Dün yayınlayacaktım ama fırsatım olmadı kusura bakmayın. İyi okumalar :)
Gözlerimi yavaşça aralıyorum. Baş ağrım uyutmuyor ama aynı zamanda uyanmamı da engelliyor. Bu kadar içecek ne vardı sanki. Aptallığımın çilesini çekiyorum işte. O kadar aptalım ki, içmeyi bilmediğim halde daha da önemlisi içmeyi sevmediğim halde bu kadar çok içtim. Aptalım çünkü bu adam için liseye yeni başlamış ergen bir kız gibi kavga ettim. Aptalım çünkü şimdi yanımda uyuyor olmasını isterdim. Gözlerimi bu adamın omuzlarında kapattım, bu adamın kucağında açmak isterdim.
Dün olanlar parça parça canlanıyor gözümün önünde. Fazla duygusaldım içkinin etkisiyle biliyorum. Yoksa hayatta söylemezdim o kadar şeyi. Söylemezdim değil mi? Kendime bile itiraf edemediğim şeyleri ona söylemezdim. Söylememeliydim. Ama ben galiba her şeyi, her zaman, sadece ona söylerim. Bu nasıl bir şey anlamıyorum. Aşk böyle bir şey mi? İnsan kendine bile itiraf edemediklerini hiç düşünmeden aşık olduğu adama söyler mi?
İnsan kimseye anlatamayınca kendi kendine konuşmaya başlıyormuş sonunda. Delirmeye başladığı için mi yoksa sadece aşktan mı bilmiyorum. Bir geceyi milyonlarca kez kafasında kurup her seferinde önce kendine kızıp sonrada elini dudaklarına götürüp öpücüğü tekrar hissedebiliyormuş insan.
Yatakta doğrulup derin bir nefes alıyorum, Uzay gibi koktuğumu fark ediyorum. Ve anlıyorum ki ben hep ona sarılıp onun gibi kokmak istiyorum. Sırf onun gibi koktuğum için dün o kadar içmeme, liseli kızlar gibi kavga etmeme ve o kadar kusmama değdiğini düşünüyorum.
Ben bu adamın biriciğiyim. Yeni ayılmış beynim bana bir oyun oynamıyor, biliyorum söyledi o bunu. Dudaklarını hala dudaklarımda hissedebiliyorum. Uzun parmaklarımı Uzay'ın tadı olan dudaklarımda gezdiriyorum Uzay'ı düşünürken. Biliyorum ben bu adamın biriciğiyim. Bu adamın bana böyle değer vereceğini asla düşünmezdim. Ben böyle adamların hayatlarına alacakları kız değilim. Ben sadece Emre gibi insanların aldatacağı kızlardanım.
Ben basit bir kızım. Kimsenin değer vermediği, kimsenin önceliği olmayan, tek arkadaşı olan, sakin ve basit bir kızım ben. Ben olsa olsa mavi ojeleri dikkat çeken kız olurum. Ben daha fazlası olamam. Ben bu kadarım. Şiir yazamam, resim yapamam, dans edemem. Ben böyleyim işe. Ben sadece geldim gidiyorum.
Ama şimdi, hayatımda ilk defa bu kadarı olmadığımı düşünüyorum. Bu güzel adam bana değer verdiyse eğer mutlaka bende daha fazlası vardır diyorum. Benim bile bilmediğim bir şeyler var bende ve bu adam bunu gördü.
Ben bu adamın biriciğiyim. Elini omzuma yavaşça koyuşu, bana yavaş yavaş yaklaşan dudakları, çarpık gülümsemesi, beni o gün elimden tutup o kaosun içinden çekmesi. Ben gerçekten de bu adamın biriciğiyim.
Titreyen telefonumla irkiliyorum. Mesajın Uzay'dan olması için kısa bir dua ediyorum telefonu elime almadan önce.
"Kahvaltı en önemli öğün, sana sert bir kahve söylüyorum, ağrı kesicim var, Her Zamanki Yer'deyim"
Bakın bu mesajın dünyanın en duygusuz ve basit mesajı olması gerekiyor aslında. Ama değil. Bana sert bir kahve söylüyor, ağrı kesicisi de var. Benim için, beni düşündüğü için. Bu adam beni düşünüyor. Böyle güzel bir adamın beni düşünmesinden daha güzel ne olabilir ki? O hep böyle yapsa. Böyle basit ve duygusuz mesajlarında bile beni ne kadar düşündüğünü gösterse ben daha başka ne isterim ki. Bana sadece biriciğim desin başka hiçbir şey istemem ondan. Ben beklerim. Ben onu hep beklerim.
Bir kez daha Emre'yi düşünüyorum. Emre'yle ne kadar vakit kaybettiğimi fark ediyorum. Aslında değerliyiz, çok değerliyiz hem de. Bize hiç değer vermeyen adamları yanımızda tutmamalıyız, vaktimizi harcadığımıza değmez onlar. Altı senemi harcadığım adamın beni hiç böyle düşünmediğini bilmeme değmez. Bir adamın size sarılması asla sizi düşündüğü anlamına gelmez. Söylenen kelimelere değil kelimelerin söyleniş şekline bakmalıyız her zaman. Oysa ben küçüktüm ve kimse bana bunu söylemedi. Bende altı sene boyunca Emre'nin yalanlarına inandım. Kendimi kandırdım hep. Oysa herkese yalan söylesek de kendimize söylememeliyiz. Gün gelir herkes gider ama biz kendimizden gidemeyiz. İşte o zaman aynaya bakamayacak kadar kendimizden utanmamalıyız. Bugün anlıyorum bunu. O zaman küçük ve yalnızdım bilememiştim, yaşayarak öğreniyormuş insan her şeyi bende öğreniyorum işte belki yavaş ama öğreniyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMANDA VE UZAYDA
RomanceYeterince kırılmış kalplere. Küçükken başımı yastığa koyduğum zaman gözlerimi kapatıp bütün günümü hayal ederdim bu kez yaşadığım şekilde değil olmasını istediğim şekilde. O çocuk benimle dalga geçmemiş, o hoca aptal olduğumu düşünmüyor ve şimdi ann...