2 · « Bu Ne Biçim Parti? »

163 15 3
                                    

Multimedya: Gülce Nehiroğlu

Birinin beni dürttüğünü hissettiğimde tepkisiz kalmayı seçmiştim. Tekrar dürttüğünde biraz kıpırdandım ama uyanmadım. Sonra adımı duyunca kendime geldim. Bir erkek sesi "Gülce." demişti. Kim lan bu?

Bir hışımla yatakta doğruldum ve kim olduğuna baktım. Melih olduğunu gördüğümde sakinleşip yatak başlığına yaslandım. Sakin bir tonda "Sen miydin?" dedim cevabını bildiğim halde.

Sonra aklıma ansızın dank eden şeyle gözlerimi büyüttüm. Bu sefer bağırarak "Sen miydin?!" dedim ve koluna vurmaya başladım. Sonra yataktan kalktım ve ellerimi belime koyarak mahalle karısı sıfatımla bağırmaya başladım.

"Yetişin komşular! Adam kesiyorlar!" Gözlerimi devirdim. "Pardon! Kadın kesiyorlar! Ya da siz anladınız. Yardım edin! Kime diyorum! Komş-"

Bağırmama devam edemeden ağzıma kapanan elle kaşlarımı çattım. Melih'in ağzıma kapattığı elini çekmesi için eline vurdum. Çektiğinde konuşan o olmuştu.

"Sus be kızım. Ne çıktı senin içinden böyle! Hem kadın kesiyorlar nedir ya? Kimse inanmaz ki buna."

Kollarımı göğsümün altında birleştirdim. "Onlar her halükarda gelip seni görecekler ve bana inanacaklardı. Oğlum ben 18 yıldır bu mahallede oturuyorum. Tabi ki inanacaklar bana." Konuşmasına izin vermeden kendi söylemlerime devam ettim. "Hem sen sapık mısın ya sabah sabah? Ne işin var odamda? Kim aldı seni eve."

"Annen aldı. Zaten o söyledi odana çıkıp seni uyandırmamı. Yoksa sabah sabah kulak zarımın patlamasına meraklı değilim."

Ah anne ah! Yine ne işler açacaksın başıma? Hadi hayırlısı.

Kollarım hala bağlıyken sinirle aşağı indim. Merdivenleri kanatlı bir çita edasıyla hızlı geçmiştim. Çitaların kendisi zaten hızlı. Bir de kanatları olduğunu düşünün. Işık hızını geçerdi bence hızları.

Mutfakta kahvaltı hazırlayan annemi gördüğümde korkuyla duvardaki saate baktım. Saat 9'la 10 arasında bir yerdeydi. Ben bu saatten daha erken ancak okul zamanlarında uyanırdım. Hafta sonu erken uyanırsam kendimi kötü hissediyordum. Hem benim totemim var, hafta sonları erken uyanmamak gibi.

Saate bakmayı bırakıp annemin yanına gittim. Gayet normal bir tonda "Anne bu çocuğun burada ne işi var? Hem niye beni o uyandırdı? Her şeyden geçtim, niye beni bu saatte uyandırdınız? Totem bozuldu ya!" diye söylendim.

Annem elindeki doğranmış patatesleri kızgın yağa bıraktı ve o çıtırtı gibi seslerin çıkmasını sağladı. "Benim misafirim o Gülce. Saygısızlık etme. Birazcık vakit geçirin istiyorum. Hem totem ne be? 18 yaşına geldin hala 12'lerden önce uyanmıyorsun. Halin iyiye gitmiyor kızım."

Annemin hareketlerini izlemeyi bırakıp gözlerine baktım. "Senin misafirinse bana bulaştırma o zaman bugün."

Eline aldığı tabağı masaya yerleştirdi. "İyi, ne halin varsa gör. Hatta ben sana yük de oluyorumdur. Yakında evi de terk etmeye kalkarsın. Annen şurada senden küçücük bir şey istiyor. Ama onu bile çok görüyorsun." Sesine daha ağlamaklı bir ton ekledi. "Leman kim ki zaten?"

Yine duygu sömürüsüne başvurmuştu. Gözlerimi devirip arkasından sarıldım ona ve yanağından öptüm. "İyi be. Yalnız sucuklu yumurta da isterim kadın!" dedim her ne kadar yaptığı numarayı yememiş olsam da üzülmesini engelleyerek.

Bu arada Melih'in nerede olduğunu düşünmeye başlamıştım. Mutfaktan ayrılıp tekrar kendi odama yöneldim. Odamda masanın üzerindeki yazılarımı inceleyen Melih'e saldırma hissiyatı besliyordum. Onlar benim özelim oğlum. Ne meraklı bir şey çıktın sen ya!

Gökyüzü Pembeleşinceye KadarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin