri biraz gelecek bölümlerden spoiler vermiyor değil.
Bu bölüm biraz üzüleceğiz. Aman sanki sevinecek hâl mi kaldı?
*
"Şimdi siz çıkıyor musunuz?"
En yakın arkadaşımın sorduğu bu pek normal soru aslında yüzündeki ifadeden dolayı normal olduğu gerçeğini yıkıyordu. Yüzü öyle bir ifadeye bürünmüştü ki kendimi geri geri kaldırıma bırakasım geliyordu. Nefesimi tuttum. Ve nefesimi bıraktım.
"Yani... Sanırım." Korkuyla Rüya'ya döndüm. "Bilmem ki." Sesim bir o kadar korkulu çıkıyordu. "Hakikaten biz şimdi neyiz?" Elimdeki anahtarla oynamaya başladım. "Yani bana aşkını itiraf etti..." Sırıttım. "Ama ben etmedim."
"A-ha!" dedi Rüya. İşaret parmağını kaldırdı gözüme sokarcasına. "Yani ona olan aşkını itiraf ediyorsun?"
Gözlerimi bir müddet gökyüzünde gezdirdim. Sonra ona baktım. "E- Ben bunu hiç inkâr etmedim ki."
Bir kaşını kaldırdı. "Ama sözlü şekilde ilk defa itiraf ediyorsun."
Dudaklarımı büzdüm. "Aslında resmi olarak sözlü itiraf da yapmadım. Yani ağzımdan 'Melih'i seviyorum.' gibi bir şey çıkmadı."
Ellerini hızlıca açtı. "Ama imâ ettin."
Bıkkınlıkla göz devirdim. "Peki peki, öyle olsun."
Sırıttı ve ellerini çırptı. Anahtarı sonunda varmış olduğumuz evin kapısını açmak için kullandım. İçeri gayet sakin, sessiz ve yavaşça girdik. Salona yaklaşırken dedemin bağırış sesini duymamla sağ kolumla beraber Rüya'nın önüne set koyarak onu durdurdum.
"Kahraman Bey 3 ay önce size mektup gönderdi ve bunu bana söylemediniz öyle mi?!"
Kahraman Bey? Mektup? Rüya'yla bir bakışma içerisine girdik. Kaşlarımın çatık olduğunu babamın haddinden fazla sakin çıkan sesini duyduktan sonra fark etmiştim.
"Söyleseydik ne olacaktı baba? 17 yıl önce yaptığın gibi çocukların hayatını kendine göre mi yönetecektin?"
Ne oluyordu lan böyle? Sıradan sandığım hayatım entrikalarla mı doluyordu yoksa? Daha dün aşk itirafı aldım bugün hayatımın itirafını mı alacaktım yoksa?
"Ben sadece çocukların iyiliğini isterim oğlum."
Dedemin sesi bu sefer pek bir uysal çıkmıştı. Cebimde titreşen telefonumu kimse duymasın diye kapatmak için elime aldım. Tam o anda babamın evde yankılanan sözleri beni dumura uğratmıştı.
"Tabi ya! O yüzden yıllar önce öz oğlumu elin kızıyla değiştirdin değil mi?! O yüzden şimdi hiçbir şey olmamış gibi oğlumu geri alacaksın öyle mi?"
Şaşkınlığımdan elimdeki telefon yere düştü. Çıkan 'küt' sesiyle karşımda babamı gördüm. Korkulu ve şaşkın ifade bu adama hiç yakışmamıştı.
Kafamda senaryolar horon tepiyordu. Öz oğlumu elin kızıyla değiştirmek mi? Bu adamın bir çocuğu yok muydu? O da bendim. Yani aslında ben Leman'la Cemal'in öz kızı değil miymişim? Yıllardır kan bağım olmayan insanlarla mı gülüp eğlenmişim?
"O ne demekti baba?" derken çenemi sıktığımdan dolayı yüzümdeki kemiklerin hareketliliği göz önündeydi.
Kem küm etti. Birkaç dakika lafı ağzında geveledi. Rüya kolumda, babam karşımda, dedem odanın kapısının önünde dikiliyordu. Varlığının farkında olmadığım annem dedemin yanında her an yere yığılacak gibi- Ah! Durun ben ne diyorum? Bunlar benim annem, babam veya dedem değil ki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzü Pembeleşinceye Kadar
UmorismoHikaye, ana karakterimiz Gülce'nin etrafında dönüyor. Gülce eğlenceli ve genellikle mutlu biri. Bazen sıkılabiliyor. Ama sıkıldığı zaman "Bu da hayatın tuzu, biberi," deyip tekrar mutlu hayatına geri dönüyor. Kızımızın hayatı tabi ki her daim neşeli...