Herkese merhaba :)
Yeni bir bölümle karşınızdayım. Beğendiyseniz oy vermeyi, eleştirdiğiniz yada dile getirmek istediğiniz bir şey varsa yorum yapmayı unutmayın :) Keyifli okumalar...Gecenin köründe susuzlukla uyanırsınız ve yutkunamadığınızı fark edersiniz. Ne kadar uykunuz olursa olsun kalkıp su içersiniz. Suya ihtiyacınız vardır çünkü. İstekle ihtiyacın birbirinde farklı şeyler olduğunu en iyi anladığınız zamandır bu. Psikoloji dersinde görmüşsünüzdür o piramidi, fizyolojik ihtiyaçlarınız en baştadır. Su içmezseniz ölürsünüz çünkü. Sanırlar ki sizi öldüren tek şey su içmemeniz ya da yemek yememeniz. Kimse kabullenmez kalbinizdeki sızının da sizi öldürebileceğini. Bedenimiz susuzluğa üç gün dayanabiliyormuş peki ya ruhumuz onsuzluğa ne kadar dayanabilir ölmeden?
Gece üçte uyanıyorum. Susadığım için değil Uzay'ı özlediğim için. Bir kez daha anlıyorum ki Uzay benim için bir ihtiyaç. Benim piramidim herkesinkinden farklı değil aslında sadece ben bu gerçeği kabulleniyorum herkesin aksine. Benim piramidimin en altında Uzay var. Bir evim olmasa da, hiçbir şey yemesem de, su içemesem de yaşayabilirim belki ama Uzay olmadan yaşayamam ben. Aslında daha da ileri gitmek gerekirse benim için bütün bunlar birleşiyor ve Uzay oluyor. O varsa karnım doyar, o varsa evim de olur, o varsa susuzluğum geçer. Onun yokluğunda ısıtmıyor hiçbir şey beni. Onun eksikliği öyle büyük bir delik açıyor ki kalbimde yavaş yavaş içine çekiyor o delik beni. Belki bedenim ölmez ama ruhum yok olur onun yokluğunda biliyorum.
Yinede gitmek istemiyorum. Böyle bir çocuğu sıkmak istemiyorum. Ya fazla gelirse bu kadarı diyorum, ya baskı hissederse üstünde diyorum. Ama dayanamıyorum da. Uyuyamıyorum. Dilim damağım kurumuş gibi. Sanki ben çöldeyim ve Uzay su. Onu görmek istiyorum. Hayır yanlış söyledim onu görmek istemiyorum onu görmeye ihtiyacım var. Bu adam benim için böyle bir ihtiyaç olmuşken ben artık ne yapabilirim ki? Bu adamın yokluğu kalbimde öyle bir ateş yakıyor ki o acı beni gecenin bu saatinde uyandırıp kıvrandırtıyor.
Bir adama bu denli bağımlı olmam beni acınası bir insan yapıyor biliyorum. Öyleyim de zaten, acınası bir kızım ben. Ben zaten hep herkesin acıdığı o küçük kız oldum. Üstüme yapıştı sanki bu. Sanki Uzay tam da bana yakışan adam bu yüzden. İnsanlar bir kez daha kurmaya alıştığı cümleleri kuracaklar benim için. Sanki ben paramparça olan cam vazoymuşum gibi. Zayıf kız, güçsüz kız, kimse tarafından sevilmeyen kız, sürekli terk edilen kız, eksik kız, küçük kız, basit kız...
Oysa yirmi yaşında birine kadın demek çok mu zordu? Neyi vardı kadın demenin. Ağlamanın neresini kötüydü sanki? Ağlamak güçsüz olduğumuzu değil insan olduğumuzu göstermez mi? Bu kadar acıya rağmen ayakta durabilmiş bir kadına güçsüz demek hangi insanlığa sığar ki? Görmezler mi biz kadınların bütün acılarımızı iki damla gözyaşına sığdırıp yürümeye devam ettiğimizi. Çok ağladıktan sonra sanki hiç üzülmemişiz gibi, hiçbir şey kalbimize batmıyormuş gibi nefes alışımızı görmezler mi bu insanlar, bu ülkede kadın olmak bu kadar zor mu olmalıydı yoksa biz mi zorlaştırdık? Bizde mi erkekler gibi yapmalıydık o zaman bu kadar zor olmaz mıydı kadın olmak, aşkı kaybedince kendimizi yabancı bedenlerde mi aramalıydık ağlamak yerine yoksa hiç sokağa çıkmamalı mıydık kadın oluşumuzdan utanarak, her birinizden en başında saklamalı mıydık kendimizi? Kim bilir belki de öyle yapmalıydık eğer öyle yapsaydık bu kadar incinmez ve objeleşmezdik belki de. Bizi hiç görmeseydiniz bizde hiç ağlamazdık işte o zaman hiç büyümezdik, büyümek zorunda kalmazdık. Yabancı bedenlerde kaybolmak yerine gözyaşlarımızda kendimizi bularak yapabileceğimiz en büyük hatayı yapıyoruz belki de? Hele de bu ülkede kadın demek bile yanlış görülmüşken.
Sizleri hiç kendi küçük dünyalarımıza almamalıydık belki de. Uzay'ı kendi dünyama aldığım günden beri ağlıyorum. Oysa bir adama kalbimizi vermek bu kadar kolay olmamalıydı. Hiç düşünmeden kalbimi ona verişimin cezasını layığıyla çekiyorum bugün. İhtiyaç diyorum ihtiyaç tabi kalbimi ellerinde tutan bir adam sadece istek olamaz ki. Biz kadınlar bu kadar cesurken erkekler neden bu kadar korkak?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMANDA VE UZAYDA
RomanceYeterince kırılmış kalplere. Küçükken başımı yastığa koyduğum zaman gözlerimi kapatıp bütün günümü hayal ederdim bu kez yaşadığım şekilde değil olmasını istediğim şekilde. O çocuk benimle dalga geçmemiş, o hoca aptal olduğumu düşünmüyor ve şimdi ann...