5 · « Hiçbir Şeyim »

84 12 0
                                    

Merhabalar! Nasılsınız? İyisiniz inşallah? Allah mesut etsin. Allah tamamını er... Pardon. İyisinizdir diye düşünecektim sadece. Ama bendimi çiğneyip aştım yanlışlıkla.

Neyse. Oralarda bir yerlerde 'AHKÂM' adlı bir hikaye olacak. O da benim eserimdir. Ancak başka hesapta yayınlıyorum. Yani bu hesapta arayacak olursanız bulamazsınız. Hikayenin adını arayın ki bulasınız. Ay yeter be! Müsaitseniz okuyun işte.

Diyeceğim çok başka bir şey yok. İyi okumalar...

Yavrusu ezilmiş bülbül gibi kalmıştım. Öyle yıkık, öyle çaresiz, öyle korkulu...

"Baba?!" dedim şiddetle. Ne ben ne de Melih pozisyonumuzu değiştirmiştik. Ama birimiz bunu yapmalıydı. Tanrı aşkına, neden karanlıktan aydınlığa çıkmış hamster gibi hissediyordum?

Babam tek eli kapı kulpunda, diğer eli ise belinde tek kaşını kaldırmış benimle Melih arasında mekik dokuyordu. "Kızım?" dedi benim aksime sakin bir tonda. Tam rahatlayacakken birden "Melih!" diye gürleyince yerimde doğruldum. Melih de benimle beraber doğrulmuştu. Sanırım aydınlığa alışmış farelere dönmüştük şimdi.

Tamamen yataktan kalktığımda "Ne oldu kız isteme töreni? Erken dönmüşsün. Galiba işler ters gitti. Ha?" diyerek kıvırmaya başladım. Yani lafı kıvırmaktan bahsediyorum. Şu durumda dans edecek halim yok ya!

"Yok o gayet iyi gitti. Söz kesil-" Amacımı çözmüş olacak ki o da sözünü yarıda kesti. "Dellendirme insanı! Sizin aynı yatakta ne işiniz var?"

Cemal Bey bayağı sinirlenmişti anlaşılan. Her lafında irkiliyordum çünkü. Ama tabi bozuntuya vermemek lazım. Tekrar yatağa atlayıp "Yatağı test ediyordum ben." diye saçmaladım. "Rahat mı diye baktım yoksa zeybek oynayacak halimiz yok."

Babam iki elini yukarı açıp sabır diledi. Durum kötüye gidiyordu. "Bir de gevşek gevşek konuşuyor. Hemen odana geçiyorsun Gülce. Melih sen de hemen yatıyorsun ve rüyalar alemine dalıyorsun."

Melih hızlıca başını aşağı yukarı sallayarak "Peki Cemal abi." dedi.

Babam kapıyı kapatmak yerine sonuna kadar açtı. Sağ elinin işaret ve orta parmağını önce kendi gözüne doğrulttu, sonra bize doğrulttu. En son ters bir bakış atarak odadan çıktı.

Babamın odayı terk etmesiyle bizim Melih'i bir gülme aldı. Utanmasa kahkaha atacak. Ama ben tabi ki somurtuyorum. Adam o kadar bağırdı, azıcık alınıyorum tabi. "Gülmesene!" diye bağırdım kollarımı göğüs hizamda bağlarken.

Dudaklarını birbirine bastırdı. Çocuk kızarmaya başlayınca ben de gülmeye başladım. "Sinirlerim bozuldu." diye söyledim gülüşlerimin arasından. "Tamam, benden sana izin, gülebilirsin."

Kahkaha atmaya başlayınca içeriden babamın sesini duyduk. "Size yatmanızı söylemiştim!"

Tabi ben tutuşunca yatakta Melih'e doğru uzandım ve elimle ağzını kapattım. Hala gülmeye devam ediyordu. Derin bir nefes alıp sakin olmaya çalıştı. Gülmeyeceğine emin olduğumda ağzındaki elimi çektim. Yatakta dizlerimin üzerinde oturmuş vaziyette duruyordum. O ise bacaklarını uzatmış, gövdesinin üstünü dik tutuyordu. "Yatak rahat mıymış?" diyerek sırıttı.

Tek elimi yatağa vurdum. Yaylanan yatakla birlikte elim birkaç kez havaya zıplamıştı. "Çok rahat maşallah! Yapan firmanın kesesine sağlık, bizim keseye de bereket!" deyip gözlüğünü aldım. Kaşlarını çatıp elimdeki gözlüğe dalmaya çalıştı ama geri çektim. Ona arkamı dönüp gözlüğü gözüme taktım. Sonra tekrar ona döndüm ve dudaklarımı büzdüm. "Nosol? Yokoşto mo?" diye konuştum. Ne demek istediğimi anlamışsınızdır zaten.

Gökyüzü Pembeleşinceye KadarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin