Bora Arslan...
Teksoylarla yaptığımız toplantıdan beri Doğa'yı görmedim. Zaten elimde olsaydı o toplantıya da katılmazdım bile ama dedeğim gibi elimde olsaydı.. Bulut efendinin , Doğa odaya girdiği andan itibaren gözlerinden çıkan kalpleri bir ben mi fark edebiliyorum hayır anlamıyorumki.
Kaçamak bakışmalar , göz süzmeler.. Allah'ım sen bana sabır ver. Gerçi kaçamak bakışları atan sadece Doğa oldu , adamın kimse umrunda değil , kızdan gözünü biran olsun ayırmadı ki adı kaçamak bakış olsun.
Hele çıkarken Doğa'nın bileğini kavradağı o parmaklarını tek tek koparasım vardı ama.. Uff! Bora kes şunu yapmayı , tamam insan duygularını söküp atamaz haklısın ama kendine verdiğin sözü tutacaksın. Seni istemeyenin peşinden koşmayı da artık bırakacaksın. Dilinden çıktığıyla kalmayacak o sözler ve uygulayacaksın.
Dün de gelmedi acaba birşey mi oldu. Kime diyorum ben Bora , lanet olsun bundan sana nesi , ha! Sana nesi! Ben güya çizimlerime bakıyorum ama aklım nerelerde , uf Bora , bunu yapmaktan nefret ediyorum. Duygularımla bu mücadeleyi vermekten nefret ediyorum.
Telefonumun tanıdık melodisi kendimle yaptığım kavganın da sonunu getirmiş oldu. Arayan kişi tabiki ablam Arzu , yine ne var abla , yine ne var ve bıkmadın mı hâlâ..
"Efendim abla , nasılsın?" dediğimde ,
"Yeşil gözlü erkeğim , hâlâ mı bana dargınsın? Yapma böyle , ses tonunu , seni iyi tanıyorum ve benden bir ömür kurtulamazsın biliyorsun değil mi ," derken kıkırdamaya başladı ve benim de buzlarımı eritti. Ama insan ablasına ne kadar bir süre dargın kalabilir ki , mümkün değil.
"Ne istediğimi biliyorsun ve bu konuyu açmayacaksan seninle barışabilirim. Seni gerçekten çok özledim , cadı."
"Bende seni çok özledim. Bir iki gün yanıma kaçsana Bora , azıcık hasret giderirdik ," dediğinde ,
"Olmaz güzellik , yetiştirmem gereken çizimlerim var. Hem sana dediğim konu üzerinde bugün çalışmalara başlayacağım ," dedim kendimden gayet emin bir ses tonuyla. Çünkü bugün için oldukça karalıyım ve Yağmur'la konuşmanın muhakkak bir yolunu bulacağım.
"Yani gerçekten Doğa'dan vazgeçtin. Üstelik Tufan onu aldatmış ve bir kadınla öpüşürken çekilmiş fotoğrafları bütün paparazi dergilerinde boy boy yayınlanmışken ," dediği anda sinirden kasılmış parmaklarımın telefonu parçalara ayırmasına ramak kalmıştı. Íşte bu an senin için 'köprüden önce son çıkış an'ın' Bora.. Ya şimdi verdiğin tüm kararlardan vazgeçeceksin yada yeni çizmeye çalıştığın yola temkinli de olsa bir adım atacaksın. Derince bir soluk verdikten sonra ,
"Abla bu konunun beni ilgilendirmediğini sana daha kaç kez söylemem gerektiğini bilmiyorum , fakat yine de son kez tekrar edeyim ki ' ilgilenmiyorum' , tamam mı , anlaştık mı. Hem benim biraz işlerim var , artık kapatmalıyım. Seni seviyorum cadı ," deyip cevap vermesine bile müsade etmeden telefonu kapatıverdim.
Seni pislik herif seni , Doğa gibi bir kızı aldattın ha. Salak! Ne derler bilirsiniz , 'biri bilemez , biri bulamaz' bizim Tufan demek her şeyi eline yüzüne bulaştırdı. Oh olsun sana Tufan , daha unutmadım Doğa'nın hastalandığı gün onun evine gittiğimde yerini belli eder gibi gözümün içine baka baka Doğa'yı nasıl öptüğünü.
Oh olmuş sana uğraş dur artık. Gerçi Doğa'yı tanıyorsam , o içtiğin içkileri , o fotoğrafların hesabını sorar ve hepsini burnundan fitil fitil geri getirir nasılsa. Hah!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Turkuaz
RomanceBir kadın kaç kere çıkmaza girer... "Kendini hiçbir şey için mecbur hissetme ve hiçbir şeyi kendini zorlayarak yapma. Zorlayarak yaptığın dağlar yerine kendi arzun ile yaptığın bir avuç kumu tercih ederim." .......Tufan Teksoy "Yani benim gibi seni...