"Boyfriend kotlarından vazgeçip kız gibi giyinmeye başlamalısın" diyor Asya gülümseyerek.
Bir kadının pantolon giymesi niye tuhaf veya yanlış oluyor anlayamıyorum. Rahat değil o elbiseler tamam güzeller ama onları giyince ben pekte kendim olamıyorum ki. Mesela bende Asya gibi kendinden emin, nerede ne yapmasını bilen, vücudu güzel olan bir kadın olsaydım sevebilirdim elbiseleri.
Ama kötü değil. Elbise giymeyi sevmemek kötü değil. Herkes her şeyi sevemez olması gereken bu zaten. Sırf kız olduğunuz için elbiseler ve topuklu ayakkabılar giymek zorunda değilsiniz. Saçlarınızı belinize kadar uzatmak ve suratınızda bir ton makyajla gezmek zorunda değilsiniz. Sizi seven insanlar sizi her halinizle, yaptığınız her seçimle severler. Her ne yaşarsanız yaşayın insanların belirlediği saçma çizgilerde yaşamak zorunda değilsiniz.
"Mini elbiseler biraz beni aşıyor, derse geç kalıyorum gittim ben" diyorum gülümseyerek.
Bir sonraki dersimi bahçede kitap okuyarak bekliyorum. Hala herkes bana bakıyor. Bu çok saçma. Neden bu kadar umurlarında anlamıyorum. Uzay neden bu kadar önemli? Alt tarafı yakışıklı bir çocuk işte. Aslında bir erkeği bu kadar büyütmeye, bu kadar tepeye çıkarmaya gerek var mı hiç? Sonunda hepsi aynı hataları yapıp bizi yırtılana kadar yıpratıp gözlerimizi yaşlı bırakıp gitmiyorlar mı zaten? Bir adamı en tepeye koyup ruhunu bilmeden nasıl güldüğüne aşık olmak normal mi artık?
Emre de karşımda bir kızla oturuyor. Birbirlerinin içine düşecek gibi duruyorlar. Biliyorum kıskanmalıyım ama hiç kıskanmıyorum. Kızıyorum kendime kıskanmadığım için ama hiç umursayamıyorum işte. Ara ara bana baktığını fark ediyorum ve kitabıma dönüyorum hemen. O kadar midemi bulandırıyor ki onunla göz göze bile gelmek istemiyorum artık. Tuhaf ama senelerimi verdiğim bu adam sanki hiç gelmemiş gibi, sanki onu hiç öpmemişim gibi. Belki de bu kadar çabuk böyle hissetmemeliyim. Aslında düşününce ben bir insanı bu kadar kolay silecek bir insan değildim, ne zaman böyle olmuşum ben bilmiyorum.
Kitabıma odaklanmak yerine kıza üzülüyorum. Aldatmak bir alışkanlıktır sonuçta bunu bir kere yapan hep yapar. Bu adam ya o kızı da çok üzerse diyorum. Eski sevgilimin yeni sevgilisini düşünmemeliyim belki ama elimde değil. Emre'den kurtulmuşum gibi hissediyorum ve ben kurtulmuşken başka birinin onu çekecek olmasına üzülüyorum işte. Aldatılmanın kalbimize attığı ateş öyle büyük ki başka birinin de kalbi yansın istemiyorum.
"Anlamıyorum" diyor Uzay yanıma otururken.
Gülümsememek için dudağımı ısırıyorum. Sadece yanıma oturması bile kalbimin ritmini hızlandırmaya yetiyor. O kadar salak ki ama yinede onun yanındayken yaşadığımı hissediyorum ve bu çok güzel. Oysa yeni tanıştığım bir adam için böyle hissetmemeliyim. Ben daha bu adamı tanımıyorum bile. Uzay o kadar beklenmedik ki ağzından çıkan şeyler ondan hoşlanmama ya da onu öldürmek istememe yol açıyor. Bir saniye sonrasını tahmin edememek çok güzel hissettiriyor.
Emre'yleyken hep ihtiyaç duyduğum şey buymuş şimdi anlıyorum. Her zaman bir saniye sonrasını bilebilmek çok sıkıcı. Oysa söz konusu Uzay olunca şimdi söyleyeceği şeyle onu öldürebilirim ona aşıkta olabilirim.
"Çünkü aptalsın" diyorum gülerek.
Güzel kahkahasıyla bana eşlik ediyor. Çimlere yatıp ellerini kafasının altına koyuyor. Dokuz yaşında bir çocuk kadar gayesiz gözüküyor. Kucağına düştüğümde gözlerinde sakladığı küçük çocuğu karşımda görüyorum şimdi ve anlayamıyorum onu. Bu kadar insanın ona bakmasını nasıl umursamaz? Peki ya okulun önündeki kavgayı? Bu kadar şeyi nasıl olurda hiç umursamayabilir ki? Bir insanın bu kadar gayesiz olması nasıl mümkün olabilir hiç canı yanmamış mı bu adamın?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMANDA VE UZAYDA
RomanceYeterince kırılmış kalplere. Küçükken başımı yastığa koyduğum zaman gözlerimi kapatıp bütün günümü hayal ederdim bu kez yaşadığım şekilde değil olmasını istediğim şekilde. O çocuk benimle dalga geçmemiş, o hoca aptal olduğumu düşünmüyor ve şimdi ann...