Bir sabah uyanır ve düşünürsünüz. Yeni uyanmışsınızdır, henüz yüzünüzü bile yıkamamışsınızdır. Filozofluk yapmak için erken bir saattir ve derse geç kalma ihtimaliniz vardır. Ama yinede o yatakta oturur ve düşünürsünüz. Beyninizin düşünme vakti gelmiştir sanki. Hani bütün beyninizdeki sandığa attıklarınızın gün yüzüne çıkma vakti gelmiştir artık. Kabullenme vakti demeliyim belki de. Belki de aynaya baktığınızda gördüğünüz kızı tanıma vaktidir. Belki de beyninizin size yaptığı en büyük işkencedir bu kim bilir.
Hani bir his vardır, ben ne yapıyorum hissi. İşte o bulur sizi. O da böyle hep en olmadık zamanlarda bulur zaten. Bazen sinemanın önünde cebinize koymaya çalışırken elinizden kayıp yuvarlanarak karşı duvara çarpıp duran parada, bazen yeni uyandığınızda ağzınızda hissettiğiniz o acı tatta. Hep en olmadık zamanlarda gelir bu his. Ve fark edersiniz ki siz aslında hiç yapmayacağınız şeyleri yapmışsınızdır.
Biz gerçekten ne yapıyoruz?
Öyle çok hata yapmışız ki içten içe hepimiz biliyoruz başımıza gelen her şeyi hak ettik. Hepimiz biliyoruz hiçbirimiz iyi insanlar değiliz. Ama diyorum, dünyanın olayı da bu değil mi zaten? Bizi filmlerden ve kitaplardan ayıranda bu değil mi? Bizler bu sayede gerçek değil miyiz? Kimse diyorum, hiç kimse tamamen iyi ya da tamamen kötü olamaz. İnsan olmak bu değil midir zaten?
Bir dünya hayal ediyorum herkesin iyi olduğu o zaman kim bilirdi ki beyazın değerini? Einstein karanlık yok aydınlığın olmadığı yer karanlıktır derken haklı değil miydi sonuçta? Aydınlık hep olsaydı kimse bilir miydi gecenin değerini? Geceleri elektrikler gittiğinde teşekkür etmiyor muyuz zaten güneşi taşıyan meleğe? Herkesin kötü olduğu bir dünya olur mu diyorum olamaz bence. İçinde iyilik olmayan insanlar kötüdür, kötüde yoktur aslında. İyilik olmasaydı kötülükte olmazdı değil mi? Şu an kendimi kandırıyor olamam değil mi? Herkesin kalbinde iyiliğin olduğu yerlerde olmadığı yerlerde var, var biliyorum.
Sonra dönüp kendime bakıyorum. İnsanların ev geçindirdiği paraya ayakkabı alan kızları aşağılayan kendime bakıyorum. Fark ediyorum ki o kızlardan hiçbir farkım yok. Bir ayakkabıya daha az para vermek beni daha iyi biri yapmıyor. Ben sadece yaşıyorum. Kendimden başka kimse için hiçbir şey yapmıyorum. O kadar bencil olmuşum ki kendimden başka kimsenin acısını görmüyorum. Her şey geçer ve her şey affedilir ama bu kadar bencillik affedilmez. Dışarıda sizden başka insanlarda var ve o insanların bedenlerine fazla gelen acıları var bunu sakın unutmayın, canınız her yandığında hatırlatın bunu kendinize çok daha kötüsünü yaşıyor olabilirdiniz, çok daha fazla ağlıyor olabilirdiniz. Bende herkes kadar kötüyüm ve işin en kötü tarafı herkes kadar iyi değilim.
Bir sigara yakıyorum. Her nefeste Uzay'ı çekiyorum içime. Dünyada bu kadar sorun varken ve insanlar açlıktan ölürken ben bu sigaraya para veriyorum. Çok acı çekerek öleceğim biliyorum ama ben yinede bu sigaraya para veriyorum. Aptalım, yanlışım ve muhtemelen yaşamayı hak etmiyorum. Elinde benim sigaraya verdiğim parası olsaydı karnını doyurabilecek bir sürü insan varken ben o insanların aç gezmesine izin verip o parayı kendimi zehirlemek için kullanıyorum.
Ben çok küçükken bir gün babama bazı insanlar çok zenginken bazı insanların neden bu kadar fakir olduğunu sormuştum. Babam dedi ki Allah bazı insanların rızkını başkalarının eline verirmiş onların rızkı sayesinde o insanlar sevap işleyebilsinler diye. Düşünsene o kadar yüce ki hem herkesin karnı doysun istiyor hem de herkesin sevap işlemesini sağlıyor. Kimi açken bile şükredip sabrederek kimide elindekileri paylaşarak. Bizler o kadar körüz ki kalbimizdeki iyiliğin bitmesine izin veriyoruz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMANDA VE UZAYDA
RomanceYeterince kırılmış kalplere. Küçükken başımı yastığa koyduğum zaman gözlerimi kapatıp bütün günümü hayal ederdim bu kez yaşadığım şekilde değil olmasını istediğim şekilde. O çocuk benimle dalga geçmemiş, o hoca aptal olduğumu düşünmüyor ve şimdi ann...