Bölüm 20

175 21 0
                                    

Bölüm 20

Elimdeki portreye şaşkınlıkla bakıyordum. Bu hayatımda aldığım en özel hediyelerden biriydi.
"Rüzgar bu çok güzel" dedim hala resme bakarak.

"Güzel olan sensin" dediğinde Rüzgara baktım. Benim için bu kadar uğraşmıştı.. Bana gerçekten değer veriyordu. Başka bir şekilde tanışmış olsak nasıl olurdu diye düşünmeden edemedim. Barkın hiç olmasaydı yada Barkını öldüren Rüzgar olmasaydı...

"Ben ne diyeceğimi bilmiyorum" dedim kısık bir sesle
"Bir şey demene gerek yok zaten.." dedi sakinlikle. Bir süre daha durduktan sonra
"Ben gideyim artık" dedi gülerek. "Bu şekilde mi?" Dedim panikle.
"Ayıldım sayılır Alisa" dedi gülmeye devam ederek.
"Olmaz!" Diye itiraz etsemde o sürücü koltuğuna ilerlemeye başlamıştı. "O zaman dikkatli ol.."diye panikle ekledim.
"Beni bu kadar düşünmen çok tatlı" dedi.
"Seni düşünmüyorum yoldaki insanları düşünüyorum" dedim buz gibi bir sesle. Rüzgarda afallamıştı.
Bir süre durduktan sonra Rüzgara sarıldım. Elleri belimi sardığında gözlerimi kapadım. Rüzgar beni rahatlatsın istedim. Kafamı eve çıkıp yastığa koyunca rahat uyumak istedim.
"Teşekkür ederim" dedim tüm içtenliğimle. Sonra arkamı dönerek eve yürümeye başladım.
Eve girdiğimde arabanın sesini duymuştum. Rüzgar gitmişti. Sessizce odama girip kapımı kapattım. Işığı açıp elimdeki resimle yatağıma oturdum. Demin kendimi rahat hissetmek için Rüzgar'a sarılmıştım ama şimdi karşımda Barkın'ın fotoğrafını görmek rahatlıktan çok suçluluk hissettirmişti.
Buna moral bozmadım. Resimden etkilenmiştim evet sonuçta özel bir şeydi ama kendimle yalnız kaldığımda, Rüzgar gittiğinde gerçeği daha çok fark ettim. Rüzgar benim resmimi çizebilecek kadar beni incelemişti bana o kadar fazla değer veriyordu. Bu onun canını daha çok yakabileceğim anlamına geliyordu. Bu yüzden sarıldığım için duyduğum suçluluk duygusunu bastırıp gülümsedim. Bu gece gerçekten rahat uyuyabilecektim.
Sabah zor uyanmıştım. Çünkü uykum bölünmüştü ve Rüzgar yüzünden gecenin altısına doğru uyuyup sekizinde kalkmak zor oluyordu. Yavaşça gözlerimi açtığımda portremi gördüm. Dün gece bakmıştım ama bu kadar net incelememiştim. Gerçekten Rüzgar becerikliydi.. Ve çok güzel çizmişti. Gerçekten beni incelemişti demek ki. Ortada iki tane gerçek vardı. Birincisi Rüzgar beni seviyordu ama çok sevdiğinden tam olarak emin olmam lazımdı. İkincisi ise eğer biraz daha yatarsam ilk vizeme geç kalacağım. Evet malum vize haftam başlıyordu. Ben ise maalesef pek fazla çalışmamıştım. Hızlıca giyinip makyaj yaptıktan sonra mutfağa yöneldim. Annemlerle kısa sohbetli bir kahvaltı yapıp durağa gitmek için evden çıktım. Kapıdan çıkmamla Mina aradı.
"Duydum ki ilk vizeye giriyormuşsun.." dedi neşeli sesiyle. "Evet benden duydun ben söyledim" dedim gülerek.
"Ahh benim Alisam büyümüştü sınav yerine vize kelimesini mi kullanmaya başlamış. Dün küçücüktün kız" dedi aynı ses tonuyla.
"Üniversitede değişen nadir şeylerden bir tanesi" dedim gülerek. Bu kız çatlaktı kesinlikle.
"Başarılar canım.. Derse giriyorum ben kocaman öptüm" dedi ve cevabımı beklemeden kapattı telefonu. Durağa geldikten kısa süre sonra otobüs geldi. Boş yer bulmanın rahatlığıyla okula gidene kadar notlarıma baktım. Okula gelincede hızlı adımlarla fakültemin kantinine gittim. Rüzgarların vizesi ne zamandı acaba? Dünden sonra araya soğukluk girmemeliydi. Rüzgara mesaj atmaya karar verdim.
"Vizeniz var mı bugün?" Yazıp bir süre düşündükten sonra gönderdim.
Bir masaya oturdum. Çok geçmeden cevap verdi.
"Merak etme burslu sana kopya vereceğim." Mesajı geldiğinde kaşlarım şaşkınlıktan kalkmıştı.
"Nasıl yani?" diye mırıldandım kendi kendime
"Neyi anlamadın burslu?" diye yanımdaki sandalye çekildiğinde karşımda yorgun bir Rüzgar vardı
"oo uyanabilmişte okula gelmiş" diyerek güldüğümde
"bak bak nasılda aklı bende kalırmış..." dedi çarpık gülüşüyle. Gözlerimi kaçırıp
"Nasıl kopya vereceksin anlayamadım?" dedim
"Alttan alıyorum dersi" dedi omuz silkerek
"tamamda... ikimizinde ders çalıştığını sanmıyorum." Dedim gülerken. Benim ders çalışmam pek önemli değildi ama yinede bir sınava hazırlanmadan girmek stresli geliyordu.
"Çalışmama gerek yok ben cazibeme güveniyorum." Diyerek göz kırptığında gülmüştüm.
"Hangi cazibene güveniyorsun?" Dedim gülmeye devam ederek.
"Derse gelmeden yerime imza attırdığım cazibeme" dedi sandalyesini bana yaklaştırarak. Elimdeki notlara uzandığımda şaşırmıştım. Ama elimi tuttuğumda asıl amacını anlamıştım.
"Sen nasıl burslusun ya ? Ders çalışmayan burslu mu olur?" Dedi bana yaklaşarak.
"Oluyormuş demek" dedim hafifçe gülümseyerek. Arkadan gelen öksürme sesi ve Rüzgarın sandalyesinin benden ters yönde savrulmasıyla arkamı döndüm. Mert'in sırıtan yüzüne karşılık Rüzgar düşmekten son anda kurtulduğu için küfür etmişti.
"Ne kadar ayıp? Yakışıklı Rüzgarımın ağzına yakışıyor mu küfür?" Dedi Mert bana gülerek. Hallerine gülmemek elde değildi.
"Ders çalışacaktım" dediğinde gözlerini kısıp Mert'e kızdı
"Hadi hadi ne dersi amacını bilmiyoruz sanki" diyerek Mert kahkaha attığında yanıma oturdu. Rüzgarda diğer yanıma oturduğunda Merte baktım
"Damla nerede?" dedim
"o kalmadı dersten onun tuzu kuru sınavı yok" dediğinde güldüm.
Başka bir masaya oturacak olan Can'ı gördüğümde seslendim.
"Can? Gelsene."
Rüzgar sinirle bana döndüğünde ona bakmamaya çalıştım. Can beni duyunca döndü ve yanımdakileri görünce yüzü asıldı. Masaya gelip bana baktı merakla. "Otursana" dedim ısrarla. Rüzgar ise bana bakmaya devam ediyordu. Can oturduğunda Rüzgar ve Mert yokmuş gibi yapmayı tercih etti. "Çalıştın mı?" Dedi hafifçe gülerek. "Çalışmadı" diyen Rüzgara döndüm. Sinirliyken ayrı bir komikti ama benim yerime cevap vermesi gözlerimi devirmeme neden oldu.
"Sana sorduğumu sanmıyorum." Dediğinde göz devirmişti.
"dün gece birlikte olduğumuz için..." Rüzgar bunu dedikten sonra gözlerim kocaman olmuştu
"Yine de sana sormadım." Diyen Can'ın sesi fazlasıyla sinirli çıkmıştı
"Boşverin ya hepimiz sınava gireceğiz sonuçta bu saatte sonra ne gerek var çalışmış çalışmamış konuşmaya" diyen Mert bariz bir şekilde tartışmayı sonlandırmaya çalışmıştı.
"Katılıyorum" derken ters ters Rüzgar'a bakıyordum.
Rüzgara baktığımda 'ne var' bakışı attı. En sonunda Merte döndüğümde "Kızım sen çağırdın Canı masaya şimdi beni kurtar bakışları atma bana. Seni kimse kurtaramaz bu ikiliden" diyen Merte kaşlarımı çattım. Saate baktığımda güldüm. "Vize zamanı.. Yavaşça sınıflara gidelim anca..." dedim ayağa kalkarak. "Vize olduğu için seviniyor. Tabi ilk vizeler bunlar son yıllarda sürüneceksin burslu" dedi Rüzgar ayağa yavaşça kalkarak.
Hep birlikte amfiye girdiğimizde Rüzgar bir kızla konuşmaya başladı. Biz ise arkalarda bir yere sırayla oturmuştuk. Benim yanımda Can onun yanında ise Mert vardı. Rüzgar kızla birlikte yanımıza oturdu. Rüzgar benim yanımdaydı. Ben fark etmeden onlara bakıyordum bunu Rüzgar fark etmişti.
"Kıskanma burslu sadece kopya çekeceğim" diye fısıldadığında
"çok kötüsün Rüzgar." Diye fısıldadım bende
"Bende seni seviyorum" derken gülümsüyordu.
İlk vize heyecanı bir başka oluyordu galiba.. Saçma bir şekilde Rüzgarın burada olması rahatlatıyordu. Sonuçta kopya çekerek geçerdim dimi?
"Ders zor herhalde siz alttan aldığınıza göre?" Dedim Merte dönerek.
"Yok ya biz hocayı sevdik" dedi Mert gülerek. Bende aynı şekilde tepki verdim.
"Bu derse girmek istemedik sonuçta bu işte" diye devam etti. O sırada telefonu titredi.
'Sarışınım' yazısını görünce gülümsedim.. Damlaydı büyük ihtimalle. Telefona biraz yaklaştım ne yazdığını görmek için..
"Özel hayata saygı be burslu" sesini duymamla Rüzgara döndüm.
"Okumuyordum" diyerek masum gülümsemelerimden birini attım.
"Eminim..." diye mırıldandığında asistan elinde kâğıtlarla sınıfa girmişti.
Kağıtlar dağıtılıp sınav başladığında sorular bana fazlasıyla yabancıydı. Benim için derslerin sınavların pek önemi yoktu sonuçta bu yüzden rahatlamaya çalıştım. Adımı soyadımı yazıp numaramı yazdıktan sonra gözlerimi sorularda gezdirdim. Kesinlikle çok yabancıydı. Rüzgar diziyle dizime vurduğunda yavaşça kafamı kaldırdım,kağıdını bana döndürmüştü ve yanındaki kızın kağıdına girecekti neredeyse. Acele ederek kağıdındakileri yazmaya başladım. Yan tarafımdaki fısıldaşmaları duyduğumda gülmemek için dudağımın içini ısıyordum
"Can yapamıyorsan Alisa'ya bak hadi."
"göremiyorumki bende miyop var."
"bu şimdi mi söylenir lan!"
Gülmemek bu kadar zor olmamalıydı. Sonuçta yazdan beri böyleydim ama şuan ki ortam o kadar komikti ki. Rüzgar kağıdı bana doğru tuttuğunda okumaya başladım. Yani okuyabildiğim kadarını. Hocalar gezindiği için.. Kendi yetmemiş bir de etrafı toplamış. Şu sınavı hayırlısıyla bitirseydik..
Kağıdı doldurabildiğim kadar doldurup Can'a yaklaştırdım. Ben yaklaştırdıktan sonra oda biraz yaklaşıp olduğu kadarıyla yazmaya başladı. Mertte nasıl bir göz varsa Can'ın yazdığı her kelimeyi anında yazıyordu.
"Son 5 dakika" uyarısından sonra daha çok hızlandılar.
Heyecan yaşamayı özlemişim..
Bu düşünceyle gülümseyip yana döndüm ve Rüzgarla göz göze geldim. Bana bakıyordu. Gülümsediğimi görünce o da gülümsedi. Göz gözeyken hocanın "Bitti" demesiyle önüme döndüm. 'Salak Alisa napıyorsun acaba?' Diye söylenerek arkadan gelen kağıtları aldım.
"Kalpten götürecektin beni be Can" dedi Mert derin bir nefes eşliğinde kağıdını verirken.
"benide gülmekten öldürecektiniz."dedim gülerek
"Neyi kaçırdım" dedi Rüzgar
"Boşver . Bizi cazibenle kurtardın derken gülüyordum.
"Cazibem olduğunu kabul etmişsin bakıyorum" dedi gülerek. "Yarın bakalım nasıl kurtulurum" dedim oflayarak. "Ee azcıkta siz çalışın" dedi Mert. "Öyle bir havayla söyledi ki sanki az önceki sınav kağıdını çalışarak doldurdu" dedi Canda gülerek. Can gergin olunca rahatsız hissediyordum. Çünkü o gergin olunca Rüzgarda geriliyordu ve sonuçları pek iyi olmuyordu. "Bir Damlayı ara da haber ver " dedi Rüzgar Merte.
2 Hafta Sonra
Sonunda son vizeye de girmiştim. Çok çalıştığım hatta çalıştığım söylenemezdi ama geçip gitmişti işte hepsi. Kantine doğru geçtiğimde sözleştiğimiz gibi Rüzgar Damla ve Mert masada oturuyorlardı yanlarına geçtim.
"Selam" dedim otururken
"Nasıl geçti?" diye sordu Rüzgar
"Sınav işte boşver" dediğimde Damla heyecanla bana döndü
"çok güzel bir plan yaptık." Dedi sevinçle
"kaçıyoruz buralardan." Diye ekledi Mertte
"Nereye?" derken şaşırmıştım
"bizim yazlık eve" diye yanıtlamıştı Rüzgar.
Gitmem harika olurdu... Ama bana kesin izin vermezlerdi.
"Ben izin alamam."dedim dudağımı bükerek
"iki güncük" dedi Rüzgar mırıltıyla
İki gün aynı evde... Planım için çok güzel olabilirdi... tabi gidebilseydim.
"Annemler Mina dışında bir yere kalmaya göndermiyorlar" dediğimde Mert
"oda gelsin." Diye olaya atladı. Damla'nın bozulmasına izin vermeden
"Emir olmadan Mina hayatta gelmez." Dedim
"O zaman Emir de gelmeli" dedi Damla
Rüzgar'a baktım o bir şey dememişi sonuçta onun eviydi.
"Sen gelebileceksen herkes gelebilir" diyerek göz kırpmıştı
*
"Bizde mi davetliyiz? Heyt bee Rüzgar Çağlayanın yazlığı nasıldır var ya?" Diyerek yatakta heyecanla konuşan Mina'ya yatarak bakıyordum. Vize haftası nedeniyle görüşememiştik. Kendisi baya çalışmıştı. O olmadığı için bende azcık çalışarak girmiştim sınavlara.
"Sakinleş" dedim gülerek.
"Tabi lisede de sınavlardan sonra sürekli yazlıklara giderdik alışkınız bu duruma" dedi dil çıkartarak. Buna gülmüştüm. Yazlıklara gitmememize gerek yoktu ki Barkınla hep o okulda kalsam bile razıydım.
"Emir gelecek mi sence?" Dedim ağlamamak için.
"Yani çok sevinmez bu olaya ama gelir. Ben gidiyorum sonuçta yalnız bırakmaz diye düşünüyorum" dedikten sonra yanıma attı kendini.
"Bizi tatillerde götürürmüş civcivim" diyerek sarılarak beni boğma girişiminde bulundu
"En zor kısmı atlatıp annemlerden izin almışız sayende gidemeyeceğiz Mina" diyerek kollarından kurtulmaya çalıştım
"o niye be?" diyerek uzaklaştığında
"Beni boğduğun için olabilir" diyerek gülümsedim. Bana dil çıkarırken gülümsedim
"Yemek hazırlayalım hadi"
Diyerek yataktan kalktım
"Ben Emir'i arayayım öyle gelirim" Dedi telefonuna uzanarak.
"tamamdır. Ona kucak dolusu sevgilerimi ve lütfenlerimi ilet"
Dedikten sonra odadan çıkıp mutfağa girdim annemler yemeğe arkadaşlarına gitmişlerdi. Bize de yemek yapmıştı bir tek ısınacaktı.
Masayı kurup yemekleri ısıtmıştım. Yemekleri tabaklara koyacakken telefonun çalmaya başladı. Telefonuma uzanıp
"Ego Yığını" yazısını görünce güldüm. Yakında ismini değiştirsem iyi olurdu. Yoksa beni öldürürdü. Acaba o beni nasıl kaydetmişti? Aklımdaki saçma soruları kovalayıp telefonu açtım.
"Ee sonunda burslu" diyen sese
"İyiyim sen nasılsın Rüzgarcım" diye karşılık verdim.
"Daha iki saat önce görüştük. İyi olduğunu biliyorum zaten" dedi ukala sesiyle.
"Cidden öküzsün" dediğimde güldü.
"İzin alabildin mi?" diye sorduğunda biraz şaka yapmaktan zarar gelmez diyerek
"yok ya vermiyorlar." Dedim sesimi üzgün çıkartarak
"Hadi ya... Ben izin alayım mı birde? İkna kuvvetim iyidir bilirsin." Dediğinde güldüm
"Annemle babamın cazibene aldırış edeceklerini sanmıyorum." Dediğimde oda güldü
"neyse ben yemek hazırlıyorumda kapatmadan sorayım yarın kaçta çıkıyoruz" dedim
"Vay kandırdın demek! O halde öğleden önce çıkarız" dedi.
"Sen uyanabilecek misin?" Dedim sesimi şaşkın çıkararak.
"Ya Allah Allah iyice tembel yaptınız benide" dedi sinirle. Gülerek arkamı döndüğümde Mina'yla göz göze geldim. Gülümsemem yüzümden silinirken aklıma Mina'yla tartışmam gelmişti.
"Sonra konuşuruz şimdi yemek yiyeceğim" dedim Rüzgara.
"Afiyet olsun burslu" diyerek kapadı o da. Bir süre bir şey demedi sonra
"Geliyor Emir" dedi gülmeye çalışarak.
"Sevindim. Yarın öğleden önce çıkarmışız." Dedim bende gülmeye çalışırken
"Nasılsa ben çantamı hazırlayıp geldim benim için zaman önemli değil." Diyerek omuz silktiğimde "ama Emir'e haber vereyim." Diyerek telefonuna yöneldi
Yemeklerimizi yiyip mutfağı topladıktan sonra tekrar odaya çıktık.
Ben çantamı hazırlarken Mina'da yatağıma uzanmıştı
"o tişörtü koyma bence. Senin su yeşili bir tişörtün varya onu koy o daha güzel." Dedi elimdeki siyah tişörte. Dediğini yapıp değiştirmiştim.
Yatmaktan sıkılan Mina ayağa kalktığında çalışma masama ilerledi. En sevdiği şey kitaplarımı ve kalemlerimi karıştırmaktı.
"Oha! Alisa bu ne?!" diye sesi yükseldiğinde ona baktım. Elinde Rüzgar'ın çizdiği resmim vardı. Altındaki "R.ÇAĞLAYAN" imzasını görmüş olacakki
"Rüzgar mı çizmiş inanmıyorum!" diyerek tekrar çığırdı.
"Ben onu anlatmayı unuttum dimi?" Diyerek elindeki resme hayranlıkla baktım tekrar. "Ya sen mal mısın? Kesinlikle öylesin.. Bunu nasıl anlatmazsın? Bu unutulur mu? Bu yanii" dedi elindeki resme dünyanın sekizinci harikasi gibi davranırken. "Sakinleş Minam" dedim sonra çantayı hazırlarken Minaya geceyi anlattım. Güldü, şaşkınca bakakaldı, zıpladı. Tüm duygu değişimlerini gösterdi." Rüzgara söyliyimde Emire iki üç tavsiye versin bee.. Emir benim elimi bile çizmedi." Dedi dudak büzerek. Bu haline güldüm.
"Çizmiş çizmemiş ne farkeder? Barkın da böyle bir jest yapmadı ama gel gelelim yaşattığı, hissettirdiği herşey şuan yaşadığım herşeyden daha özel daha güzeldi." Derken iç çekerek çantanın fermuarını çekip köşeye bıraktım.
"Deme öyle canım ya... Senin yaşayacağın daha çok güzel şeyler var, sadece zaman." Derken sarıldı. "Biri bana dokunsa da bir ağlasam" diyen bedenim sonunda gözlerimdeki yanmayla birlikte göz yaşlarımı dökmüştü.
Yatağa oturduğumuzda gözlerimi silmiştim. Barkın'ın resmini elime aldığımda gülümsedim.
"İşte şu gülümseyen yüzü var ya," dedim Barkın'ın yüzünü Mina'ya tutarak
"benim için herşeyden daha değerli."

Kötü geçen sınavımın ardından göz yaşlarıma hakim olamıyordun. O kadar çalışmıştım nasıl bu kadar kötü geçerdi. Geometriden nefret ediyordum...
"Canım bu daha ilk sınav ağlama" diyerek teselli veren Mina'ya göz yaşlarımın eşliğinde cevap verdim.
"ilk sınav olsa ne olur? Bir şey anlamıyorum ki son sınavda böyle olacak."
Aslında şuan tamamen hırsımdan ağlıyordum... nasıl olurda o kadar çalıştığım halde kötü geçer diye...
"Selpakta yok ya... bekle hemen alıp geliyorum" diyerek kalktı Mina bende kafamı sıraya gömmüştüm.
Bazen keşke bu kadar hırslı olmasam diye düşünmeden edemiyorum. Ne olur sanki 'amaan bir sınav ya alt tarafı' diyebilsem? Omzuma dokunan elle Mina'nın geldiğini sanmıştım. Ta ki
"Ağlayınca çirkin oluyorsun yeşil göz." Sesini kulağımın dibinde fısıltı halinde duyana kadar
Gözyaşlarımı kafamı kaldırmadan sildikten sonra baktım Barkın'a. Bu çocuğu gördüğüm zaman heyecandan salaklaşıyordum. Mesela şuan bu kıp kırmızı suratımla nasıl bakıyordum ona bilmiyorum
"Biliyorum" dedim içimi çekerek.
Elindeki çikolatayı bana uzatırken "Siz kızlar... Bunları yiyince gülüyormuşsunuz. Öyle duydum" dedi yavaşça. Allah'ım gerçekten çok tatlıydı.
Ben çikolataya bakıp yavaşça gülümserken elini yanağıma koyup gözyaşlarının bıraktığı ıslaklığı sildi.
"bir daha ağlama olur mu?" diye mırıldandığında gülümsedim
"Neden?" derken şuan onun karşısında eridiğimi farketmiştim. "sonu güzel bitiyor ağlamamın baksana" diye ekledim bu cümlemden sonra o daha çok gülünce utanarak
"yani artık bir çikolatam var." Diye saçmaladım. Hiç bir şey demeden bir süre beni izledi. Gülümseyerek...
"Niye öyle bakıyorsun?" diyerek sordum şuan sınavı falan unutmuştum.Demin sınav için ağlayan Alisa gitmişti resmen. Barkının parmakları çenemi buldu . Baş parmağıyla okşarken bir nefes aldı
"Şu gülümseyen suratın var ya yeşil göz..." dedikten sonra dedikten sonra yanağıma yaklaştı. Bir öpücük kondurduktan sonra fısıldadı
"Benim için herşeyden daha değerli"

*
Çalan telefonumu gözüm kapalı alırken yatakta gerilmeyide ihmal etmemiştim. Ekrana zar zor baktığımda 'Ego Yığını' yazısını gördüm.
"Efendim" dedim uykulu sesimle
"Bana uyanabilecek misin diyenin sesine bak! Hala uyuyor musun Alisa?"diyerek güldüğünde
"Evet" dedim sadece. Başka bir telefon sesi daha gelince
"Ay bu ne sürekli bir şeyler çalıyor."diyen sesi duydum. Bu Mina'ydı.
"efendim Emir" dediğinde uyandığı için sesi sinirli çıkmıştı.
"Alisa geliyorum ben birazdan ama ? Uyansanız keşke." Dedi. Nereye geliyordu? Tam o sırada
"tatile gidiyoruz bu gün!" diyerek yataktan zıplayan Mina'yla kafama dank etmişti.
"bu gün gidiyoruz ya. Tamam Rüzgar biz hazırlanıyoruz kapat." Diyerek telefonu hızlıca kapattım. Yüzüne kapatmıştım birazcık sanki ama neyse.
Gece geç yatmıştık. Kız kıza bir araya gelince uyumak pek kısmet olmuyor. Saat 10 buçuktu.
"Emir gelecek birazdan." Dediğinde
"Tamam kahvaltıya gelsin" dedim banyoya girerken. Hızlıca bir duş alsam iyi olacaktı.
Duştan çıktığımda Mina giyinmiş yatağı toplamıştı. Bende hızlıca giyinirken kapı çaldı. Kesin Emir'di. İçerden gelen seslerden anladığım kadarıyla kapıyı annem açmıştı.
Mina'da içeri gidince saçlarımı kurumaları için açık bırakıp bende içeri geçtim.
"hoşgeldin Emir" dedim sarılırken
"hoşbulduk canım" diyerek oda bana sarıldı. Babam işe gitmişti. Hep birlikte kahvaltıya oturduk.
Annem Emir'i severdi. Annem Barkın'ı da severdi. Çünkü sevilmeyecek çocuklar değillerdi.
Güzel bir kahvaltı sonrası Rüzgar aradı. Aramasını meşgule atmıştım. Annemin yanında onunla konuşmak istemedim. Sonuçta aradıysa gelmiştir.
"gelmiş kalkalım mı?" dediğimde masadan kalkmıştık. Kapı önünde vedalaşıp annemi öptükten sonra elimizdeki çantalarımızla evden çıktık. Emirle Rüzgar el sıkışarak selamlaştı. Mina 'da aynı şekilde selamlaştıktan sonra.
"Damlalar nerede?" dedim
"Onlar direkt oraya gelecekler" derken arabaya binmiştik. Ben Rüzgarın yanında oturuyordu. Mina ve Emir arkadalardı.
"Hazır mısın burslu?" Diyen Rüzgara döndüm. Gülümsemeye çalışırken
"Hazırım" dedim. Araba çalışırken şu tatilin güzel geçmesi için dua etmiştim.
Tatile hazır değildim belki ama Rüzgar Çağlayana mahvetmeye hazırdım.

Senden SonraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin