Bölüm 19

207 22 0
                                    

Bölüm 19

"Vay be romantik çocuk" dedi Mina telefonda. "Rüzgardan bahsediyoruz farkındasın dimi?" Dediğimde yatağa attım kendimi. "Eveeeet.. Ama bu romantik olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Her öküzün içinde bir prens varmış." Dediğinde "Mina!" Dedim. "Ya şurada vizeler başlayacak.. İki espri yapıyoruz rahatla diye" dedi oflayarak. "Bana oflama! Espriler Rüzgar üzerinden olmak zorunda mı?" Dedim yatağıma iyice kurularak. Çok yorulmuştum bugün. Otobüsün kalabalık olması da pek yararlı olmamıştı.
"Tamam ya yapmıyorum espri." Diye bana çemkirdiğinde konuyu değiştirerek
"Okul nasıl gidiyor?" dedim bunu dememle "Ay ödev" dedi yeni hatırlayarak.
"Benim yarına ödevimin bitmesi gerekiyordu. Sonra konuşalım mı ya" dediğinde güldüm. "Tamam tamam kolay gelsin." Dediğimde öpücükler eşliğinde telefonu kapatmıştık. Telefonumu elimden bırakıp yatakta iyice yayıldığımda telefonum çaldı. Damlaydı arayan.
"Efendim?" dediğimde gayet ciddi bir sesle
"Müsait misin?" diye sordu. Bu ciddiyete şaşırmıştım.
"Evet." Diye mırıldandığımda
"O zaman 10 dakika sonra aşağıya iner misin bir yere gidip konuşalım." Dediğinde "tamam" dedikten sonra anlam veremeyerek telefonu kapattım. Hızlıca dar bir pantolon giyip siyah bir tişört giydikten sonra saçlarımıda topuz yapmıştım. Annemle babamın yanına gittim. Televizyon izliyorlardı.
"Şey ben bir saat falan dışarı çıkıyorum." Dediğimde babam ters ters bana baktı.
"Bu saatte ne yapacaksın?" dedi annem ise.
"Damla aradı konuşmak istiyormuşta beni almaya geliyor." Dediğimde "Geç kalma" dedi babam kısa bir şekilde.

Evden çıktıktan kısa bir süre sonra Damla geldi. Düşünceliydi . Kısa bir selamlaşmadan sonra konuşmamıştı sadece araba kullanıyordu.

Bende konuşmamaya karar verdim. Bir tane kafenin önüne gelince burada konuşacağımızı düşünerek ondan önce indim. Beraber bir masaya oturduktan sonra garson hemen menüleri vermişti. İki tane türk kahvesi söyledik hemen. Damlaya bakıyordum o ise gergindi
. "Evet.. Bir şeyler oluyor ama ne olduğunu anlatmayacaksın galiba" dedim artık konuşsun diye. Damla bir süre bana baktı ve "Rüzgarla aranızda ne var?" Dedi.
Çok ciddiydi. Damlayı tanıdığım süreyi düşünürsek böyle ciddi olacağını hiç düşünmemiştim.
"Ne demek ne var?" Dedim. Soruya soruyla karşılık verme huyum genelde karşı tarafın sorusuna cevap veremediğim zaman ortaya çıkan bir durumdu.
"Basbaya ne var Alisa... Tutku'nun gitmesine sebep olduğuna göre aranızda bir şey var herhalde." Dediğinde kesin ve soğuk konuşuyordu. Ben bir şey diyememiştim. Kuruyan dudaklarımı ıslatıp yutkunurken sadece "Bilmiyorum" diyebildim.
"Bilmiyorsun? Çok merak ediyorum senin bilmediğin neyi biliyor Tutku'da gidiyor?" dediğinde
"Tutku sana ne anlattı ?" dedim.
"Rüzgar'ın sana nasıl tutulduğunu anlattı. Senin yüzünden buradan gittiğini anlattı ama sen aranızda ne var dediğimde bilmiyorum diyorsun." Diye bana kızdığında sinirlenmiştim.
"Bak Tutku için üzgünüm ama benim bir suçum yok." Dediğimde kahvelerimiz gelmişti.
"Bu gün Rüzgar seni nereye götürdü?" dediğinde biraz daha sakin olmaya çalışıyor gibiydi.
"Deniz kenarına gittik" dediğimde devam etmemi bekliyor gibi yüzüme baktı. "O da Tutkunun gittiğini söyledi. Arkadaş olmadığımızın o da farkında." Dedim yutkunarak.
"Bana bak Alisa. Seni sevdim gruba aldık. Rüzgar sana bir şey yaptığında yanında durduk. Neşelen diye şakalar yaptık. Ama Mina senin için neyse Rüzgar benim için o. O çocuk kaç kere ben ağlarken yanımdaydı sayamadım. O sarıldı bana zor durumlarımda. O bana 'geçecek her şey' dedi. Senin de bir acın var Rüzgar bunu sarar ama sen izin vermeyecek gibisin. Sen bu acıyla yaşıyorsun Alisa. Ve bu acı yüzünden Rüzgar'ın canını yakma."
"amacım bu değil." Dediğimde samimiydim. Çünkü Rüzgar'ın canını yakmak yapacağımın yanında hiç bir şeydi.
"Ne peki?" dediğinde kahvesinden bir yudum aldı.
"Hiç bir şey. Bu gün Rüzgar bana içini açtı Damla . Onu ilk kez böyle gördüm. Onun söylediklerini tersleyip atabilirdim ama düşündüm de... Belki biz birbirimize iyi geliriz." Bu cümle nasıl ağzımdan çıktı bilmiyorum ama Damla'nın bir şekilde pençelerini benim üstümden çekip bana destek olması lazımdı. Bunun içinde ona ikna edici konuşmam lazımdı tabi.
"Tamam dediğin gibi olsun. Ama Rüzgarın canı acırsa seninkini de yakarım Alisa. Ciddiyim" dedikten sonra kahvesinden bir yudum aldı. Damlayı seviyordum ama şuan beni öldürecek gibi duruyordu. Belki Barkın olmasaydı Rüzgarla olurdu. Ama benim hayatımdan Barkın geçmişti ve hayatım olmuştu. Hayatımı elimden alan biriyle nasıl olurdu ki? Tabi bunu Damlaya anlatamadığım içinde yalan söylemek zorunda kalıyordum sevimli insanlara. Bu konuşma beni çok germişti. Beklediğim bu değildi çünkü. Hazırlıksızdım. Damla tüm nefretiyle gelmişti ama galiba iyi toparlamıştım. Ya da öyle umuyordum.
"Biraz sert konuşmuş olabilirim ama beni anla. Rüzgar'ın üzülmesini istemiyorum. Bu gün herşeyi üst üste öğrendim birde. Önce Tutku'nun gitmesini sonra Rüzgar'ın yanındaki çocuğa vurup seni götürmesini. Kısacası korktum." Dediğinde anlayışla kafa salladım. Tabi ki anlıyordum arkadaşını korumak istiyordu. Ama benden koruyamazdı artık Rüzgar'ı.
"Anlıyorum seni sadece neşeli,tatlı Damla birden bana böyle davranınca şaşırdım." Diyerek tatlı bir şekilde cevap verdim.

Senden SonraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin