Herkese merhaba :)
Yeni bölüme hoşgeldiniz, lütfen beğendiyseniz beğenmeyi eleştirileriniz varsa yorum yapmayı unutmayın. Keyifli okumalar :)Bir insan hiç her seferinde ısrarla aynı hatayı yapar mı? Yapabiliyormuş demek ki. Hatalar zamanı şimdi. Biliyorum ki batabileceğim kadar battım, üstüm başım hep çamur. Biliyorum ki daha kötüsü olamaz. O yüzden hatalar zamanı şimdi.
Şimdi ben yanlış trenlere bineceğim, hiç bilmediğim yerlerde ineceğim, yanlış yollara sapıp yanlış adamları öpeceğim. Biliyorum ki doğrusu yok artık benim için. Artık ben hiç hissetmeyene kadar hatalar yapacağım. Aynaya bakıp kendimden nefret edecek kıvama gelene kadar hatalar yapacağım. Sonra bir gece ya da güneş doğarken temizlenmeyeceğimi bildiğim halde bir duş alacağım ve kendimi sileceğim bu dünyadan. İnsan hiç bile bile ateşe atar mı kendini? Atar. Öyle bir atar ki hem de her bir parçası kül olana kadar yanar.
Asya geliyor evime haftalar sonra. Bana bir kendine gel konuşması yapacak yüzünden anlıyorum bunu. Onu masaya oturtup kahve yapıyorum. O beni hiç anlamayacak bende onun dediklerini yapmayacağım zaten biliyorum. Şimdi bana güzel kokan çiçeklerden, dünyanın hala döndüğünden ve dışarıda bir yerlerde benim ruh eşimin yaşadığından bahsedecek. Her şeyin iyi olacağını söyleyecek. Sadece beni inandırmak için değil böyle olduğunu düşündüğü için çünkü o mutlu. Mutlu insanlar güzel şeyler yaşayan insanlardır onlar güzellikleri gördükleri için varlığına inanırlar. Oysa ben hiç görmeyeceğimi bildiğim bir şeyin varlığına inanamam o yüzden Asya'yı dinleyemem. Yinede izin vereceğim konuşmasına.
Kahveleri masaya koyup karşısındaki sandalyeye oturuyorum hiçbir şey demiyorum. Eskiden olsa ona boşuna konuşmamasını söylerdim ama onu kırmak istemiyorum. O bu kadar mutluyken benim için artık hiçbir şeyin güzel olmayacağını söylemek istemiyorum. Ne kadar dibe battığımı ve ne kadar çamura bulandığımı söylemek istemiyorum. Her yerde yağmur sonrası toprak kokusu varmış gibi bakıyor bana mutlu ama hüzünlü.
Lafa nereden başlayacağını kestiremiyor bende bir süre onun acı dolu bakışlarını izliyorum. Birazdan konunun ortasından girecek konuşmaya ne söyleyeceğini bilemediği için biliyorum. Bende ne cevap vereceğimi kestirmeye çalışıyorum.
"Hayatına yeni insanlar almalısın artık" diyor sonunda.
Gülümsüyorum. Hayatıma yeni insanlar almak. Yapabilirim bunu. Sorun şu ki kalbime kimseyi alamayacağımı biliyorum. Hayatıma, evime, yatağıma dilediğim kadar insan alabilirim bu benim elimde ama kalbime kimseyi alamam.
Ama büyüme zamanı şimdi oturup Uzay'ın acısını çekmeyeceğim bu beni bitiriyor. Onun yerine büyüyecek ve değişeceğim, hiç olmadığım birine dönüşeceğim. Bütün boyfriend kotlarımı bir kenara atıp yaşımın elbiseleriyle dolduracağım dolabımı. Ben artık barlara gitmeyen kimseyle konuşmayan o kız olmayacağım.
"Haklısın" diyorum.
Gözlerini kocaman açıp şaşkınlıkla bana bakıyor. Bana bu cümleyi söylediği için sonradan ne kadar pişman olacağını bilmiyor. Sadece itiraz etmediğim için şaşırıyor.
"Güzel adamlar var, hala varlar. Gidecek ve hayatının aşkını bulacaksın. Sen bunu hak ediyorsun" diyor.
Hak etmiyorum. Hak ediyor olsaydım eğer Uzay gitmezdi. Ama bunu ona söylemek istemiyorum. Eğer büyüme kararı almış olmasaydım ona eğer Eren gitseydi sen bunu yapar mıydın derdim ama demiyorum. Benim için Uzay'ın ne olduğunu göremiyor bende ona bunu göstermek istemiyorum. Uzay gitti işte Asya onun değerini bilse ne olur bilmese ne olur artık.
"Haklısın" diyorum bir kez daha.
Sinirle kalkıyor masadan. Bağırmaya başlıyor.
"Bana haklısın deme bana gözlerindeki bu hissizliğin nedenini söyle, bana neden korktuğunu söyle, bana içini dök" diyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMANDA VE UZAYDA
RomanceYeterince kırılmış kalplere. Küçükken başımı yastığa koyduğum zaman gözlerimi kapatıp bütün günümü hayal ederdim bu kez yaşadığım şekilde değil olmasını istediğim şekilde. O çocuk benimle dalga geçmemiş, o hoca aptal olduğumu düşünmüyor ve şimdi ann...